29 Eylül 2011

Ameliyat / Operation

Burası benim için bir nevi günlük olduğu için ve tüm başımdan geçen önemli olayları bir yerde biriktirmek istediğim için , bu günü de yazmazsam ayıp olur yani :)
Bugün ufak bir ameliyat geçirdim. Beni yakından tanıyanlar bilir. Şubat ayından beri yüzümde geçmek bilmeyen bir sivilce taşıyordum beraberimde..

Cilt doktorlarına mi gitmedim, haplarmi kullanmadım, merhemlermi sürmedim fakat hiç biri fayda etmedi.
En sonunda bende bunun kesinlikle bir ameliyat gerektirdiğini düşünürken, doktorum beni bir cerraha sevk etti.
Dün görüşme için gittiğim cerrahta bugün beş dk içinde ameliyat oldum.
Hiç bir acı çekmedim. Canım pektir benim zaten.
Narkoz iğnesini yerkende sesim çıkmadı, yüzümdeki parcagi kestiğinde duyduğum sestede.
Yanılmıyorsam kaç dikiş attığını bile saydım ama emin değilim ;)

Yüzümde bir santim bir dikiş izi kalacakmış. Dün saatlerce buna moralimi bozarken bugün artık o kadar da önemli olmadığını düşünüyorum.

Halaminda dediği gibi, önemli olan yüreğimizde yara izlerinin oluşmaması.
Korktuğum kadar değildi yani ama hastanelerden nefret ederim ben ve hep aglayasim gelir.. Bunun da sebebi  var tabiki ama oda başka bir yazımda inşallah.

Beni merak edip arayan arkadaşlarıma, Facebooktan, Twitterden msj atan arkadaşlarıma teşekkür ederim.

Übersetzung:
Da das hier für mich wie ein Tagebuch ist und ich wichtige Tage in meinem Leben aufbewahren will muss ich auch diesen Tag niederschreiben.
Ich habe heute eine kleine Operation gehabt. Wer mich kennt weiss, dass ich seit Februar ein Abzess auf meiner Wange hatte, das nicht verging.
Bei welchen Hautärzten ich war, welche Medikamente ich schon eingenommen habe und was für Salben ich verbraucht habe, nichts hat geholfen.

Als ich dann auch selbst letztendlich mir gedacht habe, dass das nur operativ entfernt werden kann, hat mich dann mein Arzt an einen Chirurgen überwiesen.
Bei dem Chirurgen , bei dem ich gestern bei einem Gespräch war, wurde ich dann heute innerhalb von 5 Minuten operiert.
Ich hatte gar keine Schmerzen.. Weder noch als ich die Spritze verpasst bekommen habe, noch bei den Geräuschen die ich mitbekommen habe.
Habe sogar mitgezählt wie viele Fäden er durchgezogen hat, aber ich bin mir nicht sicher :)

Es wird eine Narbe von 1cm in meinem Gesicht zurück bleiben. Während ich gestern darüber so sehr traurig war, mache ich mir heute nichts mehr daraus.
Wie schon auch meine Tante gesagt hat, das wichtigste im Leben ist, dass keine Narben im Herzen zurück bleiben.
Also war die ganze Angst umsonst... Aber ich habe Angst vor Krankenhäusern und muss immer losweinen. Das hat natürlich auch einen Grund, aber das dann irgend wann anders.

Auf diesem Wege noch mal Danke an alle Freunde die mich angerufen und auf Facebook und Twitter nach meinem Befinden gefragt haben.

21 Eylül 2011

Sevgi neydi


Acımak sevgi değildir, üstünlüğün kabulüdür.
Hoşgörü sevgi değildir, istemediğine katlanmaktir.
Bağımlılık sevgi değildir, gereksinimin karşılanmasıdır.
Sevgi yaşama hakkını kabul etmektir.
Sevgi varolmaktan kıvanç duymaktır.
[Alintidir]

15 Eylül 2011

Neumünster Mutzen

Bugün kardeşimle Neumünster çarşısında gezerken gözümüz bir sokak üstü satış yapan tatliciya takıldı. Tanımadığımız için satan abiye sorunca, siz türkmüsünüz diye sordu.

