31 Mayıs 2016

Maviye Iz Süren Cekilisi

Benim canim arkadasim Bahar'im cekilis yapar da ben katilmazmiyim?
Kendisi her sene bu aylarda blogunun dogum gününü kutlama adina bir cekilis yapiyor. Bize de böylece bloggerler olarak, vay anam yillar ne cabuk geciyor demek düsüyor.


Cekilise katilmak isterseniz buraya tiklayin. TIK TIK.

Bizim Buralardan Tarkan Gecti

Tarkan benim icin özeldir. Neden mi? Cünkü bizim mahallenin cocugudur. Tarkan'in Almanya dogumlu oldugunu biliyorsundur. Tarkan'in dogdugu sehirde yasiyorum bende. Büyüklerimizden Tarkan'in ne kadar güzel bir cocuk oldugunu dinleyerek büyüdük diyebilirim.
Annecigim Almanya'ya geldiginde Tarkan'in sünnetine gitmis mesela. :) Hala anlatir durur, aman ne güzel bir sünnet dügünü idi diye.
Kim derdi ki bizim Tarkan büyüyecekte bu kadar basarili bir sanatci olacak.
Gel gelelim ki Tarkan'in ablasi halen burada yasamakta ve yegeni ile liseyi birlikte bitirdik. Fakat ben Tarkan'i bugüne kadar hic görmedim.

Tarkan ilk defa Mainz'de yani benim dogdugum sehirde, yani kendi dogdugu sehire 30 km uzaklikta olan bu kentte konser verecegini duyunca biletleri aldik ve 28. Mayis 2016 gününü beklemeye basladik.


Aksam saat 20:00' da sahneye cikacakti Tarkan. Giris saat 18:30'du. Mainz istasyonundan konserin olacagi alana özel otobüsler kalkti. Otobüsten indigimiz anda felaket bir yagmur basladi. Ilk önce hemen üzerimize görevlilerin dagittigi torbalari gecirdik.
Sonra da kapiya siraya girdik ve biletlerimizi gösterip konser alanina girdik. Kardesim o gün orada icecek standinda görevliydi ve biz de ilk önce onlarin yaninda ve standin altinda toplandik ve yaklasik 19:50'ye kadar  bekledik. Benim biletim arka taraflardan oldugu icin acele etmedim.

Sonra sahnenin önüne vardik. Yagmur hala dinmemisti. O arada Tarkan'in yegeni "dayim cok korkuyor yagmur durmayacak diye", dedi.
Bir saat gecikme ile saat 21:00 da Tarkan sahneye cikti ve harika iki saat basladi.



Iki sarki söyledikten sonra seyirciyi selamladi ve Mainz'in onun icin özel oldugunu, buralarda dogup büyüdügünü ama yine de ilk defa Mainz'de konser verdigini söyledi.
Ilk kasetinden de sarkilar söyledi, son albümünden de. Ben ise sahsim adina en cok sevdigim "Verme" adli parcasini söyledigi icin cok mutluyum. Ayrica Firuze'yi de seslendirdi.


Dedigim gibi dolu dolu iki saat gecirdik. Konserin ardindan evimize döndük. Keske biz de instagramdan gördügüm gibi bir cok hayrani gibi, kaldigi otelin park bölümünde beklemeyi akil etseydik dedim kendi kendime sonradan.
Herkes Hilton'un garajinda Tarkan'i bekleyip bol bol fotograf cekilmis. (Hayir hic kiskanmadi)


