28 Haziran 2016

Parçalanmış Gülüşler

Söze nereden başlayacağım bilemiyorum. İlk önce şunu belirtmeliyim ki blog yazmaya başladığım ilk zamanlarda tanıştığım blogger arkadaşlarımın yeri ayrıdır bende. Tolga yani beni Safransariciğim, Can diye hitap ettiğim adam da bu bloggerlerin en başında gelir.
Küfürü sevmem aslında ama yeri geldiğinde kadın olduğum için ağzıma geldiği gibi küfür edemediğim içinde mağdurum. :) Ağzına küfürü tek yakıştırdığım adamdır Tolga.
Ve beni çok etkileyen filmin en can alıcı sahnesini blogunda header yani başlık olarak kullanması onu sevmem için ayrı bir sebep.



Gel gelelim ki Tolga'nın kitap çıkaracağını duyduğumda kitap siparişi vermek için sıraya girdim diyebilirim. İlk defa uzun süre sonra Türkiye de yaşamadığıma lanet ettim. Kitabı gidip alıp hemen Tolga ile bir çay içerken imzalattıracaktım tabi ki ama nasip değilmiş. Olmayacağı da anlamına gelmez.

Kitabın gelmesini de çok bekledim. Burada isim vermeyeceğim ama ismaladığım yere bol bol küfür ettik Tolga ile. Buda böyle biline.
Kitap Tolganın yarattığı Yiğit karakterinin depremde göç altında kalması ile başlıyor ve Yiğit'in hayatına konuk oluyoruz. Biraz argo sevenler hayatın içinden olan, bizim gibi konuşan bir yazarın kaleminden İstanbul'un o çok bilindik arka mahallelerinde ki gençlerin nasıl yaşadığını, neler çektiğini, nasıl sevdiğini, nasıl pisliğe bulaştığını ama her şeyden önce nasıl bir çok insandan daha insan olduklarını anlatıyor.

Bu hikaye bittikten sonra, Tolga'yı takip edenlerin de tanıyacağı blogta yazdığı hikayelerin bir kaçı geliyor. Benim en sevdiğim hikaye "Sevişmemiz gereken bir konu var" hikayesi de var. Bu beni çok mutlu etti. O hikayeyi okuduğumda Tolga'ya mesaj atıp Kim Lan Bu Sibel? diye sorduğumu hatırlıyorum. Böyle oluyor işte. Bazen Tolga'nın hikaye yazdığını unutuyor o kadar etkileniyorum ki, hop noluyoruz lann diyorum.
Bu sefer "Sevişmemiz gereken bir konu var" hikayesini ise yarım saatlik tren yolculuğunda sesli sesli okudum. Ben okudum kardeşim dinledi. Yer yer gözlerimiz doldu, yer yer Allahım iyi ki trende türk yokta seksi bölümleri kimse ağzımızdan duymadı dedik.

Şunu söylemeliyim ki bu kitap alınıp okunmalı. Hatta herkese okutturulmalı. Bu adam ömür billah yazı yazmalı. Öpüyorum can seni.



Bir kaç alıntı:

Çünkü benim ilk aşkım gitmişti. İnsan hiç sokak ismine aşık olur mu? Ben oldum. Hem de birden oldum.

Gerçi insanlarda aynıydı, sadece milyarlarca tane farklı surat vardı, hepimiz birer et parçasıydık ve nereden bakılırsak bakalım, dev bir yaratıktık.

Zenginlikle ilgili kurduğumuz her hayalin sonuda aynı iki kelime vardı; "siktir et."

Biz en naif haliyle söylenmesi gerekirse birer sokak köpeğiydik. Bazılarına göre serseri, bazılarına göre birer piç. Kendimize göre de koca bir hiç.

Şu dünya da her şey eskiyor da sararmış bir fotoğrafta ki gülüş hiç eksimiyor.

Çay içme. Çay içen nedensiz içmemeli. İlla ki bir sebebi olmalı.

