31 Ağustos 2011

Arztbesuch

Ich war noch nie ein ängstliches Kind. Weder hatte ich vor Spritzen Angst, weder vor der Blutabnahme oder sonst noch was  und meine Mutter musste mich nicht auf dem Boden schleifend zum Arzt bringen. Ich bin sogar jede Woche freiwillig zum Zahnarzt , weil ich unbedingt eine Zahnspange haben wollte.
Meine Freundinnen hatten eine und ich wollte auch unbedingt eine.

Jedoch ist die Blutabnahme immer so ein Problem bei mir.
Als ich heute Morgen wegen meiner Schilddrüsenkontrolle beim Radiologen war, durfte ich mich wieder dem gleichen Szenario unterziehen lassen.
Man findet keine passende Stelle um Blut zu entnehmen.

Etwas was ich direkt sage: „Den linken Arm können sie vergessen. Da geht mal garnicht’s. Vielleicht haben sie ja Glück mit dem rechten.“
Aber nein auch mit dem Rechten ging es nicht , der linke wurde auch ausprobiert und letztendlich musste der Handrücken hinhalten.

Vor drei Jahren bei einem Krankenhausbesuch in der Türkei wurde mir sogar gesagt, ich solle doch nicht so geizig mit meinem Blut sein :)

Jetzt sitze ich hier mit blauen Armen und einem leicht schmerzenden Handrücken und möchte nur sagen: „Liebe Adern, mach es mir doch beim nächsten mal leichter.“

Ramadanfest - Tag 2

Nachdem wir 29 Tage (01.-29.08.2011) gefastet haben, feiern wir nun den zweiten Tag des Ramadanfestes.

Für die Kinder Zuckerfest(weil sie soviel Süsses bekommen) und für die Älteren der Ramadanfest.
Am ersten Tag ist es Tradition, dass nachdem der Vater vom Morgengebet aus der Mosche zurück gekommen ist , die ganze Familie zusammen frühstückt und sich danach entweder niedersetzt und auf Besuch wartet, oder selbst die Älteren besuchen geht.

Wir hatten den Tag so geplant, dass meine Tante, die zur Zeit aus der Türkei zu Besuch bei ihrer Tochter in Mainz ist, zu uns zum Frühstück kommen sollte, jedoch sah sie es angebracht, zu Hause zu bleiben, weil auch sie von den jüngeren Nachbarn Besuch erwartete.

Somit haben wir uns nachdem Frühstück nach Mainz begeben und meine zwei Tanten besucht.

Diese Tage sind für uns wichtig, denn an diesen Tagen hat man Zeit vom Alltagsleben abzuschalten und Bekannte und Freunde zu sehen.
Leider ist es unter der Woche und es verläuft ein wenig ruhig ab. Denn in der Türkei hat die ganze Bevölkerung 9 Tage Urlaub.
Somit denke ich , dass der Andrang am Wochenende kommt.
Auf diesem Wege wünsche ich all meinen Freunden und Bekannten ein gesegnetes Ramadanfest

Herkesin Ramazan Bayaramini kutlar, hayırlara vesile olmasını dilerim.

28 Ağustos 2011

Bayram Temizliği

İki gündür bir bayram hazırlığı varki evde anlatamam. Gelsin börekler çörekler.
Temizlikten bahsetmiyorum bile.

Her sene aynı dert diye düşünenler var aslında ama ben bugünleri çok seviyorum. Ramazan bayramına son iki gün kala evdeki telaşı seviyorum.

Gurbet elde ne kadar bayram tadı yaşanılıyorsa artık, bizde onu yaşamaya çalışıyoruz.
sağda solda olan komşular da gelmese, benim arkadaşlarım annemi babamı görmeye, bende onların annesini babasını görmeye gitmesem, tadı çıkmayacak ki.

onun için şimdiden bir sevinç sardı içimi.

bu bayram teyzemin türkiyeden burada olmasıda keyfin cabası.

salı sabahı birlikte yapacağımız kahvaltıyı şimdiden dört gözle bekliyorum...
Herkese iyi bayram temizlikleri diliyorum.

