31 Ocak 2014

Selam Blog

Selam Blog. Ölmedim yasiyorum. Persembe günü sinavim var inek gibi ders calisiyorum.
Yanimiz da bir A4 kagidi götürme hakkimiz var. Önlü arkali istedigimizi yazabiliriz. Karinca duasi gibi minicik yazi ile harikalar yaratiyorum su an.
Bu sinav ya gecilecek ya gecilecek. Sabah 10 aksam 8 mesaideyim bir haftadir. Okulun tüm kahve stoklarini tükettik arkadaslar ile sag olsunlar.
Cay partisi bile yaptik neredeyse. Ders calismaca iste.
Bir de üc dosya, yemek kabi, defter, kalem, kitap ile bir cantaya sigabilseydim cok iyiydi.
Ölmedim yasiyorum ha :)
Sevgiler. Hadi Tschüss.

28 Ocak 2014

Ebruli Bir Zarf Mutluluk

Sevgili Ebru bana yine harika bir zarf göndermis. Icinden ufacik mutluluklar cikti benim icin.


Livaneli'nin Son Ada kitabi ve kulakta cok sirin bir sekilde sallanan notali, sol anahtarli, gemici capasi ile bezenmis küpeler.


Cok tatli bir mektup. Kolumda sallanma sesini cok sevdigim bilezikler ve tekrar güzel bir küpe.


Cok tatli bir kartpostal. Simdi demleyip icecegim visneli ihlamur cayi ve cok sevdigim bir mavi boncuk bilekligi.
Bilekligi taktim, bilezikleri taktim. Küpeleri yeri gelince takacagim. Ay cok kokos oldum. Ah Ebru cok tesekkür ederim sana.


Susmayan Telefon Yapmışlar


iş yerinde bu gün telefon hiç susmuyor.
Ayrıca arayanların hepsi üniversite harcının zamanında yatıp yatmadığını öğrenmek istiyor. Kardeşim sen bankadan havale yapmadın mi? Yaptın.
Bankadan baksana para gitmiş mi diye. Çıkmış ise sorun yok. Arama. Deli etme beni.


Yaz döneminde başlayan bölümlere son kayıt günü Ocak ayının on besi idi. Bu son kayıt gününü kaçıranlar arıyor.
Bir imkan yok mu, alın beni yeahh.
Hadi oradan, sen daha hangi gün kayıt olacağını bilmiyorsun, bir de alın beni yaeeh diye yalvariyorsun.
Yok sen okuma kardeşim.
Otur oturduğun yerde.

Az önce biri daha aradı. Bilmem nerenin sonunda başka bir üniversite de bir dönem bilgisayar mühendisliği okumuş. Şimdi bizim üniversite de devam etmek istiyormuş. Bu seçenek varmiymis.
Var efendim fakat bilgisayar mühendisliği sadece kış döneminde başlıyor. Mayıstan itibaren hem ilk dönem için, hemde daha önce bu bölümü okuduğunuz için bir yüksek dönem için baş vurun. Diğer üniversite de kazandığınız sınavlar burada da geçerli olabilir dedim.
Şimdi kayıt olsam olmuyor mu?
Olmuyor, bilgisayar mühendisliği sadece kış döneminde başlıyor.

Bahsini ettiğim telefon beş dakika sonra tekrar çalıyor.
Biligsayar mühendisliğine kayıt olmak isteyen arkadaş tekrar telefonda.
Ben demin aramıştım falan filan vs.
Evet buyurun. Birden bir kadın sesi. Yüksek dönem için şimdi baş vuramaz mi? Ben: Kiminle konuşuyorum?
Kadın: Size soruyorum, yüksek dönem için şimdi baş vuramaz mi?
Ben: Hayır çünkü baş vurmak istediğiniz bölüm yaz döneminde öğrenci almıyor.
Adam: Teşekkür ederim.
Ben: Ben şimdi iki kişi ile mi konuşuyorum? Ne oluyor?
Adam: Evet bana inanmamıştı da.
Ben: İnsan bir kere belirtir "bir saniye telefonu birine veriyorum diye. Dalga mi geçiyorsunuz siz benimle?" diye sorduktan sonra çat telefonu kapattım.

Kız inanmamış bir de kendisi arıyor. Adam gelmiş kaç yaşına kıza hesap veriyor. Yok lan böyle adamlar ilişkiye falan girmesin. Anne kuzusu bunlar.

Tezer Özlü'den Leylâ Erbil'e Mektuplar

Tezer Özlü'yü bir cok sosyal medyada duyuyorum fakat bu güne kadar hic bir kitabini okumadim. Kendisi ne yazik ki erken yaslarda kaybettigimiz bir yazarimiz. Ömrünün bir cogunu Almanya'da gecirmis ve 1986 yilinda kanserden vefat etmis. En yakin arkadasi olan Leyla Erbil ile birbirlerine yazmis olduklari mektuplari bir gün bir kitapta toplamayi hayal ediyorlarmis. Leyla Erbil Tezer'in ölümünden bir cok yillar sonra, yani 2006 senesinde cikan bu kitapta öncelikle kisaca Tezer'i anlatiyor sonra da Tezer'in ona gönderdigi mektuplari paylasiyor.
Kitabin bir cok yeri Almanya'da yasadigi dönemde yazilan mektuplardan olustugu icin bir gurbet kusu olarak benim de ilgimi cekti.
69 sayfalik incecik bir kitap ama güzeldi.
Ahu Kader



Notlar:
"burasi bizim yurdumuz degil ki, burasi bizi öldürmek isteyenlerin yurdu!" diyerek sürekli yineliyor... Hala da öyle degil mi?