Kalp kırıklığının insan gözü üzerinde etkisini işte o bakistan sonra anladım.

Türkçe bilmeyen analar bağırır; "Ser navê min Nekuje" - "Benim adıma öldürme"
Yıllardır böyledir ve hiçbir zaman değişmeyecektir. Bu coğrafyanın rüzgarını da yakılacak ağıtları da Tanrıdan önce, siyah takım elbiseli diplomatlar belirler.

22 Haziran 2016

Kendime Gelmem Lazim

Birazcik kendime gelmem lazim ama ne yazik ki oruc olmak bunu engelliyor sanki. Bugün evde 3. günüm. Son iki günü evde tembellik yaparak gecirdim. Bir yandan da yazilmasi gereken staj defterim icin üniversitede ki arkadaslarimdan ayri ayri bilgiler ciktigi icin hocalara email yazmak ile gecirdim vaktimi. Simdi tüm bilgilerimi aldim ve zaten 27 sayfa yazdigim staj defterine devam edebilirim.
Bugün matbaaya gittim. Bir kac kagit vardi doldurmam gereken, onlari doldurdum. Eski is arkadaslarim beni görünce cok sevindi ve masa ve makine iscileri arasinda ayrilan iki bölümde beni kapismaya basladilar bile.
Annenden duyduk geliyormussun yine, bize geleceksin degil mi? diye soranlar oldu. Tabi ki makine bölümüne geliyorum deyince, eskiden makinede birlikte calistigim arkadaslarim cok sevindi. Frau K. tatildeymis. Pazartesi dönecekmis. Hemen kagitlarini tamamlatacagim dedi makine bölümünde sorumlu olan Olicim ki temmuzun birinde baslayasin. Zaten bizim de birine ihtiyacimiz vardi. Isler cok. Allah'tan sana isi ögretmek zorunda kalmayacagiz dediler. Sevindim.
Evet haftaya is basi yapacagim insallah.
Iki gündür uykuyu oruca tutturduk vallahi. Biraz ayilmam lazim.
Yarin sabah saat 6.52'de trene binip üniversiteye gidecegim. Hoca ile görüsmem var tez konusu icin. Biraz bilgi edinecegim fakat hemen tez konusunu secmeyecegim.
Temmuzun sekizin de sunumum var staj hakkinda. O sunumu atlatayim ondan sonra tez konusunu da secerim. Acele ise seytan karisir. Bunu artik ögrendim.

Bahar Okuma Senligi 2016 | Son Durum

Bahar okuma senliginin sonuna geldik. Sadece bahar okuma senliginin degil tüm senliklerin sonuna geldik. Pinar'a bir cok is cikardik bu yillar icinde. Artik yoruldugunu ve aslinda bu etkinliklerin zevkten cok ona is cikardigini biliyorum ve artik senlikleri daha fazla sürdürmeme kararini saygi ile karsiliyorum.
Gelelim benim puan durumuma.

4. Kategori (10 puan): Anti-kahraman bir karaktere sahip bir kitap. (Öneriye ihtiyacınız varsa goodreads sayfalarına buradan veya buradan ulaşabilirsiniz)
Charles Bukowski, Der Mann mit der Ledertasche (Postane), Kiepenheuer und Witsch, 203 s. ✓

5. Kategori (10 puan): Evde okunmayı bekleyen veya elinizde olmasa da okumak isteyeceğin 10 kitaptan kurayla belirleyeceğin bir kitap.
Emrah Serbes, Hikayem Paramparca, Iletisim Yayinlari, 176 s. ✓

6. Kategori (10 puan): Yasaklanmış bir kitap.
Can Yücel, Renkahenk, Papirüs Yayin Dagitim, 112 s. ✓
Türkiye'de 1980'de müstehcenlik suçlamasıyla toplatıldı.

