Bu bir sevgi hikayesi. Aslında birazda sevgisizlik hikayesi. Bu Sibel'in hikayesi. Hangi Sibel'in hikayesi olduğu önemli değil aslında. Senin, benim, hepimizin hikayesi.
Kendi kendime yazı yazmaya başladığımda galiba 14 yaşındaydım. Yazmak benim için çok büyük bir zevk, ana dilimde kelimeler öğrenmek için ayrı bir yol oldu her zaman.
Bu yazdıklarını paylasmalisin diyen arkadaşlarım oldu. Biriktirdiğim defterlerimi ödünç alıp kitap gibi okuyanlarda oldu. Sonra bir ara bir site açmıştım, kendi yazdığım şiirleri ve düz yazıları paylasiyordum. Uzun yıllar siteye bakmayınca silindiğini fark ettim ve blogspotta bir blog açtım.
O günden sonra gerçekten de yazdıklarımı beğenenler oldu, Sibel bunlardan birtanesi. Bana yazılarımı sevdiğini söyledi. Hatta 'favorimsin Ahu abla' dedi.
Sibel'i çok sevdim. Kardeşimden bir yaş büyük. Sibelin sevgi hikayesini yazmak istiyorum, sevgisizlik hikayesini yazmak istiyorum. Sibel çok cana yakın, gülünce yüzünde güller açan bir kız. Bir gün bana 'ahu abla bana baktığında ne görüyorsun?' diye sordu. Ondan sonra başladı bu hikaye.
Sibel 13 yaşına kadar gayet sağlıklı bir kızmış. Sonra bir gün evde kuzenleri ile otururken aniden kendini kötü hissetmeye başlıyor …
Buradan sonrasını Sibelin ağzından dinliyoruz.
odanın içinde gezdirdiler yavaş yavaş adım atarken hiç adım atamaz oldum ve odanın içine yığılıp kaldım. bacaklarım donmuştu yürüyemiyodum.
sonra hemen komşulara haber ettiler beni hastaneye götürdüler hemen acile götürdüler başıma hemşireler felan toplandı
noldu neyin var diye soruyolar bana ne cevap vereceğimi bilemiyodum. bi anda oldu bende anlamadım dedim. iğne yapıp ewe yolladılar beni
neyse sabah tıpa gittim orda yatırdılar araştırma şu bu derken omur ilik iltihabı (tranversmiyelit) teşhisi koydular bana.
10 gün acilde yattım serum merum verdiler daha sonra fizik tedavi hastanesine sevk edildim orda da 6 ay kadar fizik gördüm. sonra taburcu oldum.
Herşey bundan sonra düzelmiştir. Ne güzel diyorsunuz degilmi? Hayır Sibelin serüveni bundan sonra başlıyor. Tedavisine devam etmek zorunda. Çünkü Sibel o günden sonra yürüyemiyor. Tedavisi için Almanyaya gitmesi gerekiyor. Su türk filimlerinde olan senaryolar var ya, hani yurt dışında tedavi görmeniz gerekiyor ve sizin bu tedavi için yığınla miktarda bir paranız olması gerekiyor. Gerçektende bunlar geliyor Sibelin başına. Yine ondan dinlemeye devam ediyoruz.