 Evin her yani dökülen saclayirla desenlenmisti.

Televizyondan nefret ediyordu. Teknolojinin bir iblis oldugunu anlamisti.

Türk kesimini görmemezlikten gelip, köseye cekilmeye olanak yok. Buradaki Türkler'in cok büyük sorunlari var. Hemen hepsi ruh hastasi olmus, politik bilincleri olanlar disinda. Türkler, bu toplum icinde ne yazik ki bir yama gibi duruyor. Cok acikli. Burada Türkler'in yogun oldugu semtlere yalnizca lahmacun ve eskici kültürü getirmisler. Sogan, biber ve kiyma kültürü... Deniz bile diyor ki: "Bu toplumun en fakir kesimini olusturduktan sonra neden buradalar?" Tabi hem Türkiye'de hem burada bu sorunu cözebilmenin tek yolu, kültür ve egitim. Onu da kim gerceklestirecek.
Almanlar dogrusu cok calismaya calisiyor. Iyi niyetlileri de cok. Kitapliklar, okumalar, kültür haftalari, ama bakiyorsun, bizimkiler yemyesil bir cami kuruyor... Iste bütün bu ikilemi daha yakindan tanimak, ilerdeki calismalarim icin cok yararli olacak.
(2014 yilindayiz ve durum hala böyle)

Ormanlar, göller parklar bol. 20-30 yil sonra belki de kent bosalmis olur. Yalniz müze olur. Acikli bir kent. (Tezer burada Berlin'den bahsediyor. Müzesi bol olan bir sehir ama bosalmadi, aksine doldu tasti)

Siz hangi köyün yazarisiniz?

Cünkü en büyük aci düsünceler.


Su an okudugum kitap: Ahmet Batman - Soguk Kahve

26 Ocak 2014

Sabah Uykum

Belki bir kitabın aynı sayfasında ağlamışızdır. İşte bu haberimiz olmadığı halde dünyanın en güzel karşılaşması olabilir...

Ben anlam veremiyorum yani neden bittiğine değil madem bitecekti neden bu kadar hevesli başladık? Ben ikimizdeki bu hevese anlam veremiyorum. Ne oldu bize bilmiyorum ama iyi şeyler olmadığını çok iyi biliyorum. Ya çok yanlış zamanda karşılaştık ya da hiç karşılaşmaması gereken iki insandık. Biz neydik bilmiyorum. Sevgili desem değil, aşık desem değil bildiğin rastlantıydık işte ondan öte gidemedik...


***
Ahmet Batman bu kitabin da cok basit bir dil ile askin her halini anlatmis okuyana. Okuyan ile konusur gibi yazmis kitabi. Bu cok hosuma gitti.

***
Not aldiklarim:

Sabah uykusu kadar sevebilecegi biri lazim insana. Sen gibi, senin gibi, biraz da sana benzeyen.

Papatyalar sana benzer, narin ve soylu ciceklerdir onlar.
Öyle elden ele dolasmazlar. Herkeslesmezler. Herkes sevdigine gül verirken biz seninle papatyalari sevdik. Belki de biz papatyadan insanlardik.

... öperim yurduna dönmüs bir sairin vatan topragini öptügü gibi seni...

Senin hic 13 harflik bir savasin oldu mu?
Bir yazidir yazi getiren, bir yazidir bizi bize getiren...

Kimse ölmedi olmadi diye... Ki zaten ilk olmayan sen degilsin.

Kisisel gelisim kitaplari ve onlarin yazarlari en büyük yalancilar.

Ask bazen kiliseye girerken karsimiza cikan cevsendir, dedim.

Iliski de böyle iste ve her ayrilik en cok kadinlari yaralar. Erkekler baskadir, cünkü bu odunluk degil. Erkekler yaraya aliskindir.

Önce kalbime düstün, sonra kalbimden düstün.

Yerinde olsam nasil severdim kendimi, bilemezsin.

Ben, benden önce birinin her seyi olmus birini sevmek istemiyorum.

Bizler savasi bitmeyen insanlar olmaliyiz ama savasimiz ev ve evler olmamali.

Aramizda kadrolu mutsuzlar var, öyle ki mutlu olan tarafa hic atanamiyorlar.

Zaten insanlar hayatlarinda göremediklerini hep rüyalarinda görürler.
 
 ***
Bir türkü tutturdum ikimiz icin sabah uykum sonun da ayrilik olmayan.
Ahu Kader 

Simdi okudugum kitap: Tezer Özlü'den Leyla Erbil'e Mektuplar

22 Ocak 2014

Bagzi Seylere Öyküler

Bu kitap bana Türkiye'den blog ve instagram sayesinde tanıştığım ve çok sevdiğim arkadaşım Ebru'dan hediye olarak geldi.
Ebru ile kitap takası yapıyoruz. O bana okuduğu kitaplardan istediklerimi gönderiyor, ben de ona elimden geldiğince almanca kitaplar göndermeye çalışıyorum.
Neyse Gezi Parkı olaylarından sonra piyasaya sürülen bu kitabı merak etmiştim. O kadar da güzel değil diyen Ebru ricamı geri cevrimedi ve kendisi okuduktan sonra kitabı bana gönderdi.
Gezi Parkı olaylarını daha güzel yazılar ile yansitabilirlerdi. Ölen onca insana daha güzel cümle kurulabilirdi.
Bir yandan da olaylar sayesinde para kırmanın yolunu bulmuşlar bu kitap ile diyenler de var ama öğrendiğim kadarı ile bu kitabın geliri fidan ekmek için kullanılacakmış.
Böyle bir şey var ise gerçekten de iyi bir fikir. Bir ağaç için onca fidanları kaybettik çünkü :(
Uzun lafın kısası pek sevmedim bu kitabı.