7. Kategori (10 puan): "Kadın" temalı bir kitap.
Canan Tan, Kelepce, Dogan Kitap, 208 s. ✓

9. Kategori (10 puan): Gilmore Girls listesinden bir kitap. (Listeye buradan erişebilirsiniz)
Gustave Flaubert, Madame Bovary, Kindle Edisyonu, 385 s. ✓


10. Kategori (10 puan): Normalde okumayacağınız veya uzak duracağınız türde bir kitap.
Ben bu kategoride Kitap Agaci Almanya ile Nisan ayinda okudugumuz polisiye türünü ekliyorum. Pek alismadigim bir tür.
Irene Dische, Ein Job, dtv, 154 s.  ✓

11. Kategori (10 puan): Mektup veya anı veya biyografi veya otobiyografi türünde bir kitap.
Rauda Jamis, Ask ve Aci, Everest Yayinlari, 333 s. ✓


12. Kategori (10 puan): Kitap Ağacı'nın aylık kitaplarından veya herhangi bir Kitap Ağacı Kulübü tarafından Bahar Okuma Şenliği sırasında okunacak bir kitap.
Zülfü Livaneli, Gözüyle Kartal Avlayan Yazar: Yasar Kemal, Dogan Kitap, 241 s.✓
Kitap Agaci Nisan Kitabi  

18. Kategori (Her kitap 10 puan, 3 kitabı da okuyana ekstradan 20 puan, toplam 50 puan): Olayların geçtiği yerin kitabın isminde yer aldığı üç kitap.
Ali Boz, Validebag Köskü, Destek Yayinlari, 160 s.  ✓


19. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplam 60 puan): Kapağındaki baskın rengin kırmızı ve mavi ve yeşil olduğu birer kitap. (Her renkten bir kitap okumanız gerekiyor).
Yesil: Ihsan Oktay Anar, Puslu Kitalar Atlasi, Iletisim, 238 s. ✓
Mavi: Enver Aysever, Bu Roman O Kiz Okusun diye Yazildi, Dogan Kitap, 296 s.  ✓
Kirmizi: Can Dündar, Kirmizi Bisiklet, Can Yayinlari, 237 s.  ✓

20. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 20 puan, toplamda 60 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.

Türk Erkek Yazar: Hasan Ali Toptas, Bin Hüzünlü Yaz, Iletisim, 130 s. ✓

Yabanci Kadin Yazar: Petra Hartlieb, Meine wundervolle Buchhandlung, Dumont, 208 s.  ✓

Yabanci Erkek Yazar: Nikos Kazancakis, Zorba, Can Yayinlari, 335 s. ✓

Türk Kadin Yazar: Ece Gamze Atici, Adem Aynasi, Ithaki Yayinlari, 418 s. ✓


22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.
Arkadasim Tugce'nin @dudeyin bana ödünc verdigi 4 kitap
Serdar Özkan, Ölümsüz Kalp, Artemis, 274 s. ✓
Serdar Özkan, Ekim Yagmurlari, Artemis, 203 s. ✓
Serdar Özkan, Askin Resmi, Artemis, 189 s. ✓
Ercan Kesal, Peri Gazozu, Iletisim, 198 s. ✓

Puan
20 kitap * 10 puan = 200 puan
19. kategori tamamlandigi icin arti 30 puan
22. kategori tamamlandigi icin arti 40 puan
 4.698 sayfa okundugu icin arti 46 puan
200 + 30 + 40 + 46 = 316 puan

