30 Kasım 2011

Für einen Bruchteil der Sekunde...

Da stehst du nun, wie ein kleines Kind vor einer riesen großen Mauer und weißt nicht, was sie denken und was sie fühlen.
Und für einen Bruchteil der Sekunde, wünschst du dir, dass die Sprache niemals erfunden wurde.
Die Sprache wurde erfunden, damit man seine Gedanken geheim halten kann, sagte einst mal dein Vater zu dir. Er hatte es auch irgendwo gelesen und du hattest diesen Satz verinnerlicht.
Je länger du darüber nachgedacht hast, desto mehr hast du verstanden, dass Menschen ihre Gedanken nicht aussprechen. Das sie dir etwas anderes erzählen, als das was sie eigentlich wollen und das sie nicht das zu sein scheinen, was sie eigentlich sind.
Dann wünschst du dir, dass du Gedanken lesen kannst, in deren Köpfe hinein schauen kannst um zu verstehen, warum du selbst eigentlich nur deine Gedanken aussprichst und ihre niemals zu hören bekommst.
Warum für dich Ehrlichkeit zählt und warum du genau aus diesem Grund so zebrechlich bist.
Und manchmal wünschst du dir, das du einfach mal die Klappe halten könntest. Nicht die Gedanken sondern die Sprache benutzt. Keinen an dich ran lässt und es nicht selbst verursachst, das man dich zerbrechen kann.
Dann auf ein mal, tritt ein Mensch in dein Leben hinein und noch nie vorher hast du dir so sehr gewünscht, Gedanken lesen zu können.
Merkst auf einmal, dass du selbst anfängst die Sprache zu benutzen... Gibst Ruhe, sagst nicht das, was du denkst... Behältst deine Gedanken bei... Behältst es für dich.
Du wartest darauf, dass sich seine Gedanken in Worte umwandeln... Auf dich eingehen und du sogar es hinnehmen würdest, nochmal zerbrechlich zu werden. Das die Mauer, die du um dich gebaut hast, von seinen Händen aus gebrochen wird.
Und dann setzen die Gedanken ein, verwandeln sich in Worte... Du kannst die Gedanken nicht nur lesen, sie nun auch hören. Er spricht mit dir, du weißt was er denkt, du weißt was er fühlt... Die Sekunden verwandeln sich in Minuten, die Minuten in Stunden und du stehst endlich auf der anderen Seite der Mauer und hast es geschafft, in seinen Kopf zu gucken... Danach ? Glückseligkeit

20 Kasım 2011

Annemin Hürriyet Sevdası

Hürriyet Gazetesi Avrupa yayını, ramazanda başlattığı bir kampanya ile tüm okurlarına Kuran'i Kerim 
göndermeyi vaad etti. Bunun için 15 kupon, Gazetenin günlük maaliyeti 1Eurodan 15 Euro eder, ayriyetten de 16 tane 55 Centlik pul ile (8,80 Euro) birlikte gazetede verilen adrese gönderildiği taktirde, Kuranı Kerimin evimize geleceği söyleniyordu.

30 yıldır her gün Hürriyet okuyan anneciğim bu kampanyaya katılmak istedi. 15 gün boyunca gitti yine her zamanki gibi gazetesini aldı her sabah ve kuponlarını biriktirdi. Sonra gitti ve postaneden 16 tane pulu da aldı ve belirtilen adrese gönderdi bir zarfın içinde.

Aradan 3-4 hafta geçti ve Kuran'i Kerim gelmedi. Annem Ahucum bu gazeteyi bir ararmisin ne olur dedi. Gazeteyi aradım. Adını aklımda tutamadığım bir genç arkadaş bana kuponlariniz ve pullariniz elimize geçmedi hanım efendi dedi. Nasıl olabilir biz gönderdik dedim. Tamam hanımefendi ben yinede size göndereceğim Kuran'i Kerimi adresi alayım dedi. Adresi verdim ve yine beklemeye koyulduk.

Aradan 4 hafta geçti ve ortada halen Kuran'i Kerim yok. Ben yine gazeteyi aradım. Böyle böyle dedim, arkadaş adımızı adresimizi kayıt etmişti, halen elimize birşey geçmedi dedim.
Hanımefendi yoğun talep üzerine hesapladigimizdan çok Kuran dağıtacağız. Benim adım H.A. kayıt edin bir yere. 3 hafta daha bekleyin. Eğer 3 hafta sonra gelmezse , tekrar arayın ve benim adımı belirtin. 

Ne oldu dersiniz o 3 hafta yine geçti. Ve ortada halen bir Kuran yok. Dün tekrar gazeteyi aradım. Numara aynı ama telefona çıkan yok.