Su an okuduğum kitap: Sabah Uykum (Anarşi'ye selam olsun)

21 Ocak 2014

Mutluluğun adı Anarşi






Gözümden bir damla yaş süzüldü mutluluktan.
Mutluluğun adı Anarşi.
Tanıştığımız günden beri, adresini ver bana diye yalvardigim Anarşi.
Bir sebep bulup mektup gelmez buraya, burada PTT durumu kötü diyen Anarşi.
Bizim tanışmamız bir seneyi geçti.
Tam gününü hatırlamıyorum ama Pia ve Anarşi ilk tanıştığım blogcanlar.

Ah Anarşi, can Özlem.
Her şeyimi çekinmeden mailler ile anlattığım güzel gözlü hatun.
Adresimi ne zaman verdim ona hatırlamıyorum bile. Bunak Nejla ben.
Mektup gönderdiğim, kartpostal gönderdiğim blogcanlardan mi aldı? - bilemem.
Ne kadar mutlu etti beni.

Evet Anarşi, burada elektrikler hiç kesilmiyor ama ana hatta sorun varmış bu gün sıcak suyumuz yok iyi mi?
Sevgiler.

20 Ocak 2014

Pazartesi Zirvalamasi

Tam depresyona girme mevsimi aslında Luna.
Çek pijamaları, hiç çıkarma.
Sabahtan akşama kadar o kanal senin bu kanal beni tv seyret mesela.
Milletin derdi seni gersin.
Sınavların var, otur ders çalış.
Bunalım takıl.
Duş alma, kafan yaglansin.
Teke gibi kok.
Kimse yanına yaklaşmasın.
Depresyona girmenin tam zamanı kızım.
Bu kadar hayat dolu olunmaz ki ya.
Biraz da kötü bak olaylara.
Ne kadar iyimsersin sen ha Luna.

Yazılarını fotoğraf ile süslemek te nereden çıktı?
Baksana bir yerden bir fotoğraf alıp buraya eklerken bile ceza yeme olasılığın var, unutma.
Kendi fotoğraflarını kendin çek.
Kimse laf edemez ondan sonra.
İndirdigin uygulama bu gün ki gibi yemeye devam edersen beş hafta sonra sekiz kilo vereceğini söylüyor.
Hadi gömül çaya. Kahve de yasak ona göre.

Kahve içince uyuyamıyorum diyenlere de gülüyorsun.
Kahve içip yatan hatun, artık kahve yasak sana.
Ara sıra bir türk kahvesi içeyim diyorsun da, unutma ha Hasan ha kel Hasan, ikisi de aynı yola çıkıyor.
Giderken sağda, dönerken solda.

19 Ocak 2014

Semspare - Elif Şafak

Kararır gökyüzü bazen;
kasvetli bulutlar kaplar semayı.
Hayatın ritmi durağanlaşır, sohbetler bildikleşir,
içimizde birikir yalnızlık hissi.
Nasıl özleriz güneşi o zaman,
griler içinde aradığımız
bir tutam renk demeti.
Peri tozu gibi, inceden.

Gönülden yazılmış her roman,
her hikâye, her kelime
bir şemsparedir...
Güneş parçası...

Düşer omuzlarımıza,
kar tanesi gibi usulca,
yağmur gibi yıkar ruhumuzu, arındırır tozdan kirden tekdüzeliklerden...


*** 
 Elif Şafak'in çeşitli yazılarından oluşan bu kitabı da tıpkı Firarperest'te olduğu gibi ilgi ile okudum ama ben Elif Şafak'in romanlarını daha çok seviyorum.

***
Not aldiklarim:

Gurbet tuhaf bir kelimediri, söyler söylemez agizda kekremsi bir tat birakir.

Bir türlü kelimenin karsiligina denk gelemezsiniz.

"Tas yerinde agirdir" diyor gülümseyerek. "Bizim bir agirligimiz kalmadi bu dünyada."

Nefsi ona batmazdi. Tam tersine, nefsi ile ahbapti.

Emin olmak istiyoruz, yüzde yüz, yüzde bes yüz. "Seviyor musun beni?" diye soruyoruz durup durup.
Yetmiyor gelen cevap, kesmiyor.

Cünkü yazarken yalnizdir insan.

Ve biz kadinlar kendimizi bozuk akce gibi harcamadan sevemez miyiz dahi bir adami?

Cünkü insan bilmedigi seyden korkar.

Buradayken yan yana gelmez sanilanlar, gurbette birbirlerine hosca bakiyorlar.

Bu yüzden belki de bir türlü kadin-gibi-kadin olmayi basaramam. Bu yüzden yazi yazarken kendimi hem erkek hem kadin sanmam.
***
Su an okudugum kitap: Bagzi Seylere Öyküler


18 Ocak 2014

Music on World off

Kendini mutlu et.
Ne zamandır istedigin kullakliklari babana aldir mesela.
Çocuk her yaşta çocuk diyor ya büyükler, çocukluğunu kanıtla.
Sonra aldığın o kulaklıkla bir heves arabada eve dönüşü bekle.
Paketi ac, kulakliklari çıkart ve tak mp3-çalarına.
Bir anlık mutluluk.
Müziğin sesi de hoş geliyor kulağa.
Sonra ne zamandır "Ne yapacaksın kulakliklari. Ses duymazsin yolda giderken" diyerek almak istemeyen babanın kulaklarına tak kulaklığı.
Ve uzaktan cep telefonundan videolar seyretmesini seyret.
"Bu kulaklık tam benlikmis" demesi ile gülümse.