16 Haziran 2016

Kelepçe


Canan Tan'ın yeni çıkan kitabı Kelepçe şu yılan hikayesi olan Kitap Avrupa siparişim ile birlikte geldi. İndirimdeydi kitap o hafta, o yüzden sepete ekledim. 4.55
Kitabı severek okudum. Kitap tamamı ile hapishanede geçiyor. Yılbaşı öncesi yaşanan hikayeler anlatılıyor ve kadınların neden hapishaneye girdiği anlatılıyor. Hikayeler ya Yeter adlı hanımın ağzından anlatılıyor, ya da kadınların kendi ağızlarından.
Bir çoğu çeşitli sebeplerden dolayı katil olmuş. Annesini öldüren var, kocasını öldüren var, kanlısını öldüren, tecavüzcüsünü öldüren var.
Esrar kaçakçılığı yapmadığı halde kocası ihbar ettiği için girenler de var.
Kitabın sayfalarını tüylerim diken diken olarak çevirdim.
Beni ise en çok annesi babası ayrıldıktan sonra sağlık sorunları yaşayan kızın hikayesi etkiledi. Babası annesini terk edip gittiği için kendisini de terk edilmiş hisseden kız annesinin önü eleştirmesine dayanamıyor. Şizofreni tanımı konduktan sonra annesi ile yaşadığı bir kavgada annesini öldürüyor ve babam gibi beni bırakıp gidemeyecek deyip annesinin yatak odasına mezar yapıp annesini evin ortasına gömüyor.
Ne oldum demeyeceksin, ne olacağım diyeceksin. Bir anlık cinnet neler yaptırıyor.
Okuyun.

Mezun Olmaya Bir İki

Günlerdir ben ne yapacağım diyen Ahu kızdan selamlar blog.
Geçen hafta staj yerimde patronum ve bilgisayar mühendisi ile bir araya geldik ve benim tezimi konuştuk. Tezim için bir konu gerekiyor. Konuyu bir şekilde buldum aslında ama tezimi burada yazıp yazamayacağım daha belli değildi. Çünkü birinin yazdıklarımı okuması gerekiyor, denetlemesi gerekiyor.
M. "tabi ki tezini burada yazabilirsin, konuyu da buldun sayılır. Bir ön sunum hazırla, konuyu anlat ..... "
Tamam süper sevindim. Sonuçta onlar için Android uygulaması yazacağım tezim süresi boyunca.
"Biz sana bu sürede maaş vermiyoruz" demesin mi? Evet dedi.
"Peki tamam" dedim o şok ile.
Sonra eve gittim. Uzun uzun düşündüm. Hem onlar için ileride kullanabilecekleri bir şirket uygulaması yazacağım, hemde bana maaş vermeyecekler öyle mi?
Kafam da bin tane soru. Sağlık sigortamı nasıl ödeyeceğim? 12 hafta, yani 3 ay. Az bir süre değil.

Okulda da farklı konular var her dönem. Okul da para vermiyor. Madem para kazanmayacağım tez zamanımda, gider okuldan bir konu alırım ve eskiden çalıştığım matbaada gider hafta da iki gün 7 saat çalışır harçlığımı ve sağlık sigortamı çıkarırım diye düşündüm. Kendi bölümümde iş bulmaya kalksam şimdi, yok CV yok görüşme, asla temmuza yetişmez. Matbaa ise benim 11 yıl boyunca çalıştığım ve annemin halen çalıştığı bir yer. Sağolsunlar "haftaya gelsin, kağıtları doldursun, istediği zaman başlasın" demişler.
Şimdi kaldı tez konusu.

Şu geçen senenin sonunda sınav yüzünden sorun yaşadığımda bana yardımcı olan profesöre mail attım. Dedim böyle böyle, tez konusunda şirket ile anlaşamadık. Hangi profesör android uygulaması için bir tez konusunu kontrol eder?
Hemen dün sabah iki profesörden cevap gelmiş. Frau Özmen haftaya gelinde görüşelim, elimizde bir sürü konu var, olmaz ise de sizin konunuzu genişletiriz.
Allahım sen yardımcım ol, içime sinen bir konu olsun. 12 hafta boyunca delirmeyeyeyim. Stajın bugün sondan bir gün öncesi. Yarın son.

