28 Temmuz 2015

Ruhi Mücerret | Murat Mentes

Dublörün Dilemması ve Korkma Ben Varımın yazarı Murat Menteşten doludizgin bir roman daha!

Sıkı tutunun!

İstiklal Harbinin son gazisi, 100 yaşındaki millî kahraman RUHİ MÜCERRET; bir dünya starına nasıl dönüşüyor?

Zaten ecelin menzilindeyken, esrarengiz psikopat MASUM CİCİyi haklayabilecek mi?

Mabet filozofu AVNİ VAVdan daha neler öğrenecek?

NAZLI HİLALe, 70 yaş farka rağmen nasıl açılacak?

Ve son nefesinde kelime-i şahadet getirebilecek mi?

Bir gözü mavi, diğeri kahverengi avare CİVAN KAZANOVA; elden düşme ruhunu, şeytana neden satıyor?

Depremde yitirdiği SERPİL SİLAHLIPERİyi unutmayıp da ne yapacak?

Marifetli afet FUJER FUJİden kaçarken neye yakalanacak?

Kan kanseri yeğeni OZANı hangi parayla tedavi ettirecek?

Alınyazısındaki boşlukları neyle dolduracak?

İntiharın eşiğinde tetikte beklerken, kimvurduya mı gidecek?

Ziyadesiyle kahkaha ve bir nebze gözyaşı içeren bu serüvende
trenler gemilere çarpıyor.

İstiklal Savaşı, 85 yıl sonra devam ediyor.
Şakaklar matkapla deliniyor.
Uçaklar düşüyor.
Kaybedenler şampiyon oluyor.
Ölüler diriliyor.
Serseri kurşunlar uçuşuyor.
Ve reklamlar, müşterileri ele geçiriyor!

"100 yaşından küçükseniz, bu romanı mutlaka okuyun!"
Emrah Serbes

***
100 yasindan kücük oldugum icin bu kitabi okudum. Bu kitapta da bol bol kahkaha, bol bol düsünce vardi.
100 yasina kadar yasamak ister miyim diye düsündüm. Yada benden önce herkesi kaybedip, daha kaybedecegimi bilerek yasamayi istermiyim diye düsündüm.
Mezar tasima ne yazilsin diye düsündüm. Düsünmemek imkansiz zaten.

Notum: 4/5

The Türkler | Yalcin Peksen

Yaratılış söylencesine göre Tanrı 7. günün sonunda insanları yaratırken Türkler'i unutmuştu. Ancak dalgınlığını anlayınca, mesai bitiminden sonra fazla çalışma yaparak onları da yaratmaya girişti.

Sonradan 'Türk' adı verilecek bu gruba yaptığı haksızlığı gidermek için fazladan bazı özellikler de eklemek istemiş; işleri düzeltmekten çok bozmaya yarayan değişik bir zeka türü, kara kaş - kara göz ve bıyıklarına tanrısal bir gürlük ihsan eylemiştir.

Büyük olasılıkla Yüce Mevla işini bitirdikten sonra ortaya çıkardığı eserde bazı eksiklikler de olduğunu fark etti, ama artık zamanı kalmadığı için 'Bunlar da böyle idare etsinler...' diye düşünerek çalışmasına son verdi. 'İdare et abi...' felsefemiz ordan gelir.

***
Kitabi kuzenim bana hediye etmisti. Kendi okuduklari arasindaydi ve bende gülerek, hatta kahkaha atarak okudum bizi. Cidden ilginc bir milletiz. 
Ufak bir alinti:
-trafik nedir bre alim efendiler? Siz ki diyar-ı garp'tan diyar-ı şarka kadar kuş uçsa bilirsiniz.. Bana da açiklayasiniz.. diye kükrediginde hiç birinden çıt çııyordu.
-Hünkârım, trafikte Kasımpaşa'dan aşağı 120 kilometre hızla iniyorduk. Birden karşımıza bir TIR çıkmaz mi?..
Fatih TIR ve TRAFIĞI önce Frenk paşaları sanmış fakat sonra insan olmadıklarını kavramıştı.

Cok guzel bir dil ile Osmanlı'yı tanıyoruz ve bu günümüze ne gelmiş, öğreniyoruz.  