17 Ocak 2014

Piraye - Canan Tan


İlk okuduğum Canan Tan kitabı. Çok hoşuma gitti. Piraye'nin baştan sonra ilginç bir hayat hikayesi anlatılıyor. Adını Nazım Hikmet'in eşinden almıştır Piraye. Üniversite de diş hekimliği okurken gençlik yıllar, üniversite eğlenceleri, güzel ortam ... insanın içini ısıtan bir hikayeye eşlik ettim. Sonra aşık oluyor Piraye. Diyarbakır'li Haşim Ağa'ya. İstanbul'dan Diyarbakır'a uzanıyor Pirayenin hikayesi. Ağa olmasına rağmen ailesinin sözünden çıkamayan küçük bir çocuk yerine koyulan bir ağa ile karşılaşıyor.
Keşke dememek için evleniyor Haşim ile.
Sonra bilindik doğu hikayeleri başlıyor. Çocuk olsun. Korunma. Dol yatağın kurur. Erkek evlat olacak tabi ki. Kısır ise kuma getirilir üstüne, hiç sorun değil. Burada hayatlar böyle.

Sayfa Sayisi: 431
Yayinevi: Altin Kitaplar

***
Not ettiklerim:
... hatta tiyatro askini, bir bakima sen yaratmistin. Bana koydugun Piraye adiyla ...

-hem de yasakli bir sairin- karisinin adini verecek kadar edebiyat tutkunu oldugunu yeni kesfediyordum.

"Siiri gercek yüzüyle tanimak istiyorsan, Nâzim'i okumalisin!"

"O gözlerde görecegin ilk isigin cekim derecesi, tanisikligin orada kalmasini ya da geliserek sürmesini saglayan en iyi gösterge olacaktir."

Nereden bilecek, kapladigimin Nâzim Hikmet'in bir siir kitabi oldugunu ...

Beni icine alacak asil büyük firtinanin ertesi gün patlayacagini bilmiyorum henüz...

... gecerken ugramis, diye... Sahi, gecerken ugranacak yer mi burasi?

Tek tarafli bir beklentiyi sürüncemede birakmamak, virgüllerle sündürülmeye acik varsayimlari, konulacak noktayla acikliga kavusturmak icin.

Âsik olmak da bir yatkinlik; bir yetenek isi galiba.

Cermik Beyi olsa da, önünde yere kapaklanan yüzlerce köylünün agasi sayilsa da; söz üstünlügü, her konuda karar alma ve uygulama önceligi hep Lamia Hanimda.

Sudan gelenin suyla bütünlesmesi.

Hani kir tutmayan, üstü kaygan taslar vardir... Ne dökersen dök üzerine, bulastiramazsin. Beni de öyle düsün. Kuma diye, zorla giydirmek istediginiz elbise, üzerimden kayip ayaklarimin altina seriliveriyor.

Iste simdi, Nâzim'in kizil sacli Piraye'siyle tam olarak özdeslestin. Kutlu olsun.

 ***
Ne kadar cok not aldigimi simdi fark ediyorum.

15 Ocak 2014

Kader'in Kadersizligi


Adımın Kader olması ile ilgisi çok, belki de hiç yok.
Ama ben bu Kader'e çok üzüldüm.
içimde, geçmedi acısı daha ve hiç gecmeyecege benziyor.
'Kaderin kadersizligi' cümlesi bu Kader'e çok uydu ne yazık ki.
O yaşta kızını mal yerine koyup evlendiren bir baba.
Daha çocuk iken çocuk olan bir ana.
'Kemik yaşı aslında 17' dediklerin de 17'nin bile küçük olduğunu idrak edemeyen insan(lar), yok insan demek istemiyorum onlara.
Pedofil, aşağılık, iğrenç mahluklar. Beyni böyle çalışan tüm canlılar ölsün, dünya temizlensin istiyorum.

Ahu Kader

Ajanda 15/365


Bu gün arkadaşım Eda ile buluştum. Noel tatili için İngiltere'den gelmiş ve haftaya yine öğrenimi için İngiltere'ye geri dönecek. Extrablatt'ta açık büfe kahvaltısına buluştuk ve bol bol sohbet ettik. Her buluştuğumuzda ufak bir şeyler hazırlıyoruz birbirimize. Eda bana çok güzel bir 2014 ajandası hazırlamış. Bulutları sevdiğim için bulutlar çizmiş. Kenarında adım yazıyor. Bulutlardan çay fincanları sallanıyor çay poşetleri ile birlikte.
içine de belirli sayfalarına not düşmüş.
Mesela: Bahar'a az kaldı. Bir pasta yap, ev bahar koksun. Mesela elma pastası gibi notlar.
O kadar mutlu oldum ki. Notlara uymaya çalışacağım.