7 Haziran 2016

Google Plus + Hesabi

Sevgili blogcanlar, ne zaman bloggere giris yapsam bir google plus + reklami geliyor. Bugüne kadar acmamistim. Eski blog adresimde vardi, bir sorundan dolayi adresi buraya tasiyinca google plus hesabi kaldi. Yeniden actim.
Beni takip ederseniz geri dönüsüm olacaktir. Tesekkürler. Takip icin tik tik 

6 Haziran 2016

Hayirli Ramazanlar

Hayırlı Ramazanlar blogcanlar. Ben şu an şirkette bilgisayar başında pekte bir ilginç ruh halindeyim. İlk gün hep böyle olur ya. Masamda cuma gününden kalma su şişem ve bardağım bana gülümsüyor. Aslında sabahları yarım saat önceden gelip kahvemi yaparım. Bu sabah yarım saat öncesine kadar yattım vallahi.
Ramazan ayını çok seviyorum. Farklı bir huzuru var. Mainz için sahur bu sabah saat 03.47'de idi. İftar ise 21.38. Allah tuttuğumuz oruçları kabul etsin

5 Haziran 2016

24 Saat Kosu

4 yılda bir Almanya'nın çeşitli büyük şehirlerinde 24 saat koşusu düzenleniyor. Tamamen yardım amaçlı bu koşularda şehrin spor sahasinda 24 saat koşuyor takımlar. İstediğin takım ile katılabiliyorsun. 10 kisi olması zorunlu ve bu on kişinin pes peşe 24 saat koşması zorunlu. Yani diyelim  ki 5 kişi öğlen koşuyor, diğer geri kalan 5 kişi ise gece koşuyor. Takımlar sıra ile koşmak zorunda. Yani 10 kişi aynı anda koşamıyor. Herkes tek koşuyor. Bir turu tamamladıktan sonra elinde ki çubuğu diğer koşucuya teslim ediyor. Sahada belirli bir yerde olan sensor sayesinde kaç tur koştuğun hesaplanıyor ve elinde ki çubuğu sadece takımının bulunduğu noktada bir diğer arkadaşına teslim edebiliyorsun.Cumartesi saat 12 de başlayan 24 saat koşu bu öğlen 12 de bitti.
Benim ise liseden on arkadaşım dernek ile katıldı bu koşuya. Koşunun tüm geliri her sene bir yere bağışlanıyor. Koşulan her tur için, bir tur 400 metre uzunluğunda,  beş cent yazılıyor takımın hesabına. 24 saat boyunca koştu dün arkadaşlarım. Ben akşam yedide uğradım sahaya. O zaman zaten yedi saattir koşmuşlardı.
Bu koşunun tüm geliri ise o şehirde açılacak engelliler için rahat yaşam alanı adı altında yapılacak olan oturma imkanlarına gitti.
O evlere kayit olan ve tamamlanmasını bekleyen engelli kardeşlerimiz de bizimle birlikte koştular, tekerlekli sandalyeleri ile tur attılar.
Bizim takim 21. sırada ve 606 tur atmış vaziyette tamamladı 24 saat koşusunu. Onlar ile gurur duyuyorum.

Oldugu Kadar Güzeldik

Meydandaki çay bahçelerinden birine oturmak geldi içimden sonra.
Çünkü Erdek bir kitap olsaydı, bu çay bahçeleri ilk cümlesi olurdu onun. Gelindi mi oturulmalıydı. 



 Kitap Agaci Almanya ile yaptigimiz zincir kitabi etkinliginden daha önce bahsetmistim. Yeni okuyanlar var ise etkinlik söyle: Bir arkadasimiz 200 sayfadan fazla olmayan bir kitabini seciyor ve tüm katilimcilar arasinda rasgele bir liste yapiyor. Liste'de bulunan ilk kisiye kitabini posta ile gönderiyor. Kitabi alan arkadas okuyor, notlar tutuyor ve notlari ile birlikte liste de ki bir sonra ki arkadasa gönderiyor. Böylece kitap posta kutusu, posta kutusu dolasiyor ve en sonunda birbirinden güzel notlar ile sahibine geri dönüyor.
Bu sefer Didem'in zincir kitabi Mahir Ünsal Eris'ten Oldugu Kadar Güzeldik kitabi idi.
Kitabi severek okudum. Icinde birbirinden hos hikayeler var. En cok "Benim Adim Feridun" adli hikayeyi sevdim. Didem icin tuttugum notlari da buraya yaziyorum. 