Notum: 4/5

Kimse Okumazsa Ben Okurum | Ayse Arman

A photo posted by Bayan Ahududu (@ahukader) on
Kitap sunuşu nasıl yazılır bilmem ki. Ayşe Arman işte... Kendini kedisini sever anne sever erkek sever uyku sever seks sever oyun sever şaşırtmayı sever ve her şeyi merak eder. Biraz masum biraz yılan. Bir kadınla küçük bir kız arasına sıkışmış gibi. Bir tutam salaklık bir tutam cesaret ve cehalet iyi niyet ve fazlasıyla samimiyet. Kimilerinin sevdiği kimilerinin nefret ettiği biriyim ben. Bu da benim kitabım. Ama sizi uyarıyorum çoğu yayımlanmış yazılar. Olsun bir nevi Toplu Eserler I. Kitaplı biri olmak kitapsız biri olmaktan iyidir. Evet okumayacaksınız diye üç buçuk atıyorum ama sonra kendimi sakinleştiriyorum: "Kimse okumazsa sen okursun...

Köşe Yazısı tadında Yazılmış bir kitap. Ayşe Arman kendine Özgü dili ile hayatinı anlatıyor. Ailesini, Almanya'yı, evliliğini, sevdiği adamları, tatilleri, Aşkı ...  

Notum: 5/5

Sali Hatirati

* bu aralar hatirat kelimesine taktigim dogrudur. Günlük, günce iyi güzel de hatirat daha da güzel yahu

* kisa kisa yazmaya karar verdim

* Almanya sicaklarini savdi Istanbul'a dogru gönderdi ve son iki gündür püfür püfür esen bir rüzgar ile yetiniyor. Oh mis

* is yerinde calisan klimadan olsa gerek bende hafif bir bogaz agrisi, hapsurma ve ara ara öksürük nöbetleri. Gecmis olsun deyin

* bu günlerde üniversitede bu dönem kayit oldugum edebiyat dersi yüzünden Bernhard Schlink'in kitabi "Okuyucu" hakkinda ödevim var. Yaziyorum yaziyorum. On sayfa olacakmis. Yazi karakter büyüklügünü 24 yapip kurtulsam mi bu isten?

* önümüzde ki iki hafta boyunca Mainz'e tren yok. Tamirat var. Yandik. Nieder-Olm'a kadar tren ile git. Trenden in, otobüse bin. Mainze git. Normalinden 15 dakika gecik her yere. Aksam isten cikinca 45 dakika otobüs bekle. Yandik. Allahtan bu hafta kuzende ve arkadasta kalip otobüs beklemekten kurtulacagim.

* Türkiye'de olanlar, Suruc'ta olanlar, kaybettigimiz canlar beni üzmüyor mu saniyorsun? Yanliyorsun? Bu günlerde Facebook'a Twitter'e girmek istemiyorum.
Pek bir fasist gördüm seni canisi.


16 Temmuz 2015

Persembe Notlari

Ramazan geldi geleli dogru dürüst bir yazi yazmadigimin farkindayim. Günler ya oruc tutarken evde kitap okumakla, haftada bir kere üniversiteye gitmek ile, yada calismak ile gecti.
Bu gun son gün. Allah nasip ederse yarin sabah namazindan sonra bayram mesajlari atacagim bilimum kisilere.
Bu günden, yada hatta dünden beri bayram kutlayanlar var (simdiden) diyerek. Sinir bozucu.
Benim bildigim bayram, bayram namazindan sonra kutlanilir.
Almnaya da bayram nasil gececek diyorsaniz? Hic ... bildiginiz gibi. Günlerden cuma. Ise giden ise, okula giden okula gidecek iste. Ancak cumartesi misafir agirlanir, misafirlige gidilir, oda haftasonu calisilmiyorsa, vardiya calisilmiyorsa.

Ramazanin ilk iki haftasi carsamba günleri haric evdeydim. Bu süre zarfinda okuma senligi kapsaminda 17 kitap okudum. Evet, bende soktayim. Kitaplar yetmedi. Kütüphaneden ödünc aldim. Cumartesi pazarinda acik kütüphane varmis. Elimde bulunan 5 kitap birakip, daha önce okumadigim bes kitap aldim.
Onlari da okuyacagim daha.

Kitap yorumu yapmadim. Yapmaya firsatim olmadi. Buraya da yarin öbür gün fotograflarini eklerim olur biter. Yetistiremem yoksa.

