27 Ağustos 2012

Don Osman

Ein Buch, das mir meine Arbeitskollegin heute in die Hand gedrückt hat und gesagt hat, dass sie dabei Tränen gelacht hat ...

Es ist wirklich zum totlachen, wie der deutsch-türkische Satiriker Osman Engin neue heimtürkische Geschichten von einem Volk erzählt, das mir so fremd und auch so bekannt ist.

***
"Hören Sie nicht auf die Verleumdungen, dass meine edlen Gefühle und aufrichtigen Empfindungen nur damit zu tun haben, dass ich vor einiger Zeit einen Deutschen - dieses Wort muss ich einfach groß schreiben - Pass bekommen habe. Obwohl sie seltsamerweise, wie durch ein Wunder, genau an diesem bedeutungsvollen Tag schlagartig entflammt sind."
Seite 38
Kapitel: Gottlieb Echtdeutsch

25 Ağustos 2012

Arkadaşlık

İnsanın hayatın da bazı arkadaşlıklar vardır özeldir. Bazen aylarca görüşmezsiniz, bazen de yıllarca. Ama sonunda bir araya geldiğiniz de bir gün önce daha yeni sohbetinizi sonlandirmışsiniz gibi devam edersiniz konuşmaya. Araya soğukluk girmez.

İşte Oya'da bu arkadaşlarımdan bir tanesi. Bu gün buluşalım şu gün buluşalım derken bir türlü kaç aydır görüşmedik. Sonunda dün bir araya geldik.

Mainzde yeni bir lokanta acmış. Hunlar ocakbaşı diye. Orada yemek yedik, sohbet ettik. Oradan kalktıktan sonra çarşıda çok kısa da olsa biraz dolandık ve evlerimize döndük.

Çok güzeldi ve bana çok iyi geldi. İşte bunlarda o güzel günden ufak kareler .

23 Ağustos 2012

Akrabalara sesleniyorum ...

Son zamanlar da çok sinirlendigim bir konu var. Oda Türkiyede bulunan tüm akrabaların neredeyse hepsinin evlerinde sabit hatlarının bulunmaması. Acil bir durum olduğunda, yada bayramlaşmak istediğimizde nereyi arayacagimizi bilemiyoruz.

Neymiş efendim, cep telefonları aramak bedavaymis, bir sürü paket varmış. İyide hoşta canım, biz gurbetçilere de cep telefonlarını aramak iyi koyuyor.
 Evet ağzımı bozdurdunuz iyice.

Ayda 22 lira vermek o kadar mi zor?

Kısa kısa

Kaç gündür yazamadım buraya birşeyler. Bazen de yazıyorum fakat yayimlanmiyorum. Çünkü yazdıklarım sadece kendim için önemli. Gün gelir de yaşlı bir vaziyette koltukta oturup eski yazılarımı okurken hatiralarimin canlanması için.

Ramazanın son günü yani geçen cumartesi Selma, Hasret, Ceylan, Fatma ve ben Mainz'de Cubo Negroda iftarimizi açtık. Oradan ayrı otobüse atlayıp Mainz-Kastel'e geçip Mamikide nargile keyfi yaptık. Gece 01:22 (yani son) treni ile eve döndük. Büyük şehirin hali başka.

Pazar günü erkenden kalkıp annemin babamın elini öptüm ve bayramlarını kutladım. Pazar günü o kadar sıcaktı ki akşam Süleyman abilerin bahçesinde Caner ve Ceyda ile birbirimizi ıslatarak saatlerce eğlendik.

Pazartesi işten eve erken gönderildik. O kadar sıcaktı ki matbaa çekilecek gibi değildi. İyiki de erkenden eve gönderilmisiz, Nilgün le Tansel ve Elyas beybi geldi bayramlaşmaya. Saatlerce oturduk sonra hep birlikte çıkıp Kadir abide yol üstü oturarak bir döner yedik, ordan da Dolimiti'ye geçip dondurma, pasta, kahve Allah ne verdiyse :)

Salı günü Wiesbaden de doktora gittim. Dokuzuncu ayın üçünde baslayagim yeni iş yeri için sağlık raporu istemişlerdi. Gittim onu aldım. Dönüşte Nilgüne gittim ve saatlerce oturduk, yemek yedik sohbet ettik. Elyasla geçirdiğim vakitleri saymıyorum bile. Meleklerle geçirilen saatler güzel olmaz mi hiç?

Çarşamba gününü Wiesbadende Martin ve Katı ile geçirdim. Ramazanda kaç kere arayıp buluşmak istemişlerdi fakat oruçlu olduğumdan onlarla bulusamamistim. Dün çarşının altını üstüne getirdik, hepimize iyi geldi.

Bugün çalıştım yarın da sonunda Oyacigim la buluşuyoruz inşallah ...

18 Ağustos 2012

Die paar grauen Haare, die ich habe erfreuen mich, denn nur ich weiß was ich durchgemacht habe, bis ich sie bekommen habe.

Bir kaç ak saçım için seviniyorum çünkü bir tek ben bilirim onlar gelene kadar neler çektiğimi.

© Ahu Kader

15 Ağustos 2012

Geleneksel bayram temizlikleri başladı

Geleneksel bayram temizlikleri başladı biliyorum. Bu sene yaza denk geldi, nasıl geçecek koca ramazan, Almanya bu sene sıcakda yaptı, çok zorlanacağız derken bu mübarek ayıda atlattık sayılır.

9 yaşından beri oruç tutuyorum ama şunu belirtmeliyim ki, hiç bir sene bu seneki kadar zorlanmadım blog.
Açlıkla hiç bir sorunum olmadı fakat matbada çalıştığım o sıcak günlerde susuzluğu gerçektende hissettim. Aşkı veren Allah sabrıda veriyor diyorlar ya, Allahım sabır verdi ve 30 günü devirdik neredeyse.

Ne zamandır buraya yazı yazmadığımı da fark ettim bu arada. Yazacak çok şey var. Mesela gavur İzmir'in 25 dakikada gavurluğunu gösterip yaralı askerlere kan bağışında bulunduğu gibi, yada hiç bir zaman kurallara uymayan türk insanının Ülkü Adatepe'yi de trafik canavarına kurban verdiği gibi, o koca çadırlarda verilen iftar yemeklerine normal günde de karnı tok olanların gitmesini samimi bulmadığım gibi ...

Evet bir sürü konu var blog. Susmadım, sadece bu aralar yoğunum. İşteyim çalışıyorum, bir yandan son dönem için ders çalışıyorum, Eylülün 3. de yeni işe başlıyorum onun için evrakları bir araya toparlamaya çalışıyorum. Arkadaşlarımı ihmal etmemeye çalışıyorum. Yoğunum blog, yoğunum ...

Gurbet elde kim takar senin bayramını derdim hep. Bu sene bayramın ilk günü pazara denk geliyor. Hadi bakalım baklavaları hazırlayın, dolmaları sarın ...

Hepinizi öptüm

Ahu Kader