* Demek ki insan, yaşıyorsa nasıl olsa iz bırakıyor, bir zeytincinin paslanmış tabelasında olsa bile.


* Kokusunda bütün felaketlerin öncesine ait bir lezzet vardı.


* Yaşa, işe, güce, irtibara en ufak hürmeti olmayan bu acıya aşk acısi diyorlar.

* Allahından, kitabından bulsun kim kimin hayalini, neşesini çalıp gittiyse.

* Deli eder insanı yaşamak.

*; şiir seviyorum, öyle gencim.

* Ve bir de anneanne kokusu, naftalinli ve lavantalı, karışık tütün zambak kolonyalı.

* Anneannem Avrupa'yı farklı milletlerden insanların oturduğu mahallelere bölünmüş büyük ama müşterek bir şehir zannediyordu.

* Babamla aynı ülkenin farklı onyıllarında devrimcilik yaptık, ikimiz de beceremedik.

Sahi Sarilmis Miydik?

Levent Kaan Gündogdu'yu tumblr'dan taniyorum. Orada severek takip ettigim bir tumblr'ci. Kendisinin siir kitabi oldugunu da biliyordum fakat okumak nasip olmamisti. Sevgili Tugce'nin kitaplagindan görünce hemen ödünc aldim.


Kendisi bana cok güzel hediyeler de göndermis kitabin yaninda. Bu kiz Tugce'ye beni animsattigi icin hem bez cantasini hem de ayracini alip göndermis. Tesekkür ederim.

Gelelim Levent'in kitabina. Kitap on dakikada okunacak kadar ince bir kitap. 59 sayfadan olusan bu kitapta dörtlükler ve ikili satirlar cogunlukta. Bu yüzden cok keyif aldim siirlerini okumaktan.


Bu siir ise kardesim Hasret Eylül'ü animsatti bana. Her Eylül bir baska ;)

Nazim

Moskova'da ilk taksiye bindiğinde taksici, "Nereye patron?" diye sordu. Kızdı Nâzım: "Burası emekçilerin ülkesi değil mi? Patron da nereden çıktı?" Yazarlar Birliği toplantısında patladı:"Buraya gelince korkunç hayal kırıklığına uğradım. Sizin sosyalist gerçekçilik dediğiniz sanatın sosyalizmle de, gerçekçilikle de ilgisi yok."



Nazim Hikmet'in 100. dogum günü icin yapilan belgeselin tam metni bu kitap. Nazim'in dogum gününde CNN Türk'te yayimlanan bu belgesel cok ilgi görmüs, ayni yil icinde 3 kere yayimlanmis. Ben belgeseli seyretmedim fakat kitabin icinde belgesel de var. Daha seyretmedim, seyredecegim. 

Kitap, daha dogrusu belgesel Can Dündar'in dedigi gibi MÖ (Moskova'dan önce) ve MS'ye (Moskovadan sonra) ayriliyor. Bu yüzden belgesel de Nazim'in Moskova'ya gittigi yilda basliyor.
Bugüne kadar hic duymadigim Galina ile tanismis oldum bu sayede. Galina Nazim'in hem özel doktoru hem de ona Moskova'da 7 yil hayat arkadasligi etmis kadin. 
Vera'yi herkes biliyor. Zaten Nazim Galina'yi da Vera icin terk ediyor. Ya Münevver?! Türkiye de geride biraktigi Münevver ve ogullari Memet ... 
Bu belgeselin en önemli belgesi ise Sovyet arsivlerinden cikan Nazim'in cenazesinin filmi.
Okuyun ve seyredin efendim.

Beni Türklükten, halkimin evladi olmaktan, milletime ölmemecesine bagli olmaktan hic kimse, hicbir kuvvet cikaramaz, ayiramaz.