Yani demem o ki. Bu bence bir Deniz Feneri vakası daha. Siz siz olun katılmayın hiç bir kampanyaya. Kuran göndereceğiz diye, dini kullananlar, kardeslerinize yardım edin dedip insani suistimal eden sistem aynı benim için. Teşekkürler Hürriyet, annemin 30 yıllık Hürriyet sevdasını yiktigin için. 

19 Kasım 2011

Papa und die drei Frauen

Als die Eltern heute morgen los gingen um ihren wöchentlichen Samstagseinkauf zu erledigen, kamen sie auf einmal nicht mehr zurück. Normalerweise dauert es ungefähr eine Stunde bis sie zurück kommen, aber diesmal hat es ein wenig länger gedauert. Sie waren verschollen. Ich wollte auch nicht auf dem Handy von meinem Vater anrufen, denn er hasst es, wenn man anruft, obwohl man weiß, wo sie sind. Und wenn es etwas sehr wichtiges geben würde, würde er sowieso anrufen.

Dann kamen sie , nach 1 1/2 Stunden wieder und der Papa hatte eine Platzwunde am Kopf. Nachdem er die Einkäufe im Gepäckraum verstaut hatte, hatte er sich mit seinem 1.86cm (ja, ich komme nicht nach ihm) an der Kante sehr stark angestoßen.
Meine Mutter war bleich im Gesicht und erzählte, dass es sehr viel geblutet hätte und dass er am Notarzt vorbei gefahren wäre und dass sie Angst gehabt hätte, dass er kurzzeitig umkippt..
Er wollte nicht zum Arzt und erst als ich ihm seine Platzwunde abfotografiert und es ihm gezeigt habe, wie es überhaupt aussieht, hat er sich umstimmen lassen.

Gut das unser Hausarzt auch Samstags Dienst leistet. Es musste noch nicht einmal genäht werden. Da gibt es doch diese Spezialkleber heut zu Tage :) Tabletten hat er auch verschrieben bekommen. Und jetzt sitzt er da , mit seinem etwas angeschwollenen Kopf und lässt sich von den drei Frauen im Haus bemuttern :)

16 Kasım 2011

Merhumu nasıl bilirdiniz

Bazen sabahları üniversiteye giderken, yada akşamları eve dönerken su an ölsem ne olur acaba diye soruyorum kendime. Bir araba çarpsa mesela, korkup kaçsa. Sokaktan hiç kimse geçmese ve ben öylece yerde yatıp kalsam.
Ardımdan ne yapacaklar acaba ?

Aslan yürekli annem yıkacak ortalığı feryatlariyla.
Sakin sessiz babam oturacak bir köşede ağlayacak sessizce içine.

4 kadim kız dostum inanamayacaklar.
Mürüvvet kucağında Eymen bebeği ile elinde ıslak bir beyaz mendille o kara gözlerinden akan gözyaşlarını silecek.
Oya duracak yine o mağrur dik duruşu ile.
Esin'e haber verecekler telefonla İstanbula -inanamyacak, şaka yapıyorlar sanacak.
Arzu koşup gelecek uzaklardan

Cenazem kalkacak uçakla. Tıpkı babamın dediği gibi - "Biz ancak uçak altında döneriz memlekete" dediği olacak.
Tansel -kalk kız daha çok Sarı Lacivert maçlar seyredeceğiz seninle diye bağıracak.
Nilgün - Bacım benim bunuda yaptın ya sonunda diyecek.
Üniversiteden arkadaşlarım katılacak mevlüdüme. Sonra herşey sessizliğe bürünecek.
Erzincanda Oglaktepe köyünde yatan dedemin yanına gömsünler beni. Vasiyetim budur. Hoş sağında solunda yer kalmadı ya.
Ya kardeşim, o birbirimize kurduğumuz odada yapayalnız kalacak.
Ne diyecekler ardımdan. İyiydi hoştu. Deli doluydu birtek raporu eksikti .) diyecekler.

Tüm bunları hayal ettiğimde ağlayıp hayatın ne kadar değerli olduğunu anlıyorum.
Şükrediyorum Allahima aldığım her nefes için teşekkür ediyorum.
Diyorum ya hiç bir şey üzmüyor beni hayatta ölümler kadar.

Sahi çok merak ediyorum : Hakkınızı helal edip Ahuyu iyi bilirdik diyecekmisiniz lan .)

