29 Mayıs 2014

Müptezel Mim

Sevgili Selma yani Müptezeli taniyali daha cok olmadi. Anladigim kadari ile oda blog yazmaya baslayali cok olmamis ama ben Selma'yi cok sevdim. Müptezelcim beni mimlemis. Cok tesekkür ediyorum ve soru cevap halinde mimi yanitliyorum.

1- BLOG AÇMA HİKAYENİZ NEDİR?
Anlik bir duygu ile actim blogumu. Yillardir günlük tutuyorum zaten, kisa yazilar yaziyorum. Siirlerimle dolu bir defterim var. Bir ara yazi yazmaktan bunalmistim daha dogrusu kalem ile yazmaktan. Bu yüzden tüm yazilarimi ve siirlerimi bilgisayarim ile yazmaya basladim. O siralar da blogu actim.


2-BLOG İSMİNİZ NEREDEN GELİYOR? NEDEN BU İSİM?
Tam anlami ile dogru dürüst bir blog ismim yok aslinda benim. Ilk önce Ahu Kader'ce yapmistim. Sonra sadece Ahu Kader. Sonra blog arkadaslarimin bana Ahu kiz demesi ile bu adi secmistim. Bir ara da Ahu Kader Almanya'dan bildiriyor olmustu. Su siralar sadece Ahu Kader. Iki adimi da cok sevdigim icin kullanmak istiyorum. Galiba bu bloga en cok "Ahu Kader Almanya'dan bildiriyor" yakisiyor.

3- HANGİ MEVSİMİ SEVERSİNİZ?
Pek bir ayrim yapmiyorum ama galiba en cok Bahar'i seviyorum.

4-BU MEVSİM SİZE NEYİ ÇAGRIŞTIRIYOR?
Yesillige bürünen agaclar. Acan cicekler. Ucmaya baslayan kuslar. 

 5-KIRMIZI RUJ MU YOKSA EYE-LİNER MI?
Ikisinin de yeri farkli. Ben cok az makyaj yaparim. Aylarca yapmam mesela. Ama bir eyeliner cok hafif oldugu zaman tüm günü kurtarabilir.
Kirmizi ruja gelince, hatunun güzelligini ortaya cikarir ;)  

6- BLOG  YAZMAK SANA NE KAZANDIRDI?
Blog yazmak bana her seyden önce siz güzel blogcanlari kazandirdi. Okundugumu hissedince, hatta yorumlari görünce mutluluk kazandirdi.
Ve en önemlisi cok sevdigim ana dilimi her daim kullanabilme secenegini kazandirdi.


7- KİTAP OKUMAK MI YOKSA BİR ŞEYLER YAZMAK MI?
Ikisinin arasinda secim yapamam ben. Kitap okumayi cok seviyorum. Ama yazi yazmak istedigim anda da yazarim. O arada kitap okuyorum diye yazmaktan vazgecmem cünkü Ilhami her zaman ugramiyor biliyorsunuz.

8-ŞİİR Mİ YOKSA ROMAN YA DA HİKAYEMİ?
Siirin yeri ayri ama ben daha cok romanlari seviyorum. Hikayeler de anlamli tabi ki ama cok iyi olmali.

9- EN ÇOK ETKİLENDİGİN FİLM?
Benjamin Button'dan cok etkilenmistim. Kitabini da okuyacagim daha.

10- ÖGRENCİ OLMAK MI YOKSA İŞ HAYATINA ATILMAK MI?
Ögrencilik candir. Bu yüzden hala okulu bitirmedim ya dermisim. Saka bir yana hayata atilmak lazim da en güzel yillar ögrencilik yillari tabi ki.

11- KİTAP OKUMAK MI FİLM İZLEMEK Mİ?
Kitap elbette.

12- HANGİ TÜR KİTAPLAR YA DA FİLMLER?
Ben elime gelen kitabi okurum aslinda. Kitabin kapagi hosuma gitse okurum. Kitabin arka kapaginda yazilanlar hosuma gitse okurum.

13- KLASİK GİYİNMEK Mİ YOKSA SPOR MU?
Yerine göre..

14- ALMAKTAN ASLA VAZGEÇEMEYECEGİNİZ ŞEY?
Kitap :)

15- EN SEVDİGİNİZ YEMEK NEDİR?
Tavuk suyuna yapilmis pilav

16-EN SEVDİGİN DİZİLER?
The Big Bang Theory, Doctor Who

17- ÖZEL BİR YETENEGİN OLSAYDI BUNUN NE OLMASINI İSTERDİN?
Isinlanmak isterdim.

18-HASTA OLMANIN EN KÖTÜ YANI NEDİR?
Basini yastiktan kaldiramamak.

19- ALINACAKLAR LİSTEN VAR MI? İLK BEŞİ NEDİR?
Alinacaklar listem yok aslinda ama para kazanirsam ilk alacagim seyler dedigim seyler var. Ilk alacagim sey iPad.

20- İLK ALDIGIN MAKYAJ MALZEMESİ?
Hatirlamiyorum
  
Müptezel'e cok tesekkür ediyorum. Severek yaptim. 
Mimlediklerim: Pehito, Maviye Iz Süren, Insanyavrusu, UmutHikayem, PinkTimber, Ponti 
 

Kartpostal Geldi #15

Kartpostal Geldi #14


Arie bana bu karti Hollanda'dan göndermis. Kartpostala "Merhaba" diyerek baslamis cünkü Arie ve karisinin Bodrum'da evleri varmis. Yazlari orada gecirdikleri icin bir kac Türkce kelime biliyorlarmis. Yesili sevdigim icin yesilliklerin icinde bulunan bu cicekleri secmis benim icin.

28 Mayıs 2014

Sobe

Sevgili Umut Hikayem ve Müptezel tüm okuyanlari sobelemis. Bende payima düseni aldim.
Basliyoruz.

♣ Arkadaşınız saçlarını boyatmış, 
hiç yakışmamış. 
"Nasıl olmuş?" diye sorunca ne dersiniz?
Acik sözlüyüm ben her zaman. Hic hosuma gitmedi derim.
 ♣ Evinizde hangisi olsun istersiniz? 
Köpek olsun. Ben köpekleri severim. Sadik oluyorlar.


♣ İntikam;
→ Soğuk yenen bir yemektir
→ Tatlıdır
→ Gereklidir
→ Gereksizdir
→ Diğer (Açıklayın)

Gereksizdir

♣ Ülkeyi kötülerden temizlemek için hangisi olmak isterdiniz?

Bu güne kadar kimse ülkeyi kurtaramamis ben mi ugrasacagim? Hic biri olmak istemezdim.

Okuyan herkes sobelendi. Yapin bizde okuyalim.
Ahu Kader 

27 Mayıs 2014

Ben, Malala

"Malala kim?" diye sordu silahlı adam.

Malala benim, bu da benim hikâyem.

Haksızlığa maruz kalan ve sonra da susturulan bütün kızlar...
Sesimizi birlikte duyuracağız!

Taliban kuvvetleri Pakistan'ın Svat Vadisi'ni kontrol altına aldığında, küçük bir kız hiç korkmadan düşüncelerini dile getirdi. Malala Yusufzay susturulmayı reddederek eğitim hakkı için mücadeleye girişti.

9 Ekim 2012 Salı günü, on beş yaşındayken, neredeyse bunu canıyla ödüyordu. Okul servisiyle eve dönerken, yakın mesafeden açılan bir ateşle başından vurulmuştu.

Malala'nın mucizevi şekilde hayatta kalıp iyileşmesi, onu Kuzey Pakistan'daki ücra bir vadiden New York'taki Birleşmiş Milletler binasının koridorlarına uzanan olağanüstü bir yolculuğa çıkardı. Malala on altı yaşında, barışçıl protesto eylemlerinin dünya çapında sembolü ve Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilen en genç isim oldu.

Kaynak: Vikitap

***
Kitabi ne zamandir okumak istiyordum. Okuma etkinliginde 2010 yilindan sonra yazarliga baslayan bir yazarin kitabini okumamiz da vardi kategoriler arasinda. Bende bu yüzden Malala'nin hikayesini sectim. Bu bir otobiyografi.
Malala kitabinda Taliban tarafindan nasil vuruldugunu anlatiyor.
Kitap Malala'nin okul servisinde vurulmasi ile basliyor ve sonra Malala Pakistan'in hikayesini anlatiyor. Bir yandan babasi ile egitim icin savasirken bir yandan da Taliban'in korkusunu ensesinde hissediyor. 
Islamiyete hic sigmayan sig bir düsünce ile binlerce insan katletmis olan Taliban'in bir kiz cocuguna saldirmayacagini zannetmemiz ne kadar da yanlis.
Malala'yi basindan vuruyorlar. Malala aylarca hastanede kaliyor. Ölecegini zannettiler. Ama Malala Allah'a olan inanci ile ve egitime olan aski ile hayatta kalmayi basarabiliyor.
Tüm bu yasananlarin daha iki sene öncesini oldugunu düsünürsek okurken tüylerimizin diken diken olmasina engel olamiyoruz.
Okuyun.

Okuma Tarihi: 15. Mayis - 26.Mayis 2014
Kitabi almanca okudum.
Droemer Yayinlari
384 Sayfa

Ich bin Malala: Das Mädchen, das die Taliban erschießen wollten, weil es für das Recht auf Bildung kämpft 

7. Kategori (20 puan): İlk kitabı 2010 yılında veya daha sonrası yıllarda çıkmış bir yazardan bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).

26 Mayıs 2014

Ya$ 32

Saka maka 32 olduk ya bu gün blog.
Sabah uyandigimda cep telefonumda 17 tane whatsapp mesaji vardi. Iki arama ve bir sürü facebook mesaji. Dogum günümü unutmayip kutlayanlara cok tesekkür ediyorum.
Insan bazen hic beklemedigi birinden dogum günü kutlamasi gelince cok mutlu oluyor.
Beni bu gün unutmayip kutlayan tüm blogcanlara tesekkür ediyorum.
Güzel bir gün gecirdim. Sabahtan dersim vardi. Dersten ciktiktan sonra arkadaslarimla türk lokantasinda yemek yedik. Sonra da avare avara carsida dolandik. Günü bögürtlenli dondurma ve türk bakkalindan aldigimiz Uludag gazozu ile tamamladik.

AhuKader

25 Mayıs 2014

Havlu Günü

Bu gün Avrupa parlamentosu icin ve belediye baskanligi icin secimler vardi. Ayrica bu gün havlu günü. Havlu günü de neymis diye merak edenler tik tik.


Havlum ve ben yarin 32 yasina basacagiz. Bu havlumu ben dogdugum da rahmetli anneannem bana almis ve o gün bu gündür benimle birlikte. Son yillar da kullanmiyorum fakat dolabimda duruyor.
Bende Douglas Adams'i anmak icin bu güzel havlumu alip secimlere gittim.


Oylarimi verdim ve evime döndüm. Aksam 18:00'e kadar oy verilecek. Ondan sonra da acilanacak. Sandik calmak yok. Ormanda bulunmus sandik yok. Kavga yok, gürültü yok. Cok sansliyim ve bunun farkindayim.

AhuKader

24 Mayıs 2014

Kartpostal Geldi #14

Kartpostal Geldi #13


Sevgili Betty bana Macaristan'dan bir dogum günü karti göndermis. Postcrossing de bulunan profilim de dogum günümün yaklastigini görünce Betty bu karti göndermeye karar vermis.
Tesekkür ediyorum.

AhuKader

30 yas sendromu

Benim bi inya mimin vardı. 30 yaş sendromunuzu anlatın demişti.
Ben sendrom geçirmedim nasıl anlatayım ki diye düşündüm.
Herkes sendrom yaşıyor.
Neyse doğum günüme iki gün kalmışken bu yazı da çok iyi olacak herhalde. Ben 30 yaşıma bastigim gün kalktım aynada kendime baktım ve her zaman yaptığım gibi kendime gülümseyip "dünkü gibi güzel gözlüsün" dedim. Saçlarının kivirciklari yine manyak gibi birbirine karışmış dedim. Dişlerimi fircaladim ve banyodan çıktım.
Kuzenim doğum günü mesajı gönderdi ve "nasılsın? Sendrom ne durumda?" diye sordu.
Bende "ne sendromu ya? Dünkü gibi taş gibiyim" dedim.
Şaka maka iki gün sonra 32 oluyorum. "Yuh sen misin 32?" diyenler çok etrafımda. Hatta benden on yaş küçük olanlar abla demeyince "ben kaç yaşındayım haberin var mi senin" diye azarladigim da oluyor. İyiyim ben böyle. Teşekkür ederim en yüceye.

AhuKader

Bosbakaniniz Konuşuyor

Bildiğiniz üzere bu gün sayın/soyan baş/boş bakan Almanya'ya Köln'e geliyor.
Gelmesini istemeyen insanların var olduğu gibi dört gözle gelmesini de bekleyenler var tabi ki.
Bunca olaylar olurken, "her ölene tören mi düzenleyeceğiz" deme cüretini gösteren boş bakan 200 koruması ile Almanya'ya geliyor.
Gelmesine tepki gösterenlere de "neden gitmeyecekmisim, benim orada 3 milyon vatandaşım var" cevabını veriyor.

Bende demek istiyorum ki:
Ben senin vatandaşın değilim. Başka zaman almancı damgası bastığınız, şimdi de vatandaşımız dediğiniz onca insan bilet pahalılığı yüzünden istediği zaman vatanina gidip gelemiyor.
Araba ile geldiğinde yabancı plakayı görünce "bundan iyi para koparırız" kafası ile bir bahane bulup ceza yazan polisinle, alışverişe çıkınca aksanimizdan Almanya'dan geldiğimizi fark eden esnafın fiyatı iki kata çıkarması ile, gittiğimiz restoran yada kafelerde yüksek fiyatlar yazan başka bir menü getiren çalışanların ile, günden güne kendi vatanimizdan nefret ettiren insanların ile ... ben senin vatandaşın değilim.

AhuKader

23 Mayıs 2014

İnya'dan Kart Var

Iki gündür mutluluk sebebim oldu posta kutusu.  
Bu günde eve geldiginde sevgili inyanin gönderdiği kartlar beni bekliyordu. 


Bu kartı beyefendi özellikle secmiş. Bana be demek istiyor acaba, hmm? 
:) 


Bu da Alanya'nın güzelliklerini gösteren başka bir kart. 


Pullar da cok güzel
Yavrucum tekrar tesekkur ediyorum sana. 


22 Mayıs 2014

Balik'tan Mektup Var



Eve geldiğimde annem “sana bir mektup geldi. Üzerin de ki yazı çok güzel. Sanki bir hattatın ki gibi” dedi. “Tamam o zaman Eda’dan gelmiştir” dedim. Eda bana kendi elleri ile çok sade bir kartpostal hazırlamış. Ve beraberinde bir mektup göndermiş. Kartı da mektubu da çok sevdim.
Kartın üzerinde ki notu türkçeye şöyle çevirebilirim:
Senin kadar renkli
Su kadar soğuk
Saman kadar sıkıcı
Benden daha komik
Aşk kadar aptal
Tüm bunlar canım sıkıldığı için.
Kartın arkasında ki not ise şöyle:
Biliyorum biraz komik bir kartpostal, tıpkı benim gibi.
Ama ne normal ki? Umarım yinede begenirsin.
Keep calm and drink tea.
Seni seviyorum. Eda
Bende seni seviyorum Edacim. Çok teşekkür ederim. En kısa zamanda bende cevap vereceğim.

20 Mayıs 2014

Gece Evi #2

Gece Evi #1 burda

Aciklama:
KIŞKIRTICI BİR İHANET, ŞAŞIRTICI BİR TEHLİKE...
GECE EVİ SERİSİNİN BÜYÜLEYİCİ İLK KİTABI İŞARETTEN SONRA İHANET KİTABINDA DA HEYECAN ARTARAK DEVAM EDİYOR

Zoey için Hayat harika bir şekilde akıp gitmektedir. O sonunda vampir tanrıçasının ona verdiği büyük güçlerle barışık hale gelmiştir ve okulun bir parçası olduğunu içtenlikle hisseder. Fakat ardından hesapta olmayan bir şey gerçekleşir: Küçük yaştaki çocuklar öldürülür ve bütün deliller Gece Evini işaret etmektedir. Zoey kendisini eşsiz kılan yeteneklerin sevdiklerine karşı bir tehdit unsuru olabileceğini anlar
Kaynak: Vikitap

***
Ikinci kitapta Zoey okula alismistir. Aphrodite denilen cadi her ne kadar canini siksa da etrafinda edindigi arkadaslari Damien, Shaunee, Erik, Stevie Rae ve Erin ile harika günler gecirmektedir.
Isaretlendikten sonra degisimi kabul etmeyen genc vampirler maalesef ölüyor. Ilk Elizabeth ölecektir. Sonra da okulda pek kimsenin sevmedigi Elliot. Ikisinin de ölümü Zoey'i üzer.
Bu arada Heath ile görüsmemeye calisir ve üst siniflardan büyük vampirlerden ve cadi Aphrodite'nin eski erkek arkadasi olan Erik ile arasinda duygusal bir seyler baslar.
Bu arada eski okulununun futbol takiminda olan iki erkek kaybolmustur ve cesetleri bir kac gün sonra Gece Evi'nin yakinlarinda bulunmustur.
Cesetlerde kesiklerin belirlenmesinden sonra tüm gözler vampirlere yönelir.
Eski okuldan olduklari icin polis Zoey'e bir kac soru sorar.
Heath basini belaya sokar. Zoey'in oda arkadasi ve en yakin arkadasi Stevie Rae'nin de bünyesi degisimi kabul etmedigi icin ölür.
Bu arada hem yüksek rahibe hemde Zoey'nin akil hocasi olan Neferet biraz karanlik isler cevirmektedir ve Zoey bunu hisseder.
Her ögrencinin kendine özel akil hocasi vardir.
Neferet'in oyununu Zoey bozacaktir. Cünkü yüksek rahibe adayi Zoey'dir. Bedeninde ki dövmesinin tamamlanmasina cok az kalmistir.

***
Okuma Tarihi: 13. Mayis - 20. Mayis 2014 

Gece Evi #1


Aciklama:
YENİ BİR HAYAT, YENİ BİR AŞK...TÜM DÜNYADA GENÇLERİN TUTKUNU OLDUĞU YENİ BİR VAMPİR SERİSİ!

Yüzümü ona çevirdiğimden beri bu kitap beni kendine esir etti. Tamamıyla muhteşem.

İŞARET, ateşli, karanlık ve eğlenceli. GENA SHOWALTER, Yazarİlk paragraftan itibaren bağımlısı oldum. Kitabı bir çırpıda bitirdim.
MaryJanice Davidson, New York Times bestseller yazarı.

Aşırı derecede bağımlılık yapan bir vampir serisi.
Romantic Times

On altı yaşındaki Zoey, İz Sürücü tarafından İşaretlendiğinde, eski hayatının geride kaldığını anlamıştı. Şimdi artık, arkadaşlarından ve ailesinden ayrılıp çalışması gereken tek dersin Vampir 101 olacağı. Gece Evine yerleşmek zorundaydı. Aşk, İhanet, Gerilim ve Rekabet dolu Gece Evi Serisinin İlk kitabı İŞARET sizi kendisine esir edecek.

GECE EVİNİN KARANLIK VE BÜYÜLÜ DÜNYASINA DAVETLİSİNİZ
Kaynak: vikitap

***
Yillar önce severek okumaya baslayip ücüncü kitapta biraktigim Gece Evi serisini okuma etkinligi sayesinde yeniden okumaya basladim. Kategorinin bir tanesinde ayni yazardan 1200 sayfa okumamiz gerekiyor ve bende bu yüzden bu yazari ve bu seriyi sectim.
Almanca okuyorum bu kitaplari. Vampir hikayelerini severim ben. Zoey'nin hikayesi cok ilginc. Zoey 16 yasinda bir kiz cocugu. Okulda isaretlendikten sonra Gece Evine tasinmak zorunda kaliyor ve böylece son yillarda ikinci esi ile evlendikten sonra cok degisen annesi ve üvey babasindan kurtuluyor. Anneannesi ile cok iyi baga sahip olan Zoey ona tutunmaya devam ediyor.
Hem yeni okula, hem derslerin gece olmasina, hemde isaretlendigi icin yüzünde cok degisik bir dövmeye sahip olduguna alismaya calisiyor.
Sorun eski erkek arkadasi Heath. Zoey'i bir gün kacirmaya geliyor. Zoey bir vampir oldugu icin Heath'in kanini iciyor ve böylece aralarinda bilmedigi bir bag kuruyor. Heath artik ona tutkundur ve onlar telepatik bir bag ile baglanmistir.

***
Okuma Tarihi: 13. Mart - 18. Mayis 2014
(Bu kitabi okurken arada baska kitaplar da okudugum icin bu kitabi uzun zaman beklettim)

Wtf

Samimiyet ariyorum ben insanda.
Okuduklarimin yalan yanlis olup olmadigini düsünmek istemiyorum.
Hikaye, öykü iyi hosta.
Her gün bir kitap tanitip, binlerce müze gezdigini anlatanlara ne demeli?
Inanamiyorum nedense.
Benim kafami kasiyacak zamanim olmuyor bazen, sen hangi ara gittin de o popoyu o müzelerde gezdirdin demek istiyorum.
Böyle iste.

O kitaplari nasil okudun ya? Okumak degil senin ki migdeye indirdin herhalde.
Neyse tamam sustum ben.

16 Mayıs 2014

Soma Vol.3

Iki gündür geceleri gördügüm kabuslarin sebebi hem kendi piskolojim hem de Soma'da yasananlar. Ölü sayisi artiyor. Kayip sayisi belirsiz.
An itibari ile patron ve mühendisler basin aciklamasi yapiyor. Ortalik karisik.
Son sinav tarihim belli. 07.07.2014.
Bunun stresi, yasadigim üzüntü, iki gündür geceleri kabuslar ile uyanip bir daha uyuyamama sebep oluyor.
Bu yüzden dün yazdigim kitap tanitimlari bile sahte geliyor bana. Yapmamali diyorum.
Etmemeli.
Üzülmeli. Üzüntüsünü kendine saklamali.
Ulusal degil Ahusal yas ilan ediyorum.
Yazacaklarimi gömüyorum yerin dibine.
Ne zaman ki kendimi hazir hissedersem o zaman yazmaya devam edecegim.

15 Mayıs 2014

Siyah Kedi

1873 yilinda cikan Siyah Kedi (kelimesi kelimesine ceviriyorum) benim ilk okudugum Edgar Allan Poe kitabi oldu. Okuma senligi ile birlikte dogumumuzdan en az 100 yil önce cikmis bir kitap okumam gerekiyordu ve ben de bu sayede bu kitabi sectim.
Kitapta siyah bir kediyi öldüren bir adamin hikayesi anlatiliyor. Kediyi öldüren adamin agzindan okuyorsunuz hikaye. Kendi evlerinde bulunan kediyi öldürüyor ve ne hikmetse bu kediyi öldürdügü icin vicdan azabi cekiyor, bir yandan da cekmiyor.
Karisi kediyi cok seviyor aslinda.
Sans iste siyah kediye cok benzeyen bir kedi musallat oluyor baslarina.
Karsi alip besliyor bu kediyi de. Bir kaza eseri kediyi öldürmek isterken karisini öldürüyor ve zaten yeni yaptirdigi kilerin duvarina karisinin cesedini saklayip duvari tamamen kapatiyor. Polisler karisini aramaya geliyor ve kendisi sogukkanliligini koruyor. Cünkü duvar arasinda bulunan kadinin cesedini bulmalari imkansizdir.
Polisler bir kac kere girip cikiyor ve aniden bir bagirti kopuyor. Ses duvardan geliyor ve polisler duvari yikiyor.
Ne oldugunu tahmin ediyorsunuz?
Evet hem karisinin kanli cesedi hemde öldürdügü siyah kedi duvarin icinden polislerin üstüne düsüyor.
Kitabi cok begendim. Neden mi hepsini anlattim? Anladigim kadari ile bu kitabin türkcesi yok.
Eski almanca dedigimiz almanca ile cevrilmis bu kitap bu yüzden daha da cok sevdim.

Edgar Allan Poe
Die schwarze Katze / Black Cat
200 Sayfa / Seiten
Kindle Versiyonu

10. Kategori (25 puan): Kendisi doğmadan en az 100 yıl önce yazılmış bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).


Alice Munro

Fischer Taschenbuch Verlagi/Yayinevi
384 Sayfa

Alice Munro'nun ilk okudugum kitabi. Kitap sekiz öyküden olusuyor.
Kitabi sevemedim ben. Alice Munro'ya lafim yok tabi ki. Galiba almanca cevirisini begenmedim. Galiba ne demek, ceviriyi begenmedim. Cümleler sanki devrik.
Bir de ben galiba öykü kitabi insani degilim.

6. Kategori (20 puan): Şimdiye kadar hiç bir kitabını okumadığı bir kadın yazardan bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa). 



Soma Vol.1

Ben bu konu hakkinda yazi yazmak istemiyordum ama yazacagim. Malum. Soma'da yasanan bu üzücü olay hepimizi üzdü. Insan olan üzülür tabi ki. An itibari ile 282 ölümüz var. Basimiz sag olsun.
Fakat sabahtan aksama kadar Facebooktan siyah profil fotograflari ve Instagram'dan yazilar paylasmakla olmuyor bu isler.
Bir yandan sosyal medyada klavye delikanligli / hatunlugu yaparken cayini yudumlamiyor musun? Yudumluyorsun.
O zaman kime oyun oynuyoruz biz? Yas ilan edildi ama aksamina yine o cok bilindik yemek fotograflarimizi paylasmayacak miyiz?

Dün Instagram'da severek takip ettigim biri "Bu gün hala oje, yemek, vs. paylasanlar beni silsin" diye bir yazi paylasti.
Bende altina "Iyi de canim böyle sosyal medyadan paylasimda bulunmak ile de olmuyor. Bir seyler yapmali." diye cevap verdim.
Yarim saat sonra baktim beni silmis. Terbiyesizlik bence.
Ben Facebook'ta bir sey paylastigimda altinda yapilan yorumlara sinirlenip herkesi silmeye kalksam listemde arkadas kalmaz. Onun yerine yazdigim seyi siliyorum. Ne kadar dogru bunu da bilmiyorum. Ama bana mesaj atmak yerine yada birbirine mesaj atmak yerine paylastigim bir fotografin altinda sohbete baslayanlar cok komik geliyor bana.
Neyse madem kendisi böyle uygun görmüs, bende blogunu takip etmeyi birakir, okuma listemden cikaririm. Bu kadar basit.

Insanlar barut ficisi. Nereye satasacagini bilmiyor. Satasacak yer ariyor.
Bende sinirlenmesem cok iyi biriyim aslinda.
Hadi kalin saglicakla.


14 Mayıs 2014

Soma

Sosyal medya da Soma ile ilgili düsüncelerimiz üzüntümüzü yeterince bildirdik mi?
Tamam.
Oturmaya devam edin.

13 Mayıs 2014

Baslik Yok

Benim annem cok zeki bir kadindir. Her konuda bilgisi vardir. Günlük gazeteyi son sayfasina kadar okur. Aksamlari tv yarismlarini seyrettigimizde ana kiz yarisir gibi sorulan sorulara cevap veririz ve ikimiz de bir cok soruyu biliriz. Hatta babam bazen siz gidin bu yarismalara paralari kazanin gelin der.
Annem bir seyle ilgili degil. Teknoloji ile. Ne bilgisayar kullanir nede dokunmatik telefon ister.
Zaten ufacik harfler ekran minik, ugrasmak istemiyor.
Bir kac gün önce kardesimin eski akilli telefonunu verdik annemin eline. Biraz ugrassin. Mesela en basiti dikis nakis örnekleri arasin. Merak ettigi bir seyi Google'dan arastirsin diye.
Bu arada Whatsappi'da ayarladim. Simdi herkes ile yazisabilirsin diyorum, aman kimseye söylemeyin simdi ugrasamam diyor.
Ben bir kac gün önce kendime telefon ismarlamistim. Öylece telefonu bekliyorum. Az önce annem bana bir WhatsApp mesaji gönderdi. Ekranda "Bir mesaj Asiye" yazinca yüzümde ki gülümsemeyi anlatamam size.
Telefon geldi diye yazmis annem. Dedim ki "ay sen bana mesaj mi atarsin, bayilacagim" dedi ki bayil :))
Telefonumun gelmesine sevindim ama annemin bana mesaj atmasina daha cok sevindim.

Bye.

Haberimiz olaydi iyiydi

Zaten surada iki gün ise geliyorum. Hafta da on saatimi doldurmak icin, tüm aksilikler de beni buluyor. Is arkadaslarim cok rahat. Yan gel Osman yat seklinden.
Altinci ayda cok sükür tüm sali günleri izinliyim de simdiden ona seviniyorum.
Bu sabah geldigimde Outlook calismiyordu. Sorun varmis. Emaillere bakamiyoruz, diger hatunlarin özel terminlerini ayarlayamiyoruz.
Yeni dönem icin basvurular da bu gün basladi. Telefon susmuyor.
Tüm derdim bu degil benim aslinda.
Is arkadasim, yani yan gel yat Osman bu gün bir de kendine izin almis. Beyefendinin saatleri cok. Ya benim? Benim de 15 saat fazlaligim var. Haftaya sali izin aldim. Oh mis.

Sabahin köründe cinlerimi tepeme cikarmislar demek ki.
Hadi bye bye.

12 Mayıs 2014

Bir MiMdir Iki MiMdir

Blogcanlar Bayan Vertigo ve Umut Hikayem beni ayni mime katilmam icin davet etmis ve bende onlari kirmayacagim.

Siz hic... 

Siz hiç gerçek aşk nedir bildiniz mi?
Her sey asktan bence. Anne baba sevgisi bile.
 
Siz hiç acı çektiniz mi?
Cektim. Dedemi ve anneannemi kaybettigimde.
 
Siz hiç insanların taa gözünün içine baktınız mı?
Tüm iletisim gözlerde basliyor bence.

Siz hiç salıncakta sallanıp bulutları yakalamaya çalıştınız mı?
Cocukken tabi ki. Bir salincaga denk gelirsem acimam.
 
Siz hiç ayağınız takılıp düştüğünüzde bayılana kadar güldünüz mü?
 Ne zaman yere düssem gülerim ki ben.

Siz hiç parmak yarışı yaptınız mı?
Evet yaptim.
 
Siz hiç ruh çağırdınız mı?
Böyle isler ile ugrasmiyorum efendim. Rahat birakin ruhlari.
 
Siz hiç pamuk şeker yerken elinize yüzünüze bulaştırdınız mı?
Pamuk seker bu. Bulasmaz mi?
 
Siz hiç bir gece yarısı uyanıp sevdiğiniz birinin nefesini dinlediniz mi?
Kiz kardesim dogdugunden beri ayni yatagi paylasiyoruz. Bunu cok yaparim. Insan uyurken bebek gibi masum.
 
Siz hiç saatlerce köpük banyosu yaptınız mı?
Yok.
 
Siz hiç çimlerin üstünde çıplak ayak yürüme keyfini yaşadınız mı?
Evet yasadim. En cokta islak oldugu zaman.
 
Siz hiç yağmur altında çılgınca koştunuz mu?
Yagmur altinda kostum da ben aslinda yagmur yaginca bahceye cikip islanmanin keyfini cikaranlardanim.
 
Siz hiç bir günü hayıflanmadan geçirdiniz mi?
Hayiflandigim günler cok az cok sükür.
 
Siz hiç sesiniz kötü olsa bile bir şarkıyı bağıra bağıra söylediniz mi?
Vallahi sesimin güzel oldugun söyleyenler var. Bagira bagira sarki söylerim ben. En cokta "Sorma ne haldeyim" sarkisini söyletirlerdi bana bir ara.
 
Siz hiç kendi takımınız yense bile karşı takımı alay etmeden medenice tebrik ettiniz mi?
Galatasaray olmadigi sürece evet ;)
 
Siz hiç yardımlaştınız mı?
Herhalde.
 
Siz hiç saatlerce beklemenize rağmen acelesi olduğu her halinden belli birine yerinizi verdiniz mi?
Saatlerce beklemedim de genellikle alisveriste elinde ki esya sayisi az oldugu icin bir cok insani kasada öne birakmisligim var.
 
Siz hiç etraf "ne der?" diye düşünmeden bir kez rahatça hareket ettiniz mi?
Beni kimsenin tanimadigi bir sehir olsun bence :)
 
Siz hiç gönlünüzce yaşadınız mı?
Bir sekilde yasiyorum.

Blogcanlara tesekkür ederim. Zevkli bir mimdi. Bu mim olayi kolay degil. Kimi seviyor kimi sevmiyor. Yapmayan ve begenen blogcanlar alsin kabul etsin ve yazsin.
Sevgiler.

11 Mayıs 2014

Annem

Annelerin yerini kimse tutamaz. Bunda hepimiz hemfikiriz. Baktim bu sabah herkes annesinin fotografini paylasiyor bende annemden izin alarak zar zor eski bir siyah beyaz fotografini paylastim. Bu fotografini cok seviyorum annemin cünkü benim de buna benzer bir fotografim var. Cok benziyoruz.

Annelerinizin anneler günü kutlu olsun blogcanlar.

Hadi kolay gelsin,
hayat denilen $ey.

10 Mayıs 2014

Bize her yer Champs Elysees

Bir kaç gün önce babamın "sınır buraya yakın, gidelim de terayagi alalım sana" demesi ile başladı bu düşünce. Babam bir kaç sene önce işi gereği neredeyse tüm Avrupa'yi gezdi. Fransa'dan her döndüğünde tereyağı getirirdi.

Biz de bu sabah erkenden kalkıp Fransa'ya gittik efendim. Bol fotoğraflı bir yazı olacak bu herhalde.
İnstagram'a eklediğim fotoğraflardan iki tanesi ile başlıyoruz efendim.
Ben bi sınıra gidip geliyorum.

Bize her yol Ankara değil bize her yol Paris

Madam et Monsieur welcome en France 

Biraz yolları karıştırmış olabilir babam ama olsun bu bana arbadan bol bol fotoğraf çekme imkanı sundu.





Hakan kebap. Gördüğünüz gibi türkler her yerde.

Ve sonunda "Cora" alışveriş merkezine geldik efendim. Annem ile ben ilk defa gittik buraya.
Annem & Babam



Camlara bayıldım.

Annem "Hadi Ahu gel" derken.

 Solda kafeterya vardı. Alisverisimizi yaptıktan sonra burada bir kahve içtik.

Kasaların büyüklüğü ve genişliği çok avantajlıydı. Şansımıza bu gün tekstil eşyalarına yüzde yetmiş beş indirim varmış. O yüzden biraz doluydu her yer.



Alışveriş sepetleri çok hoşuma gitti. Hem büyük hemde delikler kücük. Almanya da delikler o kadar kocaman ki, ufak bir şeyler aldığınızda arabadan düşüyor.





Sebzeler ve meyveler makul fiyatlara satılıyordu. En çok neye şaşırdım biliyor musunuz? Almanya da su pahalı. Bir de şişeler geri dönüşümlü olduğu için şişe başına zaten verecegimiz para haric üzerine bir de 30 Cent veriyoruz. Şişeyi içip bitirdikten sonra şişeyi markete geri götürüyoruz ve 30 Centimizi geri alıyoruz. Fransa da böyle bir şey yok. Bu yüzden 8 litre suya 2,45€ verdim. Hala şaşkınım.



Deniz mahsüllerini çok severim ben. En çokta karides. Babam pek sevmez. Bende bu yüzden buzluktan hazır balıklardan aldım. Salatama doğrarım diye. En üstte ki akvaryumda canlı canlı duruyorlardı. Yazık. Acıdım biraz.



Gittiğimiz Cora alışveriş merkezi Saint-Avold şehrine bağlıydı. Çiçekçilik ile yaşıyorlar galiba. Her yer çiçek dolu. Yol üstünde de bir çok çiçekçi vardı. Bizde bu yüzden çiçek aldık. Eh malum yarın anneler günü.


Kasaya geldiğimizde ailem alışverişin parasını öderken bende karşıda bulunan ufak dükkana girdim. Sabah uyandığımda da zaten karar vermiştim ve Safransari için kartpostal aldım. İki sayfada mektup yazdım cana yarın postaya vereceğim.

Solda kafeterya var demiştim efendim. Bu fotoğrafta kafeteryadan. Bretzel almanca bir kelimedir ve simit ile cevirebiliriz. Fakat Bretzel almanlara has bir yiyecek olduğu için fransızlar Bretzel kelimesini kullanıyor. Fransız milleti bir gariptir.


Dönüşte yolda bir manav gördük. Kocaman karpuzlar vardı. Babam hatta "Diyarbakır karpuzu bunlar" diye şaka yaptı. Annem "hadi dön" deyince dönüp manava uğradık. "Kesin türk bunlar" dedim ben ve dediğim gibi çıktı. Satıcı kız Elazigliydi. Ben fotoğraf çekerken "Neden çektiniz?" diye sordu. "Biz buralı değiliz, hatıra kalsın" dedim. Desem ki "blogum var benim eve gider gitmez fotoğrafları yayımlayacağım" diyecek ki "manyak mi bu?" :)


Ve aldığımız çiçekler. Evet böyle bir gün geçirdim ben. Almanya'ya dönene kadar yağmur başladı zaten. Havalar berbat burada.
Hadi kolay gelsin,
hayat denilen şey.
 


9 Mayıs 2014

Bir dil Bir insan

Ben ki üc dili cok güzel konusurum. Almanca, Türkce, Ingilizce.
Ama dillerin birbirine karismasini begenmiyorum. Yani bir cümle kurarken illaki ingilizce kelime sokmam araya.

Mesela bu mim ve tag olayi.
Tek kelime Tag diye bir yazi yayimladim. Arkadaslarima da katilmasini istedim.
Tag kelimesini sevmeyenler olmus.
Ayrica Tag kelimesi türkce degil, mim diye kalsin denilmis.
Mim de türkce degil bu arada. Gelin arastiralim...

Türkçe - Türkçe sözlük mim anlamı
aşağı en üste çık
turkcetoturkce anlamı Türkçe anlamı:
mim; 1 . arap alfabesinin yirmi dördüncü harfinin adı.
2 . eskimişbiten bir yazının altına konulan işaret.
atasözü, deyim ve birleşik fiiller

Simdi türkce sözlükten mim kelimesinin anlamini gördügümüze göre, yaptigimiz bu etkinliklere mim dememiz gercekten de cok sacma.
Yoksa biz bu etkinlikte eskimis bir yazinin altina isaret mi koyuyoruz? Hayir.

Tag ise ingilizcedir ve etiketlemek anlamina geliyor.
Biz ne yapiyoruz yani? Yazdigimiz bir yaziya katilmasini istedigimiz arkadaslarimizi mi etiketliyoruz? Neresine ekliyoruz bu etiketi? :)

Ne MIM ne de TAG. Ikisi de hos degil aslinda.
"Az önce bir post yazdim" diyor kimileri. Post ingilizce yazi demek. Neden yazi yazdim demiyorsun?
Post almancada postane demek. Kime mektup gönderiyorsun?

Saka bir yana. Bu durum hos degil aslinda. Ben artik ne mim diyorum, nede kimseyi etiketliyorum arkadas. Katilmasini istedigim arkadaslar der cikarim isin icinden.