Ha bu arada son iki günde canınız çekmesin diye, yaptığım güzelliklerin resmini koymuyorum :)

25 Ağustos 2011

AStA makes me hasta...


Als ich heute morgen das AStA der Hochschule RheinMain betreten habe, in dem ich im letzten Jahr ehrenamtlich tätig war, stand ich den Tränen nahe :)
Ich habe es in meiner Zeit, obwohl ich mich immer wieder darüber aufgeregt habe, noch nie so aufgeräumt gesehen.

Keine Kartons mehr auf dem Fussboden, die dich anspringen, wenn du durch die Tür kommst.
Keine lebenden KaffeeTassen mehr, die sich von Tag zu Tag im Waschbecken vermehrt haben.
Wobei ich sagen muss, dass der Waschbecken ja auch nicht mehr existiert ;) Das war wohl die beste Lösung.
Es scheint eine ganz andere Luft zwischen diesen vier Wänden zu herrschen. Das einzige was sich geändert hat ist , dass man beim Betreten sich  nicht mehr darüber aufregen kann :)

Ich spreche einen Lob an die Vorstände aus. Gut gemacht Jungs!





P.S. hasta ist türkisch und bedeutet krank.

24 Ağustos 2011

Özledim


-senis çok özledim öyle iste:D
+hmmm
+özlemek nedir
-onu görememektir onu görmek istemektir
+burnunun direginin sizlamasidir
+baska
-bir süre gördügün daha sonra ortadan kaybolunca onu tekrar tekrar görme arzulama duygusudur
-ve hiç iyi bisey deel
+özlemek iyi degil demi
+neyine özler ki insan
-gerekli biseydir sevgiyi artirir ama asla azaltmaz hep daha çok eder sevgi gibidir sevdigini görmek istemesidir
-öyle bisey iste
+yürek yakmaktan baska bir ise yaramaz bazende
+cünkü her özlenen otomatik olarak özleyeni özlemez
-evet ama önemli degilki önemli olan kisinin kendi duygularidir
-zaten genelde özlenen kisi eger özlemis olsaydi ayrilik olmaz ayrilik olmayinca özlem olmaz
+özlem olmaz tabiki, ama insan umut ettigi sürece özlemeye devam etmezmi  ? bu yüzden önemli degilmi karsindakinin duygulari.
-inan bana karsindakinin duygulari çok önemli degil önemli olmus olsa asla karsiliksiz bisey olmazdi
-ama insan severken yada özlerken muhatabindan izin almaz
-belki belirtir
-ama asla musade istemez
-çünkü bu özleyen kisininde çok elinde olmayan bir eylemdir
+zaten duygular asla izin istemez
-öyle iste
-::D
-ama özlüyorum iste:D
-tamam bea özledik dedik:D
-saka yaptik hadi hadi:D
+ok 
+bunu kayit edip blog yapmak lazim :D
-he belkide:D
-:D





Not: Bir zamanlar bir arkadasimla özlem duygusunu irdeledigimiz bir msn konusmasindan alintidir.

22 Ağustos 2011

Gidene mi daha kolay herşey yoksa geride kalana mı

Gidene mi daha kolay herşey yoksa geride kalana mı
 
Gidenin kararı verilmiştir
Giden ardında herşeyi bırakmayı hedeflemiştir
Gidenden hayır gelmez çünkü giden deĝişmiştir
Gidene herşey bitmiş, kalana yalnızlık verilmiştir
 
Kalandır gidenin ardından şaşkın şaşkın bakan
Kalandır her zaman için kendinde hataları arayan
Kalandır yüzüne kapılar aniden kapanan
Kalandır yalnızlıĝı çeken, gidendir aranan
 
Gidenin hayalleri var, umutları var
Gidenin kendine göre hakları var
Gidenin yeniliklere açılmaya cesareti var
Gidenin öfkesi, kalanın gözyaşı var
 