15 Kasım 2011

Allahın emri Peygamberin kavli ile felanca sizi dürttü

Dün twitterde en çok konuşulanların arasına girmeyi başardı İslami Facebook.
İslamik Facebook açılıyormuş. Vallahi ben duyduklarımın yalancısıyım.
Yüzümü gülümsetti tüm okuduklarım. Aşağıda okuyacaklarınız twitterde bu konu hakkında paylasilanlardan sadece çok ufak bir bölüm.


İslami Facebook: "Ahmet size Selamün Aleyküm dedi" - Ve Aleyküm Selam De - Allah'a Havale Et - Şeytan Görsün Yüzünü olarak İşaretle

Büşra'nın şeytan taşlama oyunu için taşa ihtiyacı var. -İslami Facebook

Facebook: Ne düşünüyorsun? | Twitter: Ne yapıyorsun?|Foursquare: Neredesin? | İslami Facebook: Bugün Allah için Ne yaptın? hayırlısıı olsnn

"İslami Facebook çıkacakmış: "Haldun Allah'ın izniyle Rumeysa'yı dürttü" :)

"Yaptığınız paylaşım kimden rivayet olduğu belli olmayan hadise ters düştüğü için sayfa imamı tarafından engellendi." İslami Facebook

İslami facebook nedir aga? günde 5 vakit mi giricez?

'' Dürtmediği sürece şeytana uymam. '' 12 mümin bunu beğendi. - İslami Facebook.

İslami Facebook etkinlik butonu: "15 kişi: Geleceğim inşallah.. 24 kişi: Maşallah maşallah.. 43 kişi: Nasip kısmet.."

İslami Facebook uygulamaları: İsmailağa sevap poker, Camiville, Cemaat War

paragöz din simsarları iş başında >>> bkz; islami facebook

bismillahirrahmanirrahim ''İslami Facebook'' dalgamı geçiyorsunuz adammı seçiyorsunuz nası yani :/
Bende çok merak ettim acaba herkesin önünde imam nikâhı kıyılacak cemaat bunu begenecekmi diye ?
Allah aşkına gidin işinize kardeşim. Tüm üstteki okuduğunuz yazıları yazan arkadaşlarım ve ben düşüncelerimizi dile getirdigimizden dolayı dinsizlikle de suclanmadik değil hani.
Çünkü herşeyin mokunu çıkarmayı beceren bir milletiz. Bunu hep söylerim. Söylemekten vazgeçmeyeceğim.
Hangi siteye girdigimle ölcülmüyor benim kalbimin temizliği. Müslümanligim kimseyi ilgilendirmez.
Kimseyi ilgilendirmez günde 5 vakit namaz kılıp kilmadigim, kimseyi ilgilendirmez oruç tutup tutmadığım. Kimseyi ilgilendirmez neden başımı örtmedigim, ama oramı buramı açmadığım.
insanın temizliği imanı yüreğinde olmalı. Gösterişle değil.
Kuranı Kerimi bir Ansiklopedi gibi kullan demişti Müftü olan dayım.
Bende öyle yaptım. Neyi merak ediyorsan ac oku çocuğum, yüce kitabımız senin için en doğru yol , dinleme kimseyi , aldırma söylenenlere dedi.
Bende ona uydum öyle yaptım.
Yani demem o ki , kimse kimsenin hocalığını yapmaya kalkışmasın. Çekilin evinize , sessiz sakin düşünün Allahınızı. Ona dua edin, ona yakarın ama bir zahmet ay ben dün saatlerce Kuran okudum deyipte gösteriş yapmayın. Din Allahla senin arandadir çünkü kimseyi ilgilendirmez , gösteriş istemez. Kabul etmez.
Kul hakkı ile gelmeyin karşımıza dedi yüce yaradan. Ondan bahsedin asıl.



14 Kasım 2011

Kendime Not

Ne geldiyse başıma , bu dilimden geldi benim.
Konuşma diyorum sana kaç kere. Anlatma içinden geçenleri. Dökme ortaya herşeyini.
Belirtme sevdiğini, anlamıyorlar çünkü.
Ne arkadasliklarin peşinde kosturdun ondan sonra köşeye sıkıştırdılar seni. Herşeyin sorumlusu sen oldun.
Herkesin derdini dinledin de, kendi derdini anlatamadin kimseye. işlerine geldiği gibi anladılar seni hep.
Şimdi bakıyorsun da hala anlam veremiyorsun tüm bu olanlara. Sus Ahu sus konuşma. Her zamanki gibi beyaz kağıt ve kalem en kadim dostun işte.
Kaç kere daha söyleyeceğim bunu sana.
Günü geldi cana yakın olduğun için kullanildin, günü geldi neşeli insan olduğun için en kafa ortamlarda aranır insan oldun. Ben sizin saklabaninizmiyim dediğin günleri ne çabuk unuttun.
Güvenme kimseye… kendine güven sadece.
Aynaya baktığında o parlayan gözlerinin ardındaki nemi görüyorsun degilmi. Hiç bir zaman hak ettiğin değeri görmedin sen. Onun için değer vermekten vazgeç. Tıklım tıklım yalnızım kelimesini okudun geçenlerde bir yerde. Bu senin için geçerli olan bir söz.
Bunca insanın arasında tıklım tıklım yalnızsın işte.
Neyin pesindesin ki anlamadım bende. Oturur böyle kendi kendinle konuşursun işte.
Tüm yaralarını sarmaya birisi gelecek mi bilmiyorum ama sen kendi yaranı kendin sarmayı öğren artık.
Susayım susayım diyorum ama susamiyorum. İki kişinin bildiği sır sır değildir. Açma kimseye sırrını.
Ne demişlerdi , söyleme dostuna dostunda gider söyler 