doktorlar hastalığımın kök hücre dışında başka tedaviye uygun olmadığını söylüyolardı, ozamanlarda kök hücre henüz uygulamaya geçmemişti
neyse 4-5 yıl bekledim. bi gün telefonum çaldı arayan doktorumdu. sibel dedi kök hücre almanya da uygulamaya geçti bi hastamı gönderdim
olumlu cevap gelirse senide yönlendircem oraya dedi. neyse gönderdiği hastası 2 ay kalıp dönmüştü. gayet olumlu sonuçlar alınmıştı
doktorum tekrar bana geri dönüş yaptı böyle böyle dedi ailenle gel konuşalım yüzyüze dedi, gittik konuştuk ettik
herşey dahil 10bin euro masraf olcak dedi. hastamın boynundan aşağısı tutmuyodu o şimdi oturubiliyo ayakları canlandı dedi,
o iyi olduysa sen hayli hayli iyi olursun dedi. kök hücrenin bana yararı olcağını söyledi neyse onun yönlendirmesiyle ayaklandık,
tabi babam pek bu durumdan memnun değil, tabi adam beni değil parayı düşünüyo
neyse bende her zorluğa karşı naptım ettim ondan bundan akrabalarımdan yardım istedim o parayı denkleştirdik. pasaportumu felan çıkartık
vize işlemlerine başliycaktık tabi bu arada da ailemle hep huzursuzluk yaşıyorum tartışıyoruz felan onlar beni vazgeçirmeye çalışıyolar
masraf üstüne masraf olunca huzursuzluk üstüne huzursuzluk çıkıyodu. ama ben kavgayla gürültüylede olsa o pasaportu çıkartmıştım. pasaport elime geçince
herşey otomotikmen hal olunur diye düşünüyodum neyse almanyadaki amcam da babamla aynı kafadalar pek umutlu bakmıyolardı para boşa gitcek diye düşünüyolardı hep
Almanyada kalan amcam (babamın amcası) tedavimin olcağı kliniğe gitmiş doktorla konuşmuş ve doktordan oran istemiş hastamız buraya geldiğinde iyi olcakmı
faydası olcakmı diye doktorda demiş ben garanti veremem hastanız gelsin baştan incelemesini yaparız kök hücre uygunsa ona göre tedavisini yaparız.
böyle diyince işte amcam babama işte doktor böyle böyle diyo oran vermiyo bu iş şimdilik bi kalsın demiş.
Burada başlıyor Sibelin sevgisizlik hikayesi. Parayı icat eden yerinde uyuyamasin bence, ama herkesin elini kolunu bağlayan para. Ama bir aile nasıl olurda çocuğu için cabalamaz buna anlam veremiyorum. Bunu Sibelede söyledim. Umarım bana kirilmamistir. Uzaktan davulun sesi hoş geliyor. Ben yardım etmek için elimden geleni yapardım. Ama belki bende elim kolum bağlı oturur kalırdım. Bilemiyorum ki.
Sonra Sibel başka bir yere, başka bir eve taşınıyor. Artık 2. katta yaşıyorlar ve 2. katta yaşamak demek, kolayca dışarıya çıkamamak, istediğini yapamamak demek Sibel için. Ben bir kaç gün peşpeşe eve tikinip dışarı ile irtibatimi kestiğim zaman o kadar bunaldigim oluyor ki, Sibeli çok iyi anlıyorum. Bu çok zor bir piskoloji olsa gerek. işte bu arada Sibel internette geziyor ve galiba bizde böylelikle tanışmış oluyoruz :) Olaya positif bakalım, degilmi güzelim.
Sonra bir gün Sibele bir umut isigi yaniyor.
bi gün çarşıya çıktım annem babam ben. annemle babamı arkada bırakmış kırgın kırgın gidiyodum tekerlekli sandalyemle
demek yolda bi adamın dikkatini çekmişim. önce annemle babamın yanına gidip tanıştı sonra yanıma gelip benle tanıştı.
ben dedi antrenörüm, sen neler yapıosun dedi okuyomusun diye sordu yok dedim hiç bişey yapmıyorum. bak kızım dedi seni seni spora başlatıcam, spora başlarsan
senin ve ailenin hayatı kurtulur. senin gibi bedensel engelli bi kız var spora geldi halterci oldu dünya şampiyonu oldu büyük ödüller kazandı
ve istikbali kurtuldu. eğer sende yapmak istersen sana yardımcı olurum dedi. bende madem öyle şu spor salonuna gidelim detaylı konuşalım dedim.
gittik konuştuk, ben dedim spor sorun değil yaparım yapmasına da gidiş geliş benim için zor olur, ewimiz 2. kat indirecek çıkaracak kimse yok
o yüzden olmaz dedim. hoca da sen yeterki kabul et gerekirse ben sana yardımcı olcam dedi herşeyinden ben sorumlu olcam sende artık benim bi ewladımsın dedi
ama dedi şimdiden anlaşmamızı yapalım yarın birgün büyük ödüller alırsan %30 u benim olcak dedi. tamam dedim.