26 Mayıs 2016

Iyi Ki Dogdun Ahu Kader

Google bile dogum günümü kutladi. Sabahtan beri cep telefonum mesajlar ile doldu. Gece kiz kardesimin Fas'li kan kardesi bile türkce iyi ki dogdun diye sarki söyleyip gönderdi. Dogum günlerimi severim ben. Kac yasina gelirsem geleyim, önemli bir gündür benim icin.
34 yasima girdim bugün efendim. Kendini 34 hissediyormusun diye sorarsaniz buna kolaylikla hayir diyebilirim.
Nedenini sebebini bilmiyorum ama kendimi daha yirmili yaslarin ortasinda hissediyorum. Kirka merdiven dayayan birisi olarak degil.
Bugün planlarim nedir? Ilk önce benim ile ayni gün dogmus liseden arkadasimin evine gidecegim ögle saatlerinde ve ailesi ile pasta yiyecegiz, kahve icecegiz. (Kaffee und Kuchen) :)
Oradan ayri da dogum günlerimiz bir arada oldugu icin, ortak arkadaslarimizi davet ettik.
Italyan bir lokantada bulusacagim saat yedide.
Aksami da orada tamamlariz artik.
Bana cesitli sosyal medya hesaplarindan ulasan, cep telefonumdan ulasan herkese tesekkür ediyorum.
Sevgiyle kalin.


25 Mayıs 2016

havlu günü

Bugün havlu günü efendim. Douglas Adams'in Otostopcunun Galaksi Rehberi kitaplarini okuyanlar havlunun önemini bilirler.
Ücüncü bölümde yildizlar arasi gezen bir otostopcunun sahip olmasi gerektigi en önemli seyin havlu oldugunu yazan yazar bunun sebeplerini de aciklamisti.
2001 yilindan beri her sene 25. Mayista hayranlar havlularini yanina aliyor bu yüzden.


Hadi bakalim, havlularinizi yaniniza almayi unutmayin.

24 Mayıs 2016

Bir Daha Tövbe Vol.2

Dün yaklasik 15 kere telefon ile ulasmaya calistigim halde ulasamadim Kitap Avrupa'ya. Telefon bes kere caldiktan sonra faksa baglaniyor. Bu da bir uyaniklik ya neyse.
Aldigim kitaplarin parasini paypal secenegi ile ödemistim. Iyi ki de onunla ödedim. PayPal'in kendine göre kullanici haklari var. Para ödendikten sonra 180 gün icerisinde sikayette bulunabiliyorsunuz. Ismarladiginiz seyler gelmedi ise, zarar görmüs vaziyette geldi ise vs.
Ben de simdi PayPal üzerinden ismarladigim kitaplarin halen elime ulasmadigindan dolayi sikayette bulundum. Sitenin simdi 20 gün süresi var bu sikayete cevap vermeye. Eger ki cevap vermezler ise 19. günde PayPal'a uzlasamadigimizi bildirip yeniden bir prosedür baslatacagim.
Zaten yurt disinda kitaplara iki katini hatta üc katini veriyoruz fiyat olarak, bari isinizi düzgün yapin. Insanlari kitaplardan sogutmayin ya.

23 Mayıs 2016

Bir Daha Tövbe

Bir ay önce Kitap Avrupa'dan yani Kitap Yurdundan siparis verdim. 5 Mayista elimde olmasi gereken kitaplar hala elimde degil. 10. mayista arayip siparisimi iptal etmek istedigimi söyledim. Hanimefendi ana merkez de yani Istanbul da sorun var, bir on gün daha bekleyin diye rica ettiler. 25 gündür bekliyorum on gün daha beklerim dedim, demez olaydim.
Siparisime bakinca ismarladigim 7 kitaptan sadece bir tanesinin temin edildigini görüyorum kac gündür. Cuma günü aradim, bugün aradim, telefona cikan yok, hat düsmüyor. Sinir krizi yasiyorum yani.
Simdi sevgili Kitap Avrupa'ya mail attim. Siparisimi iptal etmek istedigimi ve paramin banka hesabima havale edilmesini arz ettim. Bakalim ilerleyen günlerde neler olacak?
Bir daha Kitap Avrupa'dan siparis mi? Tövbe.

21 Mayıs 2016

Adem Aynasi

Aranıza ineli bir saat olmadan dışlanmayı başarmıştım. Kısıtlı bir görgüm ve hafızam vardı benim. Daha ne yapabilirdim? 