Çok güzel blogu da var Eda'nin. Genellikle çizdiği harika resimleri paylaşıyor. Aslında bu aralar boşladı blogu. Daha çok Tumblr'da takılıyor.
Bir uğrayın.
Eda'nin blogu Tık Tık
Eda'nin Tumblr'i Tık Tık 

#hergünbirfotograf

14 Ocak 2014

Kontrat 14/365


Evet, yeni yilda bu gün ilk calisma günüm. Geldim ki her sey degismis. Kafa karmakarisik. Yarin son basvuru günü ve sabah dokuzda aldigim ekmegimi ancak simdi yiyebiliyorum. Oda yarim yamalak. Cünkü tam ekmegimi isiriyorum telefon caliyor. Tam ekmegimi isiriyorum birisi geliyor.
Ikinci ayin son gününe kadar kontratim var ondan sonra issizim. Bakalim hayat bana ne getirecek?

#hergünbirfotograf

13 Ocak 2014

MiM - Fil Fareden Neden Korkar?

Hayallerimde Ben blogunun sahibesi Ebru beni mimlemis. Kendisine teşekkür ediyorum ve hemen cevaplarımı veriyorum. Bir yandan da beynim kimi mimlesem diye düşünüyor.

En sevdiğiniz müzik türü hangisi? Neden? Bu türü kiminle tanıdınız? Ve bu türde son hızla kimleri dinlemeye devam ediyorsunuz?
En sevdigim müzik türü diye bir sey yok. Ben her türden müzik dinlerim yeter ki kulagima hos gelsin.
Bu yüzden kiminle tanidim sorusunu da yanitlayamayacagim.


Konuyu müzikten açmışken devam edeceğim… Sizce “iyi müzik” diye bir şey var mıdır? Varsa nedir? Yoksa kişisel bir zevk meselesi olduğu için “iyi müzik” de kişiye göre değişir mi?
Bence iyi müzik diye bir sey vardir. Her önüne gelenin sarkisi diye adlandirildigi bir piyasada bence bir müzisyenin nota bilmesi, kendi bestelerini icra etmesi benim icin en basta geliyor.

En sevdiğiniz Türk ve yabancı yazarlar? (Ayrı kategoriler) Hangi kitabıyla tanıştınız ve başka hangi kitaplarını okudunuz? En çok hangisini beğendiniz? Neden?
En sevdigim yerli yazar Ayse Kulin. Ilk Adi Aylin kitabini okumustum. Ayse Kulin'in neredeyse her kitabini okudum. En cok Köprü kitabini begendim cünkü memleketim ile ilgili.
En sevdigim yabanci yazar yok aslinda.  

En sevdiğiniz filmler? (En az beş tane) En sevdiğiniz diziler? (En az üç) Neden? 
Incir Receli, Ask Tesadüfleri Sever, Babam ve Oglum. Daha fazla gelmiyor aklima. Neden: Duygusal bir insan oldugum icin.
Diziler: Roseanne, The Big Bang Theory, Günesi Beklerken. Neden: Roseanne cocuklugumun dizisi. Ev halini cok iyi yansitiyordu. The Big Bang Theory: Sheldon'a bayildigim icin ve bir mühendis adayi oldugum icin. Günesi Beklerken: Son zamanlarda genclik dizisi izlemedigim ve bu diziyi sevdigim icin.


Hayat felsefenizi üç-beş-on madde ile özetleyin desem? (seçim sizin)
Sictigin surata bakmayacaksin.
Bakacagin surata sicmayacaksin.
Yedigin tabaga pislemeyeceksin.
Kitap oku, kitap okuyandan zarar gelmez.
Evinde kitap olmayan insandan uzak dur.
Kirk yil Avrupa görse bile semer ayni semer.

Müziğe geri döneceğim, en sevdiğiniz 3 sanatçı/grup? Ve onların en sevdiğiniz 5 şarkısı hangisi? Neden?
Sila: Her sarkisi. Neden: seviyorum
Kirac: Bir cok sarkisi. Neden: Sesi beni rahatlatiyor.
En fazla 3 denilmis ama bu kadar.

 
Bana herhangi bir ülkenin müzik piyasasını uzun uzun anlatın. Ülke seçimi tamamen size kalmış.
Hic bir ülkenin müzik piyasasi ile ilgilenmiyorum. 


Sizce en güzel ve en kötü duygular hangileridir? Nedenlerini söylemeyi unutmayın!
En güzel duygu sevmek ve sevilmek bence. Sadece sevgili anlaminda söylemiyorum, her anlamda. Anne baba sevgisi, kardes sevgisi, es, dost sevgisi. Tüm bu saydiklarimdan sevgi ile karsilik görüyorsak cok mutlu olabilecegimiz bir durum bence.

“Bu adam benim idolüm.” Dediğiniz biri var mı? Varsa kim? Yoksa olmak istediğiniz insanı bana siz anlatın.
Benim hic bir zaman idölüm olmadi. Kendim gibi, daha dogrusu insan olmaya calisiyorum. 

Şu an neredesin, ne yapıyorsun ve bundan on yıl sonra nerede, ne yapacaksın? Bu hayattaki amacın ne abi? Ne için yaşıyorsun?
Su an evdeyim ve bu yaziyi yaziyorum. Aslinda grafik dersimi calismam gerekiyor. Birazdan ona gececegim.
On yil sonra neredemiyim? Vallahi umarim istedigim bir sirkette, istedigim bir bölümde calisiyorumdur. Ayrica evlendim insallah. Bir de cocugum olsun ya. Cok gec kaldim aslinda.

***

Bu mim beni de hayallerimde ben sahibesi Ebru'yu zorladigi gibi zorladi. Severek yaptim yinede.

Mimi Bayan Vertigo ve Güven Turan'a pasliyorum.