 
 Galina ancak evin asil sahibesi gelene kadar Nazim'la kalabilecegini düsünüyordu.
Duvarlarinda baska bir kadinin resimleri asili eve, o kosulla yerlesmisti.
Lakin birkac ayi asmayacagini sandigi bu birliktelik tam 7 yil sürecek, ne var ki Nazim'in hayatinin bu en uzun iliskisinden geriye, Galina'ya yazilmis tek bir siir bile kalmayacakti.

3 Haziran 2016

Hikayem Paramparca

Emrah Serbes'ten parça parça anlar, parça parça anılar, paramparça hikayler... 


Emrah Serbes'in bu kitabini bana sevgili arkadasim Eleni ödünc verdi. Evet Eleni, benim sevgili yunan arkadasim. Kendisi kendi cabalari ile Türkce'yi ögrenmis ve cok güzel konusan bir komsu cocugu :)
Eleni'ye buradan tesekkür ediyorum kitabini benim ile paylastigi icin.

Emrah Serbes'in Afili Filintilar'da yazdigi yazilardan olusan bu kitap cok güzeldi. Severek okudum.

Alintilar:
* Iffetimizi tesadüfen koruyor olmamiz iffetli oldugumuz anlamina gelmez.

* Simdi diledigim sayfadan baslayabilecegim bir kitap öner bana. Bassiz sonsuz ve ortasiz bir hikaye öner. Bir üstat öner bana, dergi kurmus olmasin.

* Milli egitim bakani olsam, bütün iyi yazarlari müfredattan cikarirdim. Edebiyat hocasi kazma olduktan sonra ders kitabina Sait Faik koymanin anlami yok.

* Schopenhauer cok basit bir sey anlatti: "Dünyaya hos geldiniz orospu cocuklari", dedi. "Insan ziyan olmak icin yaratilmistir."

(...) Her neyse. Sunu anlatti Schopenhauer: "Insan düsünenden ziyade isteyen bir varliktir ve isteklerinin sonu asla gelmez."

* Eskiden mezarliklar sehrin icindeydi, simdi en uzak yerlerde. (...) söyle bir hadis-i serif var: "Eviniz mezarliga yakin camiye uzak olsun." Camiye uzak olsun cünkü namaza giderken attiginiz her adimda sevap yazilir. 



Validebag Köskü

Benzersiz üslubuyla dikkatleri üzerine çeken, öyküleriyle ses getirip, kalem gücünü konuşturan yazar Ali Boz, otuz sekiz dev sanatçının seslendirdiği "Büyük Resim" adlı öykü albümünden sonra ilk mizah romanıyla da samimiyette tavan yapıyor. 



Bu köskte kimin eli kimin cebinde belli degil. Validebag Köskünün sahibinin zengin kizi Asuman ile evli Nizam'in hikayesi bu aslinda. Nizam seks düskünü bir yakisikli. Asuman ise ikizinin tam zit karakteri ve zit görünüme sahip. Ikizi filinta gibiyken Asuman kilolari ile savasta. Ama bu yine de Nizam'in onu sevmesine engel degil. Fakat kendi yataginda Nizam'i baska bir kadin ile yakalayan Asuman bosuyor Nizam'i. Ikinci kez evleniyorlar sonra.
Asuman'in paraya düskün abisi babasini kandirip sirketin kasasini bosaltip göz önünden kayboluyor. Sirket'in islerine bakmaya calisan Asuman bir yandan da cocuklar icin eglence parki aciyor. 
Bol kahkahali bir kitap oldu benim icin.

Alintilar: 

I$ konusunda hep ne yapsam ne etsem diye düsünmek zorunda kaldigim icin Google kankamla pek bir hasir nesiriz.
Her dakka Google-it, Google-it, korkarim ki bi gün bana diyecek: "Nizam artik it-tir git." 

-Cocuklar icin eglence merkezi Nursencim.
- Aaa, eglence merkezi mi? 
- Kankacim, cumhurbaskani üc cocuk dedi diyeli karilar Hürrem'e döndü. Dogurdukca doguruyorlar. Durum degerlendirmesi anlayacagin.