Arkadaşlarımla baslattigimiz bir etkinliğimiz var. Benim İçin Okur Musun? Yani kısacası şöyle, bir arkadaşımız kütüphanesinden her hangi bir kitabını seçiyor ve kura ile belirlediği arkadaşımıza gönderiyor. Kitabı okuyup çok beğenmiş de olabilir, ya da daha fırsat olmadığı icin okumamışta olabilir. Maksat yeni yazarlar ile tanışmak ve bir şekilde kitaplarımızı paylaşmak. Bu etkinlik sayesinde sevgili Tuğba bana Ece Gamze Atici'nin Adem Aynası adlı kitabını gönderdi.

(...) Böylelikle ilk tövbe seyahatimde yalnızca kadınların başlarını örttüklerini, bitişikteki yerde namaz kıldıklarını öğrendim. (...) İnsanları  - Allah'ın önünde - kadın erkek diye ayrımanızı garipsedim.


Kitabın hikayesine gelirsek kısaca şöyle: Baki Yıldız aslında bir kitap kahramanı. Kitabın yazarı onu yıllardır bilgisayarda word dosyasında saklıyor :) Kitabı çıkacaracağı da yok zaten. Baki böylece dosyadan çıkıyor ve insan içine karışıyor.
Baki'nin yaşadıklarına yer yer kahkaha attım, yer yer ise çok duygulandım. İnsan fakat kağıttan bir insan. Hayatı bir şekilde öğrenmesi gerekiyor. Bir çok insandan daha insan Baki. Baki İstanbul'u tanıyor, İnsanları tanıyor, hiç çay içmediğini söyleyip insanların kafasını karıştırıyor, bilmediği için türbe ziyaretinde erkeklerin arasına gireceğine ilk önce kadınların arasına karışıyor, Allah'ı araştırıyor ...
Güzel bir kitaptı.

"Cümlemizin mi? Yine mi? Yahu ne çok işiniz var sizin de yazıyla, cümleyle! Allah ölümü alnınıza yazıyor; hiç başka işi yok gibi cümlenizi koruyor, iyiliğini gözetliyor. Bir zahmet ona da siz sahip çıkın canım! Bu da ne böyle? Ağzı taşıyan kimse, o sahip çıksın cümlesine de."





Bahar Okuma Senliginden Hediye

Sevgili Pinar'ın düzenledigi okuma şenliklerine ilk gününden beridir katılıyorum. En verimli şenliğim gecen sene Ramazan'da olan senlik olmuştu. Çünkü evdeydim ve iki hafta da 13 kitap okudugumu hatırlıyorum.
Sevgili Pınar senligin ilk ve son yarışında ilk üçe giren arkadaşlara ve kura ile berlilediği diğer 3 arkadaşa hediye gönderiyor. Daha doğrusu sponsor olan yayınevleri hediye gönderiyorlar. Bu ay kura ile belirlenen 3 arkadaştan birisi de benim. Şimdi okudum ve cok sevindim Pınar'ın bloğunda. Bakalım hediye olarak ne gelecek? Çok merak ediyorum.

20 Mayıs 2016

Aşk ve Acı

Bu benim Frida Kahlo hakkinda okuduğum ilk otobiyografi. Frida Kahlo'yu sadece kısa hayat hikayesinden ve çizdiği birbirinden ilginç tablolardan tanıyorum.
Kitapta adının neden Frida olduğunu öğrenince çok sasirdim çünkü bu ayrıntıyı bilmiyordum. Babası Almanya'dan Meksiko'ya göçmüş meğerse ve anlatıldığına göre alman yahudilerinden.
Böylece Frida'nın kökleri Almanya'ya dayaniyor aslında. Kitapta bol bol Almanya'yı merak ettiği anlatılıyor. Almanca şiirler de yer alıyor kitapta. Kitap Frida Kahlo'nun tüm hayatını gözler önüne seriyor. 6 yaşında yaşadığı cocuk felci her daim ona tahta bacak Frida denmesini sağladı. Çünkü felcten dolayı sağ bacağı diğerinden daha ince ve sakat kalmıştı.