 



Parça Parça Paramparça 13/365


Bu aralar kafa dağıtmak için örgü örüyorum. Bebek patigi ile başladım. Elimde ne zamandır dolanan danteli bitirdim şimdi de internette çok meşhur olan granny sqaure örneği ile bir battaniye başladım. Bu günde çıktım bir kaç yün alayım dedim iyi ki dışarıya cikmisim. Tam yünleri almıştım ki Muammer amcaya denk geldim. "Napıyorsun Kader, çorap mi öreceksin?" diye sordu. Yok dedim battaniye. Sonra dükkandan çıktım evin yolunu tuttum o arada Nihal abla ile Meryem abla gördü beni. "Yünleri aldın ne yapacaksın böyle?" diye sordular. Ben yine battaniye. Sonunda birde Tülay ablaya denk geldim tam oldu. İyi ki bir dışarıya çıktım.

#hergunbirfotograf 

12 Ocak 2014

Bir Kutu Boya 12/365


Ben yeşili çok severim. Bunu herkes bilir neredeyse. Annem de bu yüzden gitmiş yeşil boya almış. Yılbaşından önce mutfağı yeşile boyamistik. Dün bu gün de banyoyu yeşile boyadik ve yeni bir duş kabini monte ettik. Tanrım bu ne biçim iş? Bin tane vida ve hiç bir şeye yaramayan bir kullanma kılavuzu. Neyse efendim işimiz bitti bizde bittik yani.

#hergunbirfotograf

11 Ocak 2014

Papuç 11/365

Bu gun babam ile yılbaşından önce ısmarladığımız fırını almak icin Real'e gittik. Fırının paketinin üstünde ne yazsa beğenirsiniz? Made in Turkey. 
Neyse. Benim her zaman en fazla iki çift ayakkabım vardır. Biri kışlık botlarım. Bes yıldır kullanıyorum. 
Digeri de gündelik kullandıklarım. 
Yeni bir çifte ihtiyacım vardı. Bunları görünce cok beğendim. Ayrıca fiyatı da cok uygundu. Aldım. Bu gunun ganimeti. 
#hergunbirfotograf 

10 Ocak 2014

Babam'a

Baba,
oturdum ve binlerce satır yazmak istedim sana.
Ama hiç bir satır anlatamaz seni ve binlercesi bile yetmez sana.
Sen ki her zaman arkamızda bir duvar,
Önümüzden giden bir yol açıcı.
Yardımsever, sevecen ...
Ben kızlarımı bin oğula değişmem diyen yüreği kocaman güzel adam.
Sabrına, aç iken sabırsızlığına hayranım. :)
Bir dikili ağacın olmadı belki ama
İki fidanın var unutma.
Seni seviyorum.
İyi ki doğdun.
İyi ki varsın.

10.01.2014
Ahu Kader

Pisicik 10/365







Her güne bir fotoğraf diye bir şey gördüm bu sabah tesadüf eseri yolumun düştüğü bir blogta. Çok güzel bir fikir aslında ama ne kadar istikrarlı olabilirim ki bu konuda?
Neyse ben bu gün size bu pisicikten bahsetmek istiyorum. Eminim ki Anarşi bayılacak bu pisicige. Çarşamba sabahı trenden indigimde yolum bir çiçek dükkânının önünden geçti. Bu kedi de bu dükkânın basamaklarında pek bir havalı biçimde kafayı dikmiş etrafı süzerek oturuyordu.
Durdum bir an, fotoğrafını çeksem mi diye düşünürken kedi oturduğu basamaktan indi ve yanıma geldi. Bir iki adım yürüdük kendisi ile. Bir dursa yüzünü çeksem keşke diye düşünürken gelip ayaklarıma sürtündü.
Yüzümde gülümseme yarattı bu pisicik. Sonra yollarımız ayrıldı. Ama çok güzeldi.

Benim Tatlı Hikayem


Yeliz'i #blogfirtinasi sayesinde tanıdım. Blogfirtinasinda pek istikrarlı olamadım ama olsun bu güzel blogu tanıdım. Yeliz'in çekilişi var. Katılmak isteyen buyursun.
 TIK TIK

8 Ocak 2014

Be nice to me



Yanda ki yeni Gadget'imi gördünüz mü efendim?
Beyefendi ve Hanımefendi kendileri.
Tam bir beyefendi hatunun elini öpüyor bakın.
Elini öpüp ondan sonra yanlışlıkla alnına konduran cinsten değil bu, her halinden belli.
Ne diyor orada?
Be nice to me ... Or İ'll blog about you.
Yani türkçesi:
Bana iyi davran yoksa senin hakkında blogta yazı yazarım.
Ben bu gün buna çok güldüm. Hadi sevgiler.

7 Ocak 2014

Sali Sallanir

Bu sabah gazeteyi almaya gittim. Dönüste cay dükkanina ugradim. Aslinda ben fincanin icine salabilecegim bir süzgec istemistim ama ellerinde kalmamis.
Bende baska bir sey aldim.
Yasemin cayi var mutlu edici.







Canan Tan'in Piraye adli kitabini okumaya basladim. Bir solukta 50 sayfa okudum. Ve ben bir zamanlar neden siir yazdigimi, neden siir'e gönül verdigimi animsadim.
Sahi ben siir yazmayi ne zaman biraktim?


Bir de bu arada birisi benim eskiden kullandigim twitter nikim olan, aslinda gercek adim olan @ahukader'i nik olarak almis kullaniyor. Icime oturdu lan.