13 Kasım 2011

Yaralarım O. dosttan armağan



Dün sevgili Cherry'nin sayfasında bu yazıyı okuduktan sonra ilham geldi diyebilirim.
Bu yazıyı okurken hemen yıllar önce hayatımda var olan bir arkadaşım geldi aklıma.
Ben hayatımda her zaman her olaya tek taraflı bakmamayi, her açıdan bakmayı öğrendim.
Kimseyi yargilamam. Kimseyi suçlamam. Dinlerim uzun uzun. Severim dinlemeyi. Anlatmayida severim, dinleyen olursa tabiki.
O.da anlatmayı seven bir insandı, bende onu dinlemeyi severdim. Eski dostlar sayesinde tanışmıştık. Bir arkadaş topluluğunda, bak bu senin hemşerin diye tanıştırmışlardı bana.
Bende hemşerim diye çok sevmiştim onu.
Bir erkekle kadının arkadaş olamayacağını söyleyenlere inat, harika bir arkadaşlık kurmuştuk.
Ailemde çok sevmişti. Evin hiç var olmayan oğlu gibi olmuştu.
Her zamanımızı birlikte geçiriyor, her şeyimizi paylasiyorduk. Daha doğrusu ben paylasiyordum.
Onun anlattıklarının ne kadar doğru ne kadarı yanlış olduğunu hiç bir zaman kestiremedim.
Bir gün bir yerde çalışıyordu, bir gün başka yerde.
Annesi Babası ayrıydı, babası ile yaşıyordu. Babası ilede pek gecinemiyordu. 15 yıldır annesini görmemişti, yani O öyle diyordu.
Annemde bunu bildiği için, acımıştı ona.
Her akşam yemeğe geliyordu, sabahları gelip araba ile beni derse götürüyordu. Senin işin gücün yokmu kardeşim diyincede karmakarışık hikayeler çıkıyordu ortaya.
Sözüne güvenmekten başka birşey gelmedi elimden.
Ama bir gün bana öyle bir oyun oynadiki. Ben o günden sonra bu güzel yüreğimi kaybettim. İnsanlara güvenmemeyi O.nun sayesinde öğrendim.
O.nu tanıştırdığım bir çok arkadaşımdan para almış. Benim haberim yoktu. Benden de istiyordu ara sıra ve bende veriyordum tabiki.
Fakat benden aldığı gibi üç beş kuruş değilmiş arkadaşlarımdan aldığı.
Baya büyük bir rakam almış ve o gün bugündür ortada yok kendisi. Sırra kadem bastı anlıyacağınız.
Ve ben aylarca arkadaşlarımın yüzüne bakamadım. Çünkü ben tanistirmistim O.nu herkese ve benim sayemde sevmiş güvenmislerdi.
Kendimi anlatana kadar canım çıktı.
Ben hayatımda ilk defa nefret duygusunu onda hissettim. Başka hiç kimse acitmadi benim canımı O.nun acıttığı kadar.
Şimdi tam 10 yıl sonra bu olay aklıma geldiğinde O.nunla karşılaşsam acaba ne yapardım ? diye sordum kendi kendime.
Nefretim dindi, ben kin tutamam. Ama yaralarım O. dosttan armağan. Olaylara şüpheci yaklasmam O.nun sayesinde.
Tüm bunları yasamayacaktim ben belkide. Bu kötü duyguları barindirmayacaktim kalbimde. Onun için ne yapardım acaba seninle karşılaşsam yeşil gözlü çıyan ?
Ne yapardım biliyormusun, geçip giderdim yanından. Hiç bir zaman hak etmedin çünkü , sana olan saf arkadaşlık sevgimi.
Bana kattığın değerler için yinede teşekkür ediyorum sana.