1925 yılında geçirdiği trafik kazası esnasında bir demirin sol kalçasından girip leğen kemiğinden çıkması tüm hayatını değiştirdi. Bu dönemden sonra Frida hayati boyunca demir ve alçı korseler ile yaşadı ve bir çok resmini yatar vaziyette çizdi.
Bir çok resmi otoportre ve beni en çok etkileyen resimi ise 1944 yılında çizdiği ve 'Kırık Sütun' adını verdiği portresi oldu.



Son yıllarını Frida bir çok ameliyat olarak geçirmiş ve kangren olan felçli bacağını aldırmış. Böylece cocuklugundan beri taşıdığı lakabı 'Tahta Bacak Frida' gerçekleşmiştir.
Hayatı boyunca yaşadığı Mavi Ev artık bir müzedir ve öldükten sonra yakılan Frida'nın külleri de bu evde saklanmaktadır.




Büyük ameliyat oldu. Üc hafta boyunca kemikleri kes­tiler. Bu doktor öylesine harika ve bedenim öylesine yasam dolu ki, bugün beni iki dakikalığına ayaklarımın üzerine kaldırdılar, ben bile inanamadım. İlk iki hafta acı ve gözyaşı doluydu. Böyle bir acıyı düşmanıma bile dilemem -öyle şiddetli ve kalıcı acılar ki, ama bu hafta cigliklarim azaldi ve pastiller sayesinde iyi kötü idare ettim. Sirtimda şöyle (mektupta bir resim bulunuyor) kocaman bir yara izi var. 


"Bu oda ... ben ... ıssızlık ... Neden yürümek için ayaklarim olsun ki, uçmak için kanatlarim var ... "

9 Mayıs 2016

Bahar Okuma Senligi 2016 | Ilk Yari Puan Durumu

4. Kategori (10 puan): Anti-kahraman bir karaktere sahip bir kitap. (Öneriye ihtiyacınız varsa goodreads sayfalarına buradan veya buradanulaşabilirsiniz)
Charles Bukowski, Der Mann mit der Ledertasche (Postane), Kiepenheuer und Witsch, 203 s. ✓

6. Kategori (10 puan): Yasaklanmış bir kitap.
Can Yücel, Renkahenk, Papirüs Yayin Dagitim, 112 s. ✓
Türkiye'de 1980'de müstehcenlik suçlamasıyla toplatıldı.

7. Kategori (10 puan): "Kadın" temalı bir kitap.
Virginia Woolf, Zimmer für sich allein (Kendine Ait Bir Oda), Fischer Taschenbuch,  140 s. ✓ 

10. Kategori (10 puan): Normalde okumayacağınız veya uzak duracağınız türde bir kitap.
Ben bu kategoride Kitap Agaci Almanya ile Nisan ayinda okudugumuz polisiye türünü ekliyorum. Pek alismadigim bir tür.
Irene Dische, Ein Job, dtv, 154 s.  ✓

12. Kategori (10 puan): Kitap Ağacı'nın aylık kitaplarından veya herhangi bir Kitap Ağacı Kulübü tarafından Bahar Okuma Şenliği sırasında okunacak bir kitap.
Zülfü Livaneli, Gözüyle Kartal Avlayan Yazar: Yasar Kemal, Dogan Kitap, 241 s.✓
Kitap Agaci Nisan Kitabi  

19. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplam 60 puan): Kapağındaki baskın rengin kırmızı ve mavi ve yeşil olduğu birer kitap. (Her renkten bir kitap okumanız gerekiyor).
Yesil: Ihsan Oktay Anar, Puslu Kitalar Atlasi, Iletisim, 238 s. ✓ 
Mavi: Enver Aysever, Bu Roman O Kiz Okusun diye Yazildi, Dogan Kitap, 296 s.  ✓

20. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 20 puan, toplamda 60 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.
Türk Erkek Yazar: Hasan Ali Toptas, Bin Hüzünlü Yaz, Iletisim, 130 s. ✓
Yabanci Kadin Yazar: Petra Hartlieb, Meine wundervolle Buchhandlung, Dumont, 208 s.  ✓ 
Yabanci Erkek Yazar: Nikos Kazancakis, Zorba, Can Yayinlari, 335 s. ✓