Kalanadır acı, keder, yalnızlık ve elem
Kalanadır kurmak yeniden başka bir alem
Kalana bırakılıyor eline almak kalem
Kalanadır herşey, kalanadır verem
 
Gidenin haberi yoktur zaten kalandan
Kalandır çünkü geride bırakılan
Kalandır bir süre sonra unutulan
Ahu Kader oldun yine geride kalan
 
Gidene mi daha kolay herşey yoksa geride kalana mı
 
Nisan 2002, Wörrstadt

20 Ağustos 2011

Not.Not.Not

not.not. not. hayat notlardan ibaret. zaman geliyor, bellek doluyor.
tıpkı cep telefonundaki gibi. ister istemez atıyorsun bazılarını beynine yerlestirdigin kutulardan
bir sürü kutu raf raf ayirmissin. mutlulukların, mutsuzluklarin. sevdiklerin, sevmediklerin. mutluluklarını uzun uzun tutuyorsun koyduğun pempe rafta.


zamanı gelince çıkarıyorsun bulunduğu yerden, animsiyorsun bi kaçını, gülümsüyor yüzün. mutsuzluklarinda kalıyor uzun uzun bulunduğu siyah rafta. çıkarıyorsun, kabuk tutmuş yaralarının kabuğunu tutup kopariyorsun atıyorsun bir kenara.
bile bile kanatiyorsun yaranı, kabuk bağlayacak tekrardan nasıl olsa.
bir tek izi kalsın geriye istiyorsun.
bir süre sonra o izde gülümsetecek seni.


sevdiklerin kocaman bir kutuda.
aile en üsteki rafta. annen, baban kardeşin.
bir sonraki rafta çocukluğun ve ondan arta kalan anıların ve arkadaşların.
ondan sonraki rafta büyümüslügün ve çocukluktan kalan, arkadaşlığı terkedip, dostun olanlar.
sonraki raf yeşil. bomboş içi. öyle birine saklıyorsun ki, zamanı gelince kendi kutusunu ve kendi alt rafini oluşturacak.
renginin yeşil olması, umutla beklenildiği için.


sevmediklerin kocaman bir kutuda.
raflara ayırmaya bile gerek yok. rengide yok.
toz kaplamış üstünü. ara sıra dokundugunda o kutuya sadece açıyorsun içinde bulunanlara.
en baştaki kutulardan en sonlara kaydirmislar kendilerini.



30.01.2005
saat 20:26

Tradition

Wie jedes Jahr zur Fastenzeit haben wir unsere Tradition beibehalten und sind auch dieses Jahr an einem Abend auswärts essen gegangen. Wir waren mit ein paar Freunden im Harput Restaurant in Wiesbaden und haben unser Fasten um 20:48 Uhr (Sonnenuntergang für Wiesbaden) für diesen Abend beendet.

Harput befindet sich in der Wellritzstrasse in Wiesbaden, welches unter den Einwohnern auch als Klein Istanbul bekannt ist. Diesen Namen hat die Straße dafür zu verdanken, dass sich dort zahlreiche tuerkische Geschäfte befinden.

Wer in einem schönen Ambiente türkisch essen möchte und sich nach dem Essen mit einem kostenlosen türkischen Tee beschenken lassen moechte, sollte hier mal vorbei schauen.

Den Abend haben wir dann, bei schönem Wetter beim Alex in der Stadtmitte bei einem Kaffee ausklingen lassen.



19 Ağustos 2011

Aufgeregt

Ich bin so aufgeregt. Bin gerade auf dem Weg zu Dr. Horst-Schmidt-Kliniken in Wiesbaden. Einer meiner besten Freundinnen hat Zwillinge bekommen. Wir haben sie sehnsüchtig erwartet und sie haben sich entschieden nur 7 Monate auf sich warten zu lassen. Eindruecke später....

Nachtrag:

Ich bin an diesem Tag mit so einer Aufregung ins Krankenhaus gefahren, jedoch durfte ich die Babys nicht sehen. Sie sind noch so klein, das sie in der Kinderklinik auf der Intensivstation liegen. 
Ihnen geht es gut und nur die Grosseltern und die Eltern dürfen sie besuchen. 