Saclarimi kisacik kestirdim. En son kesimi berbatti. Gittim kuaföre 'ayni boyda olmasi icin ne kadar kesmeniz gerekir?' diye sordum.
'Omuzunuzun biraz üstünde kalir, belki baglayamazsiniz bile' dedi.
'Kes gitsin, kökü bende' dedim.
Baglanmasina baglaniyor da, sanki süpürge ucu gibi duruyor. Birde hafif dalgali olmasi dahada berbat bir hale dönüstürüyor. Bundan sonra el sürdürmem uzar gider.

Apple de calistigimi biliyorsun. bilmiyorsan da simdi ögrendin. Bir kac hafta önce benden ayfon alti alan bir bayan panik halinde dükkana girdi az önce ve telefonunu soyunma kabininde unuttugunu, aklina geldiginde geri gittigini ama telefonun calindigini söyledi.
'icloud.com üzerinden benim ayfonumu bul secenegini acdiniz mi' diye sordum.
'evet actim' dedi. Hemen internet sitesinden telefonun nerede oldugunu bulduk ve hatta calindi ve bu numarayi arayin secenegini secip, kiz kardesinin numarasini kayit ettik.
Polis o arada geldi. Polis ile siteden telefonun gittikce uzaklastigini takip edip, diger birimlere telsizden haber gecerken müsterinin kiz kardesinin telefonu caldi ve arayan kisi, kiz arkadasinin telefonu buldugunu, aslinda bulup ve beraberinde eve getirdigini, ne yapmalari gerektigini sordu.
Polis müsteriyi de alip verilen adrese telefonu almaya gitti.

Aman diyim. Eger ki ayfonunuz varsa, icloud.com üzerinden apple-id'iniz ile telefonumu bul secenegini tiklayin.


5 Temmuz 2015

Bir Avuc Yildiz

A photo posted by Bayan Ahududu (@ahukader) on

Suriye'nin başkenti Şam'ın bir mahallesinde yaşayan on dört yaşındaki bir gencin günlüğünden çevresinde olup bitenlere ve emekle örülen dostluklara tanıklık eder Bir Avuç Yıldız.Gerçekleri ortaya çıkarmak ve insanlara yardım etmek için gazeteci olmak isteyen başarılı bir öğrencinin hayatın acımasızlıklarıyla savaşı... Bu savaşta yoksulluk, kendisinin olduğu kadar arkadaşı Mahmud'un hayallerini de engelleyecek mi?
kaynak: neokur.com
***
Kitabi güzeldi. Bir günlük okumak ayrica zevk verici idi. Yazar Almanya da yasiyor ve benim oturdugum sehre yaklasik 20 km uzaklikta.
Notum: 3/5

Yeraltindan Notlar

Yeraltından Notlar, gerçek dünyadan kendini soyutlamış bir kişinin iç çatışmalarını ve hezeyanlarını konu alır. Bu roman Dostoyevski'nin daha sonra yazacağı büyük romanların ipuçlarını taşımaktadır.
kaynak: goodreads
***
Böyle kendi kendi ile konuşan, psikolojiyi ve insanlığı irdeleyen eserler yoruyor beni. Kötümuydu? Hayır degildi. Ama benim ruhum bunalıyor.  

Notum: 3/5

Sevilen

Toni Morrison'un 1988 Pulitzer Edebiyat Ödülü'nü kazanan bu büyük romanın konusu, Amerika'nın iç savaşını izleyen yıllarda Ohio'da geçiyor; köle Sethe'nin ve ailesinin çevresinde dönüyor. Kentucky'de köle olarak bulunduğu bir çiftlikten kaçan Sethe, yakalanacağını anlayınca, beyazların eline geçmemesi için iki yaşındaki kızını öldürmeyi yeğler. Ölen küçük kızın ruhunun evde dolaştığına inanan güzel ve gururlu Sethe, bu olayın etkisinden kendisini kurtaramaz. Aradan on sekiz yıl geçtikten sonra Sethe'nin evine bir genç kız gelir. Yirmi yaşındaki bu ilginç konuk, nereden geldiğini bilmemekte, çatlak sesiyle bir çocuk gibi konuşmaktadır. Sethe'ye taparcasına bağlı olan genç kız, adının Sevilen olduğunu söylemektedir.
kaynak: neokur.com
***
Kitap gercekten cok ilgincti fakat türkce okudugum icin pismanim. Baslarda biraz anlamakta zorluk cektim. Sanki cümleler birbirine girmis, kimin o an icin konustugunu cözemedim. Sayfalar elimde aktikca bu düzeldi ve hikaye cok carpici geldi.

Notum: 3/5