22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.
Arkadasim Tugce'nin @dudeyin bana ödünc verdigi 4 kitap
Serdar Özkan, Ölümsüz Kalp, Artemis, 274 s. ✓
Serdar Özkan, Ekim Yagmurlari, Artemis, 203 s. ✓ 
Serdar Özkan, Askin Resmi, Artemis, 189 s. ✓
Ercan Kesal, Peri Gazozu, Iletisim, 198 s. ✓

Toplam:
14 kitap * 10 puan = 140 puan 
22. kategori tamamlandigi icin arti 40 puan 
2.921 sayfa okundugu icin arti 29 puan 
140 + 40 +29 = 209 puan 

8 Mayıs 2016

Bu Roman o Kız Okusun Diye Yazıldı

Kahverengi pardösülü adam boynunda ki yumrudan dolayı yakında öleceğini öğrendikten sonra ilk aşkını düşünmeye başlar.
Kitapta böylece eskiye dönüyoruz. Kahverengi pardösülü adam (adını hiç öğrenemiyoruz) yani gitarcı da olarak adlandırılan kahramanımız türk müslüman bir gençtir ve bal rengi gözlü diye tabir ettiği Eda/Rita'ya aşık olur.
Evde Rita diye seslenilen, dışarıda ise Eda adını taşıyan yahudi musevi genç kızda gitarcıya aşık olur. Sonra satırlarda aşkı okuyoruz. İstanbulun bu aşka olan tanıklığını okuyoruz.
Ne oldu dersiniz? İki genç bir araya gelebildi mi? Tabi ki hayır. Çünkü töreler, dinler ayrıdır. Aileler sorun çıkarır.
Kitabın başlarında adapte sorunu yaşadım. Eda ve Rita'yı hatta iki ayrı şahıs sanıp gitarcı ve kahverengi pardösülü adamın da iki ayrı karakter olduğunu düşündüm. Burada yazar biraz karışıklık yaratmış. Ama yine de kitap benden 3 yıldız aldı.

Kitap bir çok yerde Cemal Süreya'nın şiirlerini de içeriyor. İki sevgilinin birbirine yazdıkları mektupları da var.

Alıntılar:

Cemal Süreya olsa, dile gelse:
Gülün tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında öldükçe
Önümü arkamı bilmiyorum
Azaldığını duyup duyup karanlıkta
Beni ayakta tutan gözlerinin

Her bir sokağından tuhaf öyküler fışkıran, derbeder görünümünden umulmadık bilge sözler isitilen insanlarla doluydu Beyoğlu.

Ölüm; kısa yolun uzun sonu...




6 Mayıs 2016

Günce

Günler gelip geciyor. Dün Almanya'da babalar günüydü. Almanya'da yasayan türk babalari torpilli. Senede iki kere babalar günü kutluyorlar.
Gerci eskiden babalar günü yoktu ya. Erkeklerin kadinlari kiskanmasindan dolayi ortaya cikan bir gün. Evet, evet dogru duydun. Kiskanc Erkek seni!
Her sene anneler günü kutlaniyor,  benim neden günüm yok diyen binlerce babanin yüzünden cikti bu gün. Eminim buna.
Ama hak ediyorlar.

Bense dün sabah babamin yanagina bir buse kondurup, hadi gel sahte babalar gününü kutlayayim senin demis bir kizim.
Pesine de pili pirti toplayip, cantanin icine 4 sosis, bes domates, 4 kirmizi biber, bir patlican salatasi (tarif veriyorum saniyorsan yaniliyorsun :)) atip üniversiteden arkadaslarima gittim.
15 günlük bebeklerini görmeye, hemde liseden ve üniversiteden ortak arkadaslarimizin gelecegi icin mangala gittim.
Bebek pek bir seker. Kendileri sosyal medyada hic bir fotografini paylasmiyorlar. Haklilar da. Bende bu yüzden kucagimdayken cekilmis fotografini buradan paylasmayacagim.
Cok yanlis buluyorum daha iki yasinda ki bebeye facebook hesabi acan anne babalari.
Ulan bir de banyoda her seyi sergilenen fotograflarini koyuyorlar ya, deli oluyorum. Sonra da paragraf yayinliyorlar, yok bilmem ne kacinci milyon maddeye göre fotograflarimin hakkin bende saklidir ... (küfür ediyorum). Hadiyin oradan efendim. Yok öyle bir sey. Sosyal medyaya yüklediginiz her fotografin, her videonun hakkini o an o siteye zaten isteyerek, kendi parmaginiz ile, akilli telefonunuzun tusuna bastiktan sonra, vermis bulunuyorsunuz.
Ben olsam büyüyünce mahrem yerlerimi bana sormadan yayimladigi icin dava acarim ;)
Ona göre.

Neyse, hadi görüsürüz.

5 Mayıs 2016

Hrant

Türkiyeliyim... Ermeni'yim... İliklerime kadar da Anadoluluyum. Bir gün dahi olsa, ülkemi terk edip geleceğimi "Batı" denilen o "hazır özgürlükler cenneti"nde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere, sülük misali yamanmayı düşünmedim. Kendi ülkemi de o türden özgürlükler cennetine dönüştürmek ise temel kaygım oldu.

Şu anda yaşayabildiğim ya da yaşayama-dığım haklara da bedavadan konmadım, bedelini ödedim, hâlâ da ödüyorum...

Kolay bir süreç değil yaşadıklarım... Ve ailece yaşadıklarımız. Ciddi ciddi, ülkeyi terk
edip uzaklaşmayı düşündüğüm anlar dahi oldu.Özellikle de tehditler yakınlarıma bulaştığında... O noktada hep çaresiz kaldım.

"Ölüm-kalım" dedikleri bu olsa gerek... Bütün bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım.

Evet, kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet, biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce...
Hrant Dink

Hrant Dink Malatya'da 15 Eylül 1954'te doğdu. Türkiyeli bir Ermeni aydını olarak toplumuna baktı, ona dokundu, gördü ve bildi. Mücadelesini sürdürdüğü gazetesi Agos'un önündeki kaldırımda 19 Ocak 2007'de vuruldu. Bu kitap onun benzersiz hayatının hikâyesidir. (Arka Kapak)


Hrant kitabını sevgili Yasemin abla bana odunç verdi. Öncelikle şunu söylemeliyim ki. İlk yüz sayfasını ağlayarak okuduğum bir kitap oldu. Yer yer fazla uzatıldığını düşündüğüm için sayfalarını atladığım da oldu.
Kitabın içinde Hrant Dink'in gerçekten de tüm yaşam hikayesi var. Yetiştirme yurdunda büyüdüğünü, 3 kardeş olduklarını, annesinin ve babasının ayrılması sonucu 3 kardeşin yurda yerleştirilmesi beni en çok üzen bölüm oldu. Hrant Dink'in babasının kumar illetinden kurtulamadığı için annesinin boşanma davası açtığını da öğrenmiş olduk.

Kitaptan alıntılar:

O an Hrant Ahparig'in sesi çınladı kulağımda. "Ben ölmekten değil, vurulmaktan korkuyorum..." demişti. "Sakat kalmaktan korkuyorum" demişti. 

Çıkarken Agos'tan, baktım ki orayı sabunla suyla yıkıyorlar. Temizlemeye çalışıyorlar. Sanki temizlenirmiş gibi. Suyla sabunlar temizlenir mi dökülmüş kan? Allah'ın sözü diyor ki: İnsanlar sussa, kan hakkını arar. Adalet yerine oturmadıkça kanın sesi susmaz. Hiç bir zaman susmaz. Ne şimdi, ne gelecekte, ne de geçmişteki kanlar... Hiçbiri susmaz.

Evet, öyle bir sözü de vardır: "Ben aşkı seçtim. Yoksa ben de dağa çıkardım. Sonum Armenak gibi olurdu", demiştir.



3 Mayıs 2016

Sade Ve Derin

Yaptığımız her şey yırtılırcasına gerçek olmalı. Çığlık çığlığa. Yazacaksak iç organlarımızı parçalarcasına yazmalıyız, derimizi soyarcasına.. Okurken de yazarla savaşmalıyız. Öfkelenmeliyiz ona. Ona ter döktürüp sonra teslim olmalıyız. Okuduktan sonra da, yazdıktan sonra da, yaşarken de dünyaya tekrar dönmek zor olmalı..

Hayat bak! Dur sen biraz ya da tamam; ya sen devam et ama bir izin ver, sürekli üstüme gelme. Her gün bir şey çıkarma, bir normal ol, aklını başına topla. Bak sen devam et ben şurada ineyim. Daha doğrusu; hemen şu anda bir uyuyayım, sen yavaşladığında uyanırım. O zaman uyandır beni..
(Tanıtım Bülteninden)

Sevgili Deep Tone'u bir cogunuz blogundan taniyorsunuz. Tanimiyorsaniz ayip ediyorsunuz. :) Hemen suradan alayim sizi TIK TIK.

Deepcigimin dört kitabi var. Ben buradan her zaman kitaplara ulasamiyorum ama artik Babil.com yurtdisina benim sehrime de kargo gönderiyor. Sevgili Bahar (Maviye Iz Süren) 2015 yilinin son günlerinde bana yazdigi mektup ile Deep'in ilk kitabini da hediye göndermisti. Sagolsun.



Geçtiğimiz hafta bu kitap benimle birlikte dolaştı bir kaç gün boyunca. Fotoğraftan da gördüğünüz üzere, otobüste, trende, yemek yerken hep yanımdaydı. Deep bloğunda harikalar yaratıyor. Yazdığı harika kitap tanıtımları, öyküleri ve hatır bilen gönlü ile blogları tanıtıyor.
Bu kitabında da çok güzel konular ile ilgili yazılar var. Aşk, Sanat, Sevgi, İnsan, Müzik... Saymak ile bitmez. Severek okuduğum bir kitap oldu.

Gelelim Alıntılara:

- Sanat ve kitaplarla zaman geçirmeyen insanın ruhu kurur.
- Biz ruh bütünlüğü için uğraşırken de bir bakmışız hayatta dokunamıyoruz, dokunmadan yaşıyoruz hayata. Hayat da bize dokunmuyor o zaman.
- Aşk ve sevginin üstünde hiçbir değer, hiçbir duygu olamaz. Egoyu, çıkarı, parayı yenen bunlardan üstün tek duygu aşk.
- Gerçek sevgiler, aşklar aslında alçakgönüllü yaşananlardır. Büyük sözler, büyük vaatler genelde sahte sevgilerde daha çok kullanılıyor.
- Duygularını nette göstermeye alışkın bizler gündelik yaşamda gösteremez olduk. Ya da göstermeye korkuyoruz. Gösterirsem beni listesinden silerse, hayat listesinden silerse.


Ve dikkat edin blöggerler. Deep bize burada torpil geçmiş ama bence doğruyu söylemiş ya.

Ve bütün sosyal paylaşım araçları arasında şu anda bloglar en iyi iletişim, ulaşım ve paylaşım yöntemi. Geyiğin en az döndüğü ortam. Çünkü yazmak durumundasınız. Yani blog, yaratıcılığı ve üretimi destekliyor. O nedenle de blogcular, elit bir kesimi oluşturuyor.

Ah Benim Karim - Ah Benim Kocam

Kitap Agaci ikinci zincir grubumuzdan sevgili arkadasim Eda zincir kitabi olarak Canan Tan'in Ah Benim Karim - Ah Benim Kocam kitabini secti.
Listeler yapildi. Listede ki hatunlar sira ile kitabi okuyup notlarini tutmaya basladi.
Bu hafta sira bana gelmisti ve iki günde okuyup bitirdigim bir kitap oldu. Ah Benim Karim bölümünü yarim saatte bitirmistim zaten.