6 Ocak 2014

Ögrenci No.:

Isim: Ahu Kader Özmen
Ögrenci No.: On yildan fazla üzerime yapismis alti haneli bir rakam.
Sifre: Söylemem ...
Bu gün sinavlara kayit olma günü.
Kayit olmadigin taktirde sinava giremiyorsun.
Kayit olsan da salona ayak basip adinin yanina imza atmadiktan sonra sinava girmis sayilmiyorsun.
Eskiden hastalaninca doktora gitmek zorunda kalirdin. Sinav günü binlerce hasta kagidi dolardi üniversite sekreterinin masasi.
Bu sistem ile bunu engellediler.

Son iki sinav. Birisi 06.02. digeri ise 17.02. tarihinde. Bu sefer kaybetme sansim yok. Ya herro ya merro dedikleri.

Neyse, üniversitenin sitesine gireyim de sinavlara kayit olayim bari.

5 Ocak 2014

Mutlu Cumartesi

Dün Azad bebegin kirkini döktük efendim. Ilk önce beyefendiyi bir güzel paketleyip annesi ile mutfak alisverisine ciktik. Beyefendi hic orali olmadi.
Siz gidin carsiya ben uyumaya devam edecegim dedi. Ayrica onun icin ördügüm patikler de ayagina oldu ufak prensin.




 Uyan Azad uyan. Sucuklari götürüyorlar.


Eve döndükten sonra yikadik bebegi ve hep birlikte aksam yemegi yedik ve güzel saatler gecirdik.
Bebegin annesi biraz tedirgin oldugu icin her zaman sacini havlu ile kuruluyormus. Kurutma makinesi ile kurutabilecegini söyledik. Ufak bey sicagi yiyince mayisti.

Dün sarma sardigimi söylemistim degil mi? Evet bir tencere sarma bu gün icin yapildi zaten. Annem tencerenin üstüne domatesten bir gül kondurmus. Harika görünüyordu.

Sizde güzel bir cumartesi gecirmissinizdir insallah.

3 Ocak 2014

Cuma Sacmaliklari

Ayagim kasiniyor. Yola mi gidecegim ne?

Happy Friday

Sevgili Muzurella'yi taniyormusunuz? 2013 yilinin son aylarinda kesfettigim tatli mi tatli bir blogger kendisi. Ufacik notlari ile bezenmis blog yazilari, insanin yüzünde gülümseme yaratan fotograflari ile tamamen icimizden bir blog.

Gün asiri yazdigi zaman genellikle o günün adi ile sesleniyor baslikta. Eger izin verirse bende böyle yapacagim bundan sonra. Zira baslik bulmakta pek zorlaniyorum cancagzim. (Icime Karadayi'nin Turgut Savcisi kacti)

Ben bu gün ne mi yaptim? Sabah erkenden kalkip annemi rutin kontrol icin doktora götürdüm.
Orada da zaten Oguz Atay'in Tutunamayanlar kitabina basladim. Bu aralar bol bol e-kitap okuyorum. Kindle almistim da ayiptir söylemesi.
E-kitap cok pratik bir sey arkadaslar. Hele ki benim gibi her gün bir bucuk saat yol gidip gelenler icin. Fakat sunu söylemeliyim hic bir sey gercek bir kitabin yerini tutamaz. Test ettim onayladim yani :)


Kafami dagitmak istedigim anlarda en cok kitap okurum
yada örgü yaparim. Dün internetten buldugum bir örnek ile kafama göre kitap ayraclari ürettim ve mektup kardeslerime göndermeyi planliyorum.


Yaprak sarmasi yemek kadar sarmasi da zevkli olsa. Parmaklarin burusukluguna bakin. Yarin Azad bebegimizin kirki cikacak. Onu evde yikayacagiz. Sonrada duasini okuyacagiz ondan sonrada oturup bu sarmalari afiyet ile yiyecegiz.

#günlükTadindaYazilar

Kış Okuma Şenliği | Ikinci Ay

Katildigim okuma senliginde bu gün ikinci ayi bitirmis bulunuyorum. Ne cabuk bitti bu bir ay bunu anlamis degilim. Gerci ben 2013 nasil gecti anlamadim, bir ayin hesabi mi olur.
Gelelim bu bir ay icinde okuduklarima.

2. Kategori (10 puan): Kütüphaneden ödünç alınmış veya sahaftan satın alınmış bir kitap okuyanlara.

George Orwell - 1984
Sayfa Sayisi: 375
Yayinevi: Ullstein-Taschenbuch
Dil: Almanca 

14. Kategori (30 puan): Okuma yazmayı öğrendiğiniz yıl ilk kez yayınlanmış bir kitap okuyanlara.   
Roald Dahl - Matilda  
Okudugum Dil: Almanca
Sayfa Sayisi: 256 


15. Kategori (40 puan): Bir üçleme veya aynı seriden üç kitap okuyanlara.
Özgürlügün Elli Tonu
Okudugum Dil: Almanca
Almanca adi: Befreite Lust
Yayinevi: Goldmann Verlag
Sayfa Sayisi: 672 


Karanligin Elli Tonu
Okudugum Dil: Almanca
Sayfa Sayisi: 605
Yayinevi: Goldman Yayinevi


Grinin Elli Tonu
Orjinal Adi: Fifty Shades of Grey


Okudugum Dil: Almanca - Geheimes Verlangen
Sayfa Sayisi: 603
Yayinevi: Goldmann Verlag

Böylece bu ay tam tamina 80 puana ulasmis  ve 2511 sayfa okumusum. Bu ay ki performansimdan memnunun. Ayrica bir klasik kategorisinde Sabahattin Ali'den Kürk Mantolu Madonnayi okumustum fakat sadece 160 sayfa oldugu icin sevgili Pinar kabul edemeyecegini söyledi. Vallahi bir sonraki ay görüsürüz :) 

Mutluluk satirlar da gizli

- Mutluluk mektuplar da aldigim güzel satirlar da gizli. Sevgili Ebru bana Gezi Parki olaylarini anlatan bir kitap gönderdi. Cok güzel ayraclar ve cana yakin satirlar.