Gott sei Dank hatte die Mutter am Morgen, als sie bei ihren kleinen war, zwei Bilder von den Zwillingen geschossen, dass ich sie doch noch auf dem Foto sehen durfte.

Die Babys müssen bis zum normalen Entbindungstermin (22.0ktober) im Krankenhaus bleiben.

Beni Yanında Hisset

Beni Yanında Hisset

Ne olursa olsun beni yanında hisset
Sonra yaĝmurla birleş
Oradan karış denizlere, ak sahillere
Sınırları, mesafeleri yık, vur sahillere
Her gece sahil kenarında otururken farklı farklı mekanlarda
Süzül dalgalarla, vur yüreĝime içim yansı
Yansın ki yaşansın bambaşka bir bahar
Ardından sensiz bir yaz daha

Ne olursa olsun beni yanında hisset
Sonra ateşle birleş
Oradan karış közlere
Elim dokunduĝunda içim acısın, kokun gelsin burnuma
Her gece bir sıgara yaktıĝımızda farklı farklı mekanlarda
Karış tütünlere, ciĝerim sızlasın
Sızlasın ki, her çektiĝim nefesle ömrüm biraz daha kısalsın

Ne olursa olsun beni yanında hisset
Sonar toprakla birleş
Oradan karış tohumlara
Süzül arasından filiz ver bir ilkbaharda
Gördükce yeni çiçekleri gözüm aĝlasın
Koklarken bi saf papatyayı farklı farklı mekanlarda
Karış yapraĝına, karış ki yapraĝını koparamayayım
Kalbim aĝrısın
Papatya falı başkalarına kalsın

Ne olursa olsun beni yanında hisset

30 Mayıs 2004, Wörrstadt
{ahukader}

17 Ağustos 2011

Freundschaften

Egal wie oft ich schon enttäuscht worden bin, glaube ich immer noch an das Gute in einem Menschen.
Denn ich glaube , dass am Ende das Gute siegen wird. Egal in welcher Situation, irgendwann kommen sie auf dich zurück und du hast in dem Moment schon längst gewonnen.

Ich rede hier von Freundschaften. Freundschaften, von denen immer nur eine Seite etwas investiert. Freundschaften, in dem nur der eine sich um den anderen kümmert. Freundschaften in dem nur einer sich immer wieder verarscht vor kommt.

Solche Freundschaften sind in meinem Leben nicht ausgeblieben.
Das einzig positive an dieser Geschichte ist, das man daraus lernt.

Man lernt nicht jedem blind zu vertrauen. Man lernt, nicht  jeden so schnell in sein Herz zu schliessen.

Aber wie ich schon gesagt habe, ich glaube immer noch an das Gute.

Nochmal einen Gruss an all die Freundschaften... Weiter auf Eurem steinigen Weg zum Bösen. Wir sehen uns auf dem Rückweg :)

14 Ağustos 2011

Tatil / Urlaub

Acilen tatile ihtiyacım var / Ich brauche dringend einen anständigen Urlaub

13 Ağustos 2011

Piyon

Piyon
 
Duygularıma gem vururken ben
Bakmamalıydın öyle gözlerime
Bir şeylerden kurtulmaya çalışırken
Düşünmemeliydin beni bile
Acı sözler dilinde
Tatlı sözler kalbinde kalmamalıydı
Birimiz gem vurmaya çalışırken kalbine
Bari sen söylemeliydin
Gitmeliydin sadece düşünmekten öteye
Yememeliydik hergün birbirimizi 
Geçinmeliydik güzelce
Bazı şeyler yaşanmalıydi özelde
Gurur diye adlandırdıĝın takındıĝın tavirdan
Taviz vermeliydin bazı nadir saatlerde
Geçmişi sorgulayıp zehir etmemeliydik geleceĝi birbirimize
Bile bile kaybettik zor edindiĝimiz sevgiyi
Ne aşk ne gurur nede oyun
Saygı kazanmalıydi benim kırılmış kalbimi
Seninle öyle güzel güzel oyun oynarken
Kim şah kim mat olacak diye beklerken
Ikimizde biliyorduk sadece piyon olduĝumuzu
Olmazlar içinde kaybolduĝumuzu 