Evet deyince buralı değilsiniz belli yoksa bunu tanirdiniz dedi.

Adı Mutzen olan bu tatlı tıpkı bizim tulumba hamuruna benziyor fakat birtek şerbeti eksik. Üzerine sıcak sıcak pudra şekeri ile tarçın dökülüyor.

Maraş Elbistanlı olan abi, bize en küçük boy istediğimiz halde en büyük boyunu verdi ve hakkını helal etti.

Böyle zamanlarda diyorum ya türkün türkten başka dostu yok diye.
Çok değişik bir tatlı çeşidi ama güzel birşeydi.



Übersetzung:

Als wir heute mit meiner Schwester durch Neumünster gelaufen sind , haben wir einen kleinen Imbiss aufgefunden der eine Spezialität Namens "Mutzen" den Neumünsteraner kennen, vorbereitet.

Als wir danach fragten, was es ist, wusste er sofort dass wir nicht aus Neumünster stammen.
Es ist ein Gebäck aus Teig , was mich an die türkische Spezialität erinnert hat, nur das es nicht mit Zuckerguss serviert wird sondern mit Puderzucker und Zimt.

Der Verkäufer war dann auch noch selbst ein Türke und schenkte uns eine grosse Portion, obwohl wir nur eine kleine haben wollten.
Wieder etwas längeres entdeckt.


11 Eylül 2011

Kamerama Takilanlar / Eindrücke

Ülzen Istasyonu/ Ülzen Hundertwasser Bahnhof

Ülzen

Ülzen

Kuzenim ve Ben / Meine Cousine und ich

Hmm lecker :)

$arap $enligi

Kaldigimiz site / Hier sind wir untergebracht


Evin önündeki dere - Aksamlari harika oluyor

$irin bir ev / Fand das so süss das Haus

Neumünster Istasyon / Neumünster Bahnhof

Hamburg

Hamburg Istasyon / Hamburg Bahnhof

Hamburg Car$i / Hamburg Stadtmitte





Türk Sokagi

Sisha Bar / Meshur Kara Tren Nargileci

5 Eylül 2011

Neden biz Almancilar ?

Sene 2002 ben 4 yıl aradan sonra İzmire tatile gittim. Kuzenimle bir akşam sahilde dolaşmaya çıktık. Arkadaşları da geldi. Elimizede bir bakkaldan içecek birşeyler ve dondurma aldık.

Kuzenim beni arkadaşlarına "Kuzenim Ahu" diye tanıştırdı. Almanyadan geldiğimi söylemedi. Zaten benim öyle başka almancı çocuklarından bildiğiniz gibi bir aksanim yoktur. Türkçeyi çok güzel konuşurum. Bir insan ana dilini konusamayacakda neyi konuşacak. Neyse.

Sahil kenarında dolandık, dondurmamızı yiye yiye. Ben elimdeki dondurma paketini bir sonraki çöp kutusuna atarken kuzenimin arkadaşlarından biri birden "Sen Almanyadanmi geldin ?" diye sordu.
"Evet nereden anladın" dedim
-Çünkü elindeki çöpü bizim gibi yere atmadan bir sonraki çöp kutusuna kadar elinde taşıdın dedi.

İyi güzel söylüyorsunda kardeşim, neden biz almancılar yapalimki sırf bunu. Neden sen yere atıyorsun çöpünü ve kirletiyorsun güzel memleketimizi.
Neden benim böyle bir ayrıcalığım olsun ki. Ve ben neden Alman arkadaşlarım Türkiyeye izine gidip döndükten sonra -memleketin çok güzel ama çok pis dediğinde eğeyim yere başımı ?

4 Eylül 2011

Iyiki dogdun gudik / Wie schön dass du geboren bist

Küçük kardeşler büyüdüğü zaman insan anlıyor ne kadar yaşlandığını.
 Çünkü anne baba için çocuklar nasıl hep çocuk kalıyorsa büyükler içinde ufak kardeşler hep ufak kalıyor bunu anladım. 


Sene 1991 günlerden Çarşamba. Eylülün dördü. 
Kardeşim Hasret Eylül dünyaya gözlerini açıyor.
 Ben 9 yaşında abla olmanın verdiği gurur bir yana, neden bu kadar geç geldin sen bebek diye üzülüyorum. 


Ben büyüdüm , artık seninle oynayamayacağım. İstediğim zaman sokakta gezemeyeceğim. 
Çünkü aramızda 9 yaş var. Ama o günden beri ayrılmadık. Ayrı yatakta yatmadık. 


Geceleri uyandığımda seni uyurken izlemek dünyadaki en güzel şey. İyiki doğdun bebek ve iyiki benim kardeşimsin. Allahın bana verdiği en güzel hediyesin. Doğum günün kutlu olsun.




Übersetzung:


Wenn jüngere Geschwister älter werden, realisiert man erst wie alt man geworden ist. Denn genauso wie Kinder für Eltern immer Kinder bleiben, bleiben jüngere Geschwister immer klein.


Wir schreiben das Jahr 1991. Ein Mittwoch. Der 04 September. 
Meine Schwester Hasret Eylül öffnet für diese Welt ihre Augen.
Während ich stolz darauf bin, mit 9 die ältere Schwester zu sein, bin ich traurig warum dieses Baby so spät kommt.


Ich bin jetzt gross und kann garnicht mehr mit dir spielen. Kann nicht jederzeit wann ich Lust habe mit dir auf die Strasse. Denn wir liegen 9 Jahre auseinander. Aber seit diesem Tag haben wir uns nicht getrennt und seit diesem Tag haben wir nicht in getrennten Betten geschlafen.
Es ist das schönste auf dieser Welt nachts auf zu wachen und dir beim schlafen zu zu sehen. 
Du bist das schönste Geschenk das Gott mir auf dieser Welt gegeben hat.
Wie schön das du geboren bist.

1 Eylül 2011

Severdim

Ben beni seven adamı bile bile kaybettim. Hadi çık git hayatımdan dedim. Şimdi yalnız yıllar sonra hala ona değer verirken anladimki ben ona dair yaşadığım acıyı cok sevdim.

Zaman neler getirdi ve götürdü benden. Bir tek sen bendesin hala ilk günkü gibi.
Şimdi pişmanlıklarım arasından özür diliyorum sevgili.

Ben böyle olsun istememiştim. Herşeyi basit gördüğüm bir yaşta çıkmasaydın keşke karşıma.
Şimdi ki aklımla nasılda ölümsüz bir biçimde nasıl severdim seni kim bilir

Bayramın 3. günü

Ramazan bayramının 3. günü yaşamaktayız.
Gerçi gurbet elde ne kadar çok bayram yasayabiliyorsak artık.
Buda tartışılır bir durum.

Fakat şunu söylemeliyim ki, bayramın ilk günü Türkiye'de bayramlarını kutlamak için aradığım tüm akrabalardan duyduklarıma göre, biz burada yine herkesten çok güzel bir bayram geçiriyoruz.

Herhalde gurbet elde yaşamanın getirdiği birşey olsa gerek. 
Biz hem burada Almanlara kendimizi kabullendirme savaşını yaşarken, biraz olsada örf ve adetlerimizi kaybetmemek üzere sımsıkı kenetlenmiş durumdayız birbirimize.

Dün evimiz misafirlerle doldu taştı, ondan önceki günde. Bugün biraz daha sakin geçeceğini sanıyorum yada akşam üstü, herkes işten çıktıktan sonra yine dolup taşacak. Ben buna çok seviniyorum.

Bizimkisi bir gurbet hikayesi... Siyah beyaz filim gibi biraz :) Hasretlik, Anlaşılmazlık ve bir yere ait olamamazlik...

Herkesin bayramı tekrar kutlu olsun.