Canım Sibelim, o kadar saf o kadar masum ki, bu adama inanıyor. Daha spora başlamadan adamın %30u benim olacak demesinden anlamaliydin aslında pekte iyi niyeti olmadığının. Evet seni tesfik etmiş olabilir, böylelikle hayatında güzel birşey oluşmuş olabilir ama onada kızıyorum. Elime geçirirsem fena yaparım.
Ve …
ve hocanın teşvik etmesiyle spora başladım beni götürüp getiriyodu bana karşı çok ilgiliydii bende umutlanmıştım artık benimde bi amacım bi hedefim var
bu hayatta, şampiyon olcağıma inanmıştım. 2 ay boyunca hergün gidip geldim 10 kilodan 50 kiloya çıkmıştım rahatlıkla kaldırıyodum ağırlıkları.
herşey güzel gidiyodu taki abim okulu kazanıp kayseriye gidinceye kadar. okullar açılınca abim gidince ben perişan oldum ve spor hayatım yarıda kaldı.
abim beni 2. katdan aşağı indiriyodu otobüse gidip çarşıya gidiyodum hoca beni çarşıdan alıp stadyuma götürüyodu kondüsyon salonunda antrenman yapıodum.
bende bu durumu hocama anlattım hocam dedim abim gitti ben nolcam? sibel zemin kat ew bulmamız lazım değilse haltere veda etmek zorunda kalırsın dedi.
hocanın böyle demesiyle zaten umudum kırılmıştı hocaya olan güvenim sarsılmıştı bi anda. sonra köye kafa dinlemeye gittim, beni hergün arayan hoca
bi daha ne aradı ne sordu kızım neden gelmiyosun antrenmana diye arayıp sormadı bile bende inat yaptım aramadım hiç kendisini.
İnat değil seninkisi. Tamamen gurur. Ve gururlu olmakta o kadar haklısın ki canım benim. Bende senin yerinde olsam böyle davranirdim.
ilk rahatsızlandığımda bana grip gibi geçici bişey gibi geliyodu hiç üzülmedim. ha bugün ha yarın iyileşecem diye bekledim
arkama dönüp baktığımda, uzun yıllar bırakmışım arkamda. tam tamına 8 sene oldu. şuan yürüyemiyorum belden aşağım tutmuyo
nasıl bi sabırsa bende ki hiç bi zaman üzüntü duymadım ve kendimi engelli gibi görmedim. kimseye de bu kelimeyi bana karşı kullandırtmadım
ewet bu şekilde yaşamaya alıştım ama hiç bi zaman kabul etmedim. benim de diğer insanlar gibi hayallerim ve hedeflerim vardı ama hiçbiri olmadı
Zaman çok çabuk geçiyor aslında. Ben daha dün 20 olduğumu hatırlıyorum şimdi 30 yaşındayım. 8 sene geçmiş böylelikle ve biz Sibelle bu 8 sene sonrasında tanıştık. Facebookten konuşuyoruz uzun uzun. Anneme anlattigimda Sibelin hikayesini, keşke bir yere başvursaydı yada başbakana gitseydi demişti. Aslında Sibele yardım edilebilirdi, hala yardım edilebilir. Önemli olan Sibelin vazgeçmemesi.
Geçen gün konuştuğumuzda 'Ahu abla yeniden spora başladım' dedi. O kadar sevindim ki anlatamam.
Ben Sibele inanıyorum. O bu hastalığını yenecek ve bir gün bir yerde bizde bir araya geleceğiz. Seni seviyorum canım …
12.11.2012 | Ahu Kader
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder