6 Ekim 2014

Mahrem


Mahrem
Görmeye ve görülmeye dair bir roman...
“Öyle güzel ki uçmak... Öyle güzel ki tüyden hafif, uçurtmadan serseri, buhardan oynak, toz zerresinden kıvrak, kar tanesinden savruk olabilmek gökkubbede. Niyetim daha, daha da yükseklere çıkmak. (…) Niyetim gökyüzünde fersah fersah yükselip güneşin gölgesine değerek, bembeyaz bulutların üzerine çıkıp bağdaş kurmak ve bir de oradan bakmak dünyaya. Çünkü bilmek istiyorum aşağıda olup biten her şey görülüyor mu buradan bakıldığında? Merak ediyorum arka bahçelerde sırlanmış sırlar, işlenmiş kabahatler, yarım kalmış oyunlar kaydediliyor mu satır satır, kelime kelime? Bilmek istiyorum bir mahremiyeti var mı insanoğlu-insankızının, insan olmanın?”

Şafak, Isabel Allende ekolü büyülü gerçekliğin önemli bir mirasçısı olmaktan öte bir yazar. Romanın görkemli gerçeküstücülüğü kayda değer bir zekâyla desteklenmiş.
The Independent


Uyumsuzluklara ve toplumun bunlara nasıl baktığına dair çok katmanlı bir metin. Sıradışı, sanrılı bir roman…

***
Bu kitap hakkında ne yazabileceğimi bilmiyorum. Elif Şafak'i severek okuyorum. Bu kitapta 3 farklı zamanda yolculuk yapıyorsunuz. Roman insanların başka insanlara ne kadar sığ baktığını gösteriyor. 1999 yılında geçen bölümde hikaye çok şişman bir kadından bahsediyor ve sevdiği Be-Ce'den. Be-Ce bir Nazar Sözlüğü yazıyor. Sözlük Z harfi ile basliyor.

Not aldıklarım:

"Mahremiyetin gitti mi elden, sen de gitmelisin tez elden!"

Ama benim kadar şişmansanız eğer, minibüsler, otobüslerden daha da beterdir.

Ben buna, "bir sürahi basiretin kalorisi bir yudum musibetinkinden azdır" kuralı diyorum.

Aslında, az buçuk arızası olan herkes bilir bu altın kuralı: "Baktın ki kem söz işiteceksin, evvela kendin dalga geç kendinle; hatta en çok sen dalga geç ki, başkalarına fırsat kalmasın. İsmini sen koy marazının; hatta davul zurnayla duyur ki merhamet yoksunu ismini, sana lakap takmaya yeltenenlerin hevesleri kursağında kalsın."

Kaç kitap okuyunca âlim, kaç diyar görünce gezgin, kaç hezimetten sonra bezgin olurdu insan? Kaç olunca çok, kaçta kalınca azdı rakamlar?

Nefret ediyordum şişmanlari aptal zannedenlerden.

Keramet Mumî Keşke Memiş Efendi bilirdi ki, erkekler en çok birbirlerinin hırsızıydı; fırsat çıkmayagörsün, tereddütsüz çalarlardı birbirlerinin mutluluklarını.

merak: Gerdek gecesinin sabahında, karısını dizlerine oturtmuş şehzade. "Dilediğince gez," demiş "dilediğince yaşa bu kırk odalı sarayda. Lakin, sakın ola kırkıncı kapıyı açmaya çalışma, kırkıncı kapının kilidini zorlama!" "Sen nasıl istersen," demiş genç kadın munis bir ifadeyle. Kocası dışarı çıkar çıkmaz elinde bir tomar anahtarla kırkıncı odanın önünde almış soluğu.
 


Hadi kolay gelsin, hayat denilen şey.

6 yorum:

  1. Kitabı okuduğumda çok etkilenmiştim :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gercekten cok ilginc ve etkileyici bir kitapti Senay'cim

      Sil
  2. Ben bu kitaba ilk başladığımda çok sıkılmıştım. Çok zor oldu bitirmem ama başardım :)
    Benim de var aynı kitap hakkındaki postum, okumak istersen;
    http://kahve-tadinda.blogspot.com.tr/2013/01/mahrem.html
    öptüm şeker :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kahve Tadinda: bir ara bende öyle hissettim fakat sonra aniden toparladi. Tabi ki gelip okuyorum hemen.

      Sil
  3. bu kitabını okumadım elif Şafak'ın merak uyandırdın.

    YanıtlaSil
  4. Maviye iz süren: O zaman oku muhakkak canim. Ekitap olarak mevcut bende istersen gönderiririm.

    YanıtlaSil