 
05 Şubat  2004, Wörrstadt
 

12 Ağustos 2011

Özel Insanlar


Iyi insalar olmalı bir insanın hayatında.
Değer verdiği , değer gördüğü insanlar olmalı .
Bir kaç arkadaşı olmalı, önemli olan.
Her gün görmesende, bilmelisinki, senin başına bır şey geldiğinde, senin için dünyayı yerinden oynatacak.
Onların mutlulukları ile sevindiğin, onların üzüntüsü ile üzüldüğün insanlar olmalı.
Düşünüyorumda, hayatımda ölüm acıları hariç, şöyle oturup ne zaman ağladıysam, bu bahsi geçen insanlar için ağlamışım.
Mürüvvet evlenip gittiğinde onun için çok mutlu olmuştum tabiki ama, evlendiği gün salondan ayrıldığımda ağlamıştım çocuklar gibi. Ve iki gün sonra her zaman ona kahve içmeye gittiğim için, tam niyetlenmiş kapıdan çıkarken içimden bir ses : "Hey nereye gidiyorsun kızım, Mürüvvet yokki" demişti.
Oturup ağlamıştım, kendimi o kadar garip hissetmiştimki.
Bir sonraki ise Arzunun babasını kaybettiğini öğrendiğimde. Bu değerli insanların hayatındaki değerli insanlar, sizin içinde değerli oluyor çünkü.
Kardeşlerini kardeş, Anne Babalarını Amca Teyze yarısı sayarsınız. Ufak kardeşini görünce Abla gibi başını sıvazlar, büyüklerinin nasihatlarını dinler, anne babalarını görünce saygı ile önlerinde eğilirsiniz.
Bir sonraki Esini temelli Türkiyeye gönderdigimde.
Onu ugurlarken havaalaninda ne kadar kendimi tuttuysamda, eve döndügümde , evde birde yalniz olmanin getirdigi bir duygu ile, oturup salya sümük agladigimi bilirim.
Kendim icin üzüntüler yasarken, sevdiklerim mutlu oluyorsa sorun yok.
Biliyorumki esin orada daha mutlu ama Pazar günleri balkon keyiflerimizi cok özlüyorum.
Oya ile basimiza, birbirimiz icin cok üzülecegimiz bir durum gelmedi cok sükür.
Her ne kadar birbirimizi ayda yilda bir görsekte, ufak bir derdimizde, yada sevincimizde telefona sariliriz Oya ile.
Aylarca ne olduğunu merak eder, tüm havadisleri yarım saatlik telefon görüşmelerimize sığdırırız.
Yani demem o ki, iyi gün değilde, hep kötü gün dostu olduk bu dört arkadaşım ile.
Geçenlerde bir yazı okudum: "Dört tane gerçek dost edin, tabutunu taşısınlar yeter"
Benim dört dostum belli, ya siz o dört özel insanı bulabildiniz mi ?

11 Ağustos 2011

..

Ne olmuş gökyüzüne Kimler aldı aydınlığını Kim koydu rengi yerine , gönlümde ki karanlığı Bukadar mı vicdansizdi bu yürek Gökyüzünü bile benden alıp götürecek

Annem Beni Özlüyor

Evden sabah altı buçukta çıkıyorum, akşam yediye doğru geliyorum.

Annem beni özlüyor ama belli etmiyor.

Şimdi soruyorum size, aynı evin içinde yaşamalarına rağmen anne çocuğunu özlüyorsa, o çocuk özleyemez mi memleketini ?

Özleyemez mi Erzincan’in dağını taşını,mis gibi kokan kayısı dolu bacalarini, evin bahçesinde duran dut ağaçlarını. ?

Özleyemem mi bir bardak soğuk limonatayı, dört yoldan aldığım maraş dondurmasını ?