- Yilbasinda beraberimde götürmek icin internetten aldigim bir tarif ile bir kek denedim. Pismedi. Bende bildigim bir keki yaptim. Ne mi ögrendim? Bundan sonra bi yere götürmek icin bilmedigim bir seyi yapmayacagim.


- 2014 yilinda kesfetmek istedigim yazarlar. Alan Bradley. Ahmet Ümit. Agatha Christie ve Tezer Özlü. #kitapagacioyunu


- Eski analog kameralara bir hayranligim var. Dün kardesim "Abla sana bir sey aldim, cok seveceksin" dedi ve bu tatli yüzügü verdi bana. Cok sevdim.


- Sonunda aylardir bekledigim mektuba kavustum. Düs-Kizi tam tamina üc kere göndermis bunu nedense her seferinde geri dönmüs. Pes etmedi ve yine gönderdi. Sonunda elime ulasti ve cok mutlu etti beni.


- Kitap Agaci bu ay Oguz Atay'in Tutunamayanlar'ini okuyor. Bende katildim okumaya ve bu gün basladim. Buda benden bir isyan yolsun. 25 sayfa önsöz mü olur lan? 

1984

Aciklama:
Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Orwell, 47 yıllık yaşamına iki başyapıt sığdırdı. “Hayvan Çiftliği” ve “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört”. 1945 yılında yayınlanan “Hayvan Çiftliği”nde, bir grup hayvanın kendilerini sömüren insanların yönetimini devirip eşitlikçi bir toplum kurmasının öyküsü anlatılıyordu. Ama zamanla hayvanların zeki ve iktidar düşkünü önderleri olan domuzlar, devrimi yolundan saptırarak insanlardan daha baskıcı ve acımasız bir diktatörlük kuruyorlardı. Bir siyasal yergi başyapıtı sayılan “Hayvan Çiftliği”ni 1949'da “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” adlı roman izledi. Orwell'in bu son kitabı, her şeyin tümüyle devletin denetiminde olduğu belleksiz ve muhalefetsiz bir toplum tehlikesine karşı yürekten bir uyarı niteliğindeydi. Dünyanın sürekli birbiriyle savaşan üç totaliter polis devletinin egemenliği altında olduğu düşsel bir gelecekte geçen roman, hem o dönemde hem de sonraki yıllarda çok sayıda okuru derinden etkiledi.
 


Begendigim bir kitap oldu. George Orwell yazdigi bu kitapta dahi bir zeka ile o zamandan bu zamana bir yol acmis ve gün gelecek, dünya ve insanlar ne hale gelecek, onu yansitmis. Susma sustukca sira sana gelecek diyesim geldi bu kitapta nedense.

Bu kitabi okume senligi etkinliginde "Kütüphaneden ödünc alinmis bir kitap" kategorisinde okudum.

Okudugum Dil: Almanca
Sayfa Sayisi: 375
Yayinevi: Ullstein-Taschenbuch 


1 Ocak 2014

Cok akilli ablasi

Anarşi yazmış blogunda, siz girin yeni yıla ben girmiyorum diye. Dün de kuzenim Facebook'ta sokayim 2013 e yazmıştı çok gülmüştüm.

Kafayı toparlamalı biraz.
Yeni yılı bahane edip kendine çeki düzen vermeli.
Yapmak istediklerimi yeniden gözden gecirmeliyim.
Yapmak istiyormuyum gerçekten?
Yapmadiklarimi gözden gecirmeliyim.
Neden yapmadım, isteseydim yapamazmiydim gerçekten?
Yeni yıla bir arkadaşımın evinde sevdiğim arkadaşlarım ile hayatımda ilk defa peynir fondüsü yaparak girdim. Güzeldi.
Sabah üçe kadar oturduk, dörtte ancak yattık.
Sekiz de kalktım evime geldim.

Yeni yılı ve yeni günü senenin son gününde kendime hediye ettiğim ufak caydanligimda yeşil çayımı demleyerek başladım.
Bir dilim ekmek, beyaz peynir.

Dün 13 yıldır memlekete gitmediğim için göremediğim kuzenim Salim'i gördüm cep telefonundan Tango uygulaması ile.
Çok mutlu oldum.
Eskiden her yaz gittiğimizde güzel günler geçirirdik. Severim keratayi.
Faceden kuzen yazınca sokayim 2013 e diye Salim'de çabuk çıkar yazmıştı :)
Çatlak sülalem benim dedim. Türkçe lastik gibi nereye çekersen çek.

Salim'e: Akıllı telefonun var mi la? - diye sordum.
Salim: Çok akıllı ablası. Hemi de S4.
Numaraları değiştirdik hemen Tango'dan görüştük. Kendisi Manisa da bankada güvenlik olarak çalışıyor. Para kutularını mi dolduruyorsun la dedim :)

Buda benim yeni yil zirvaligim yolsun. Ben simdi bu yil hangi kitaplari okuyacagim, hangi kitaplari satacagim, hangi kitaplari ödünc vermeyecegim, bir düzenleyeyim.

Ben sizi simdi yeni yildan sonra sokaklarin hali adli calismam ile basbasa birakiyorum.