Kitap iki tarafli basilmis. Yani kitabin bir tarafinda Ah Benim Karim bölümünde erkekler karilarini anlatiyor, kitabi tersine cevirince Ah Benim Kocam bölümü basliyor ve hanimlar kocalarini anlatiyor.
Bol kahkahali bir kitap oldu benim icin. Mizah kategorisinde de kolay kolay kitap okumam aslinda ama cok iyi geldi bu kitap.



Kadınların dilinden erkekler, erkeklerin dilinden kadınlar…

Aziz Nesin (1996) ve Rıfat Ilgaz (1997) Gülmece Öykü Ödülleri sahibi olan Canan Tan'dan yepyeni mizah öyküleri…

Canan Tan, evli çiftlere dair çarpıcı tespitleriyle hem güldürüyor, hem de kadınlarla erkeklerin kendilerini sorgulamalarına neden oluyor.
(Tanıtım Bülteninden)


Ah Benim Karim bölümünde ilk öyküde cok fazla titiz karisi Pakize'nin hikayesini anlatiyor kocasi ve isim harfleri karakteri analizi yapiyor. Ben de bos dururmuyum, hemen kendi adimin analizini cikardim internneten.
A → Algilama gücü ve mantik yürütme kabiliyeti yüksek kisiligi temsil eder.
H → Sakin ve duragan bir kisiligi ifade eder.
U → Durgun görünümlü, cok agir haraket eden, islerini agirdan alan bir profil cizen bir kisilik.(Cok zevkliydi, sizde yapin derim)

"Kizimiz pek titizdir" diyor Lütfiye Hanim "Galosunu bile yaninda tasir."


Ben Senin Ruhunu Sevdim Ahu!
Ahu ise, "güzel" taniminin kilometrelerce uzagina demir atmis, koyu esmer, kara kuru, kivircik sacli, kemerli burnunun üzerine yerlestirdigi kalin camli gözlügüyle, ahuluktan zerrece nasibi almamis, kendi halinde gariban bir kizcagizdi. Ama iyi huyluydu [...] (En cok bu bölümde güldüm. Insan kendi adini okuyunca bir garip oluyor demistim.)

Eda icin yazdigim notlar bittikten sonra fark ettim ki, Ah Benim Kocam bölümünden fazla not tutmamisim. Herhalde kendi cinsimiz bize daha komik geliyor. Bir kadin kadini daha iyi tanir ;)
Okuyun. 

1 Mayıs 2016

Ben senin ruhunu sevdim ahu


Kendi adını kitaplarda görünce bir hoş olan ben miyim? “Ben Senin Ruhunu Sevdim Ahu!” #canantan #okumahalleri #ahureads2016

Bir Kitapta Senden Olsun

Kitapseverler icin harika bir etkinlik basligi altinda ben daha önce blogumda bu etkinlikten bahsetmis, bloglar arasi da bir sekilde bunu yapmak istemistim ama bugüne kadar bana ne yazik ki blog üzerinden geri dönüsüm olmadi.

Instagramdan ise aksine bir cok geri dönüsüm aldim. Etkinligime katilan ve instagramdan tanidigim Mersin'de yasayan Erdinc abinin bir arkadasi bana bu etkinlik sayesinde bir kitap göndermis sagolsun.
Iclal Aydin'i cok severim ama ne yazik ki coktandir bir kitabini okumadim.
Arzum hanim da sanki bunu biliyormus gibi bir Iclal Aydin kitabi göndermis bana ve Erdinc abinin selamlarini iletmis.


#birkitaptasendenolsun etkinliğinde sevgili Erdinç abinin (@eturkkan1) vasıtası ile Arzu’m hanım (@arzdizayn) bana çok güzel bir kitap göndermiş. Iclal Aydın'ı severim. Severek okuyacağım. İkisine de buradan teşekkür ediyorum. #kitaplaryolda

Böylece okunacaklar birikiyor ve ben o kadar mutluyum ki. Kitaplar iyi ki varlar.