Özlemek yasakmi söyleyin, bir avuç memleket toprağını.?

Peki ya insanlarını memleketimin?

Sırtında yük taşıyan amcaları, at arabalarını , özleyemem mi ?

Özleyemem mi, tandurda kızartılan ekmeği, yerde yenilen yemekleri?

En çokta neyi özlüyorum biliyormusunuz …yargisiz bakan gözleri… tabiki çok nadir bu gözler.
Nede olsa ben almanciyim demi ? farklı olduğumu

zannediyorsunuz, yanılıyorsunuz ! Şunu anlayın, ne kadar iterseniz bizi, o kadar çoğalıyor memleket hasreti.

Özlüyorum bir parça toprağı , diyorsunuz ki, özlediğin şey bumu?

Anlayamazsinizki… Çekmeyen bilemez çekenin derdini… ey güzel yurdumun güzel insanları, bilemezsiniz burun direğini sızlatan memleket hasretini… Bana mi sordular adımı koyarken…

Sabah gidiyorum akşam geliyorum.

Annem beni özlüyor. Özlüyor memleketini, özlüyor annesinin babasının , mezarında ki bir avuç toprağı. Özleniliyor işte herşeyiyle birlikte… Özlemek yasakmi ????


9 Ağustos 2011

Gözleri renkli güzel

Sana ay gözleri renkli güzel
Kalemimden bir kaç kelime düşer
Sana hiç bir zaman duygularımı sezdirmedim
Yinede ben seni hep sevdim
Sana o iki kelimeyi söyleyemedim
içimi bilmeni istemedim
Hep sakladım, kendimce bu akıllıydı
Küçük bedenimde kopan büyük fırtınalar
Beni her zaman yere çaldılar
Her kendimi mutlu hissettiğimde
Bana ne kadar yalnız olduğumu anımsattılar
Bu yalnızlık hiç bitmedi, bitmeyecek dediler
Neden ey gözleri renkli güzel haklı çıktılar
Oysa haklı olmamaları için çok şey yapabilirdim
Seni ellerinden tutup, seni sevdiğimi hayıkrabilirdim
Gözlerine bakıp, işte bu benim diyebilirdim
içimdeki fırtına hep beni geri tuttu
Sevdiklerim ve seveceklerim beni unuttu
Halbuki o fırtınayı aşk fırtınası ile yenebilirdim
Evet işte mutluluk denilen şey bu diyebilirdim
Yapmadım, yapamadım
Kendime ve içimde hep sakladım
Artık söylemek gerektiğini anladım
Fakat ne o fırtınaya, ne sana gözleri renkli güzel
Derdimi hiç bir zaman anlatamadım
Dostum olan beyaz kağıt hiç kararmayacak benim gibi
Ahu Kader'im hep ona dökeceğim içimi

8 Ağustos 2011

Hayatımdaki Köpekler

Başlığı okuduğunuz zaman çok ağır birşeyler yazacağımı düşünebilirsiniz ama aksine.
Ben hayatımda bazı insanlara neden köpek dediğimi anlatmak istiyorum. Köpek insanın kötü enerjisini alan bir hayvandır. Bir köpekle oynarken, etrafınızdaki herşeyi unutursunuz. Tüm günün yorgunluğunu, yaşadığınız kötü saatleri. işte bu yüzdendir ki tıpkı Murat Kekilli Eşşek Gözlüm şarkısında da anlattığı gibi :
Oy benim eşek gözlerine kurban olduğum
Ne de güzel bakıyorsun oy sürmeli sürmeli
Şimdi bana çok kızacaksın seni bilmezmiyim
Kötü niyetle söylemedim vAllahi billahi
Dünya`nin en güzel gözleri eşşeklerdedir,
Sana yaptığım onca iltifat hep bu nedenledir
Yine beni yanlış anlarsın
Niye bana kızarsın
Ah be kader aklıma geldi
Karaların aldığı
Tut ki kara gözlüm dedim
Tut ki mavi yeşil
Ama dünya`nin en güzel gözü eşeklerdedir

işte bu yüzden Gudik derim Kardeşime (Erzincan şivesi ile köpek yavrusu)... birde sana...

7 Ağustos 2011

Das Supertalent

Vorgestern Abend waren wir mit ein paar Kommilitonen bei den Aufnahmen zu "Das Supertalent" im Wiesbadener Staatstheater. Im Gegensatz zu einigen meiner Kommilitonen (Max: lesen)  fand ich den Abend sehr lustig.Wobei ich sagen muss, das ich vor Jahren bei einer Aufnahme einer TalkShow dabei gewesen bin und dementsprechend wohl nicht mit so grossen Erwartungen hin gegangen bin, wie meine Freunde.

Das einzige was mich an diesem Abend gestört hat, war die Einstellung mancher Jury Mitglieder. Manchmal habe ich echt das Gefühl, dass Sie extra nicht auf den Buzzer hauen um den Kandidaten auf der Bühne sich zum Schlamassel machen zu lassen. Natürlich sollte man Spass haben, aber nicht auf Kosten anderer Menschen, die an sich glauben und sich auf diese Bühne stellen.

4 Ağustos 2011

Özlemek

Özlemek! Burnunun direği sızlarcasına özlemek.

Özlemekte neyi yada kimi? Mümkünatı yok derdim.

Şimdi ise özlemek ne kadar güzel bir kelime.

Burun direği sızlarmış gerçekten. Gözler nemlenirmiş aniden. Sebebini bilmediğim bir sessizlik sarıyor etrafımı. Tüm sesler susuyor, zaman duruyor sanki.

Özlemek delicesine birini yada her hangi bir şeyi.

Mümkünmüş tanrımda bu kadar ağır bir duygumumuymuş özlemek ?

Adın dilimde iki hece. Sense yaşıyorsun gönlümdeki binlerce hecede. Özlüyorum sesini, nefesini ve gülüşünü. Bana seni anımsatan herşeyi özlüyorum işte.

Adın dilimde iki hece. Sen ve Ben değilde Biz olana dek özleneceksin satırlarıma dökülen her kelimede.

Wiesbaden 28.03.2008 Saat 15:33

Yorganım

İnsan alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçemiyor. Tıpkı benim 20 yıllık yorganımdan vazgecemedigim gibi. Benim bir gece evde kalmamamı fırsat bilen annem , bu sözünü ettigim yorganimi çöpe atmış. Neymiş efendim, zaten eskimiş , zaten incelmiş vs. Vs. Ama ben onsuz nasıl yatacağım şimdi acaba?? 1996 orta okul ile İtalya ya geziye gittiğimizde bile bavula sokup götürmüştüm ben onu. Yani demek istediğim "Yorganımı üzerimden attığın günden beri, ben üşüyorum Anne"

Şaka gelebilir size ama ben Yorganımı geri istiyorum.

3 Ağustos 2011

Incir Reçeli

Evet sonunda bu kadar çok bahsedilen Incir Reçeli filimini bende seyrettim.
Kimin kanına dokunmadı bu filim acaba ?
Gerçekten çok etkileyiciydi. Melike Güner'i (Duygu) çok severim zaten, yine oyunculuğunu konuşturmuş. Filimde en çok hoşuma giden , Sevginin sadece eti ete dokundurmaktan ibaret olmadığının bir kez daha anlaşılmasıydı.


Bir yandan bu anlaşılırken bir yandan da tam bu konu beni rahatsız etti. Yani demem o ki, dinimiz gereği yada örf adetlerimize göre evlilikten önce cinsel ilişkiye girmememiz gerektiğini beynimize sokup duruyorlar. Fakat artık buna pek önem vermiyen kesitler de var. Bende şunu diyorum, madem o haltı yemeği biliyorsunuz , korunmayıda bilin.
O zaman bir HIV hastası ile cinsel ilişkiye girmekten bu denli korkmanıza gerek kalmaz.

Öyle yada böyle güzel bir filimdi, hikayesi çok güzeldi.  Ne demişler anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.