30 Mart 2014

Prensip






- Bazıları sevilecek gibi değil zaten. Pisicik Anarşi'ye hediyem olsun. Görünce aklıma geldi.

Konuşan Fotoğraflar

Eski yazılarımı takip edenler hatırlar. Bir ara konuşan fotograflarim vardı benim. Sonra sustular. Artık konuşmaya devam edecekler...

Bazen bir bekleme odası sessizliğine bürünür herşey. 
Herşey birlik mi yazılıyor ayrı mi? 
- Hadi lan ordan

- Ne güzel kokuyorsun sen Nergiz.
-Adım gibi kokarim ben yeni mi farkettin?

-Dağ tepe gezmeli biraz. Çocukluğunda dolandigin bağlarda dolanmali

-Çarşıya gitme yerine futbol maçı seyretmeye gittin ne de olsa. Helal olsun kızlara. Adam gibi futbol oynuyorlar.


- Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine ...


Bir yol kenarında tek başına ve öbek halinde sarı çiçekler. Kimsenin fark etmediği, kimsenin toplamak istemediği. Ve yanlarına ilişmiş silüetim. Bazen onlar gibi yalnız, bazen onlar gibi öbek öbek... 
Ahu Kader 

29 Mart 2014

Haymatlos


635 Sayfa
Türkiye İş Bankası Yayınları


Arka Kapak:
Cornelius Bischoff annesi ve kız kardeşiyle birlikte Nazi zulmünden kaçarak İstanbul'a geldiğinde çocuktu. Nazi polisinin elinden kılpayı kurtuldukları bu maceralı yolculukla astıkları, ölümle hayat arasındaki "güvenli bir avuç toprak, huzurlu bir yuva"ydi yalnızca. Cornelius'un bu şehirde bir "İstanbul çocuğu" olarak ilk gençliğini geçirmesi ve yetişkinliğe adım atması böyle olmuştu işte. İlk aşkını burada yaşadı, Boğaz'in serin sularında yüzdü, şehrin farklı diller konuşan, değişik kültürlerden gelip İstanbullulukta buluşan kozmopolit ahalisiyle kaynaştı ve giderek bizden biri oldu...
Ailesiyle birlikte Çorum'a enterne edildiğinde Anadolu halkını da tanıdı. Yaşar Kemal'in deyişiyle, "Almanların en Türkü, Türklerin en Almanı"dir o. "Hem İstanbul hem Anadolo Türkçesini yaşayarak öğrenmiş, sevmiş, kendi dili eylemiştir." Alman düşünce dünyasında edebiyatımız onun ustalıkla yaptığı cevirilerle hayat bulmuştur.

Bin bir güçlükle, alınteri ve beyin gücüyle meslek hayatının doruklarına çıktıktan sonra Nazi barbarlarının ırkçı yasalarıyla mesleğini icra edemez hale gelen Ord. Prof. Dr. Ernst Eduar Hirsch de ülkesini terk etmek zorunda kalmıştı. İstanbul Üniversitesi'nden sonra Ankara Üniversitesi'nin Hukuk Fakültesi'ne de büyük katkılarda bulunan bu efsanevi hukukçu Türkiye'yi ikinci vatani olarak görmüş, daha sonra Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmişti.

Nazi rejiminden kaçıp Türkiye'ye sığınanlar onlarla sinirle değildi elbette. Cornelius'un İstanbul'da tanışıp yakın dost olduğu mimar Clemens Holzmeister... Büyük müzisyenler Ernst Praetorius, Paul Hindemith ve Eduard Zuckmayer... Tiyatro ve opera yönetmeni Carl Erbert... Siyasetçi ve şehir plânlamacı Ernst Reuter... Ve daha niceleri... Onların hikâyeleri birbirlerine karışır...

***
Soluk almadan okuduğum bir kitap oldu. Gözlerimden süzülen yaşlardan utanmadım okurken. Trende, yolda yürürken ve son günlerde bekleme odalarında geçirdiğim vakitlerde hiç düsürmedim elimdem bu kitabı.
Doğduğum ve her gün topraklarına basarak geçtiğim bu Almanya'nin hazinli bir utanç hikâyesidir Nazi rejimi. Hâlâ izlerini taşır beton binalar ve beyinleri yıkanmış örümcek beyinli insanlar.
Bir yabancı olarak bu kadar Alman, bir Alman olduğum halde yine de bu kadar Türk olduğumu hissettiğim her anima bir belge bu kitap.
Okuyun!

1. Kategori (10 puan): Tavsiyelerine güvendiği birinin önerdiği bir kitabı okuyanlara (En az 200 sayfa).

28 Mart 2014

Blogger Mimi

Sevgili Pehito sevdigi bloggerleri tanitmis. Sonra da bizden de ricada bulunmus.
Simdiden diyorum ki unuttuklarim olursa alinmasin fakat herkesi yazmak mümkün degil zaten.

1.  Sevgili Pehito. O kadar güzel yazilari var ki anlatamam.

2. Ilk blog yazmaya basladigimda, twitter'e ilk üye oldugumda tanismistim onunla sonra gözden kayboldu. O zamanlar Güney Kore'e ucurun beni diyordu, simdi Londra'ya ucurun diyor.


 3. Yaptigi pastalar. Gezdigi yerler, okudugu kitaplar. Benim kartpostal arkadasim. Yeliz.
Benim Tatli Hikayem  

4. Onsuz olur mu hic? O benim icin kardes, dost, güzel yürekli kiz. Iyi ki tanidim dedigim bir blogger. Her zaman pozitif. Bir gün Ankara'ya yolum düserse kesinlikle ziyret edecegim. Özlem.
Dondurma Delisi

5.
Ben onun yazilarina bayiliyorum. Paragraf paragraf hayatina tanik oluyoruz demistim.
Kahve Tadinda

6.
Ilk tanittigi plaklari ile tanidim onu. O kadar güzel ki. Oda bizim gibi her telden caliyor.
Keske Gercek Olsa

7.
Bahar deyince artik aklima o geliyor. Kizi ile yasadiklarini ... Bir ögretmen olarak cocuklara nasil davranilmasi gerektigini ... Cok güzel yazilari secerek paylastigi bir blog onunkisi.
Maviye Iz Süren

8. Blogu oldugu halde daha cok tumblr'da takilen, yeni headerimi ona borclu oldugum canim arkadasim Eda. Aramizda yas farki olmasina ragmen her zaman arkadas gördügüm nadir insanlardan bir tanesi.
Neptünlü Bir Deniz Kiziyim Ben

9.O benim safransaricigim. Cana yakin, sözleri ile gönlümüze merdiven dayayip günden güne daha yükseklere cikan adam.
Atlara fisildiyor arada ;)
Parcalanmis Gülüsler

10. Sevgili Deep. Erkek mi bayan mi bilemedim de dün Pehito yazinca ögrendim sonunda. Blogunda hikayeler, öyküler, uzun uzun yazilar yaziyor. Kitabi da var. Cok cana yakin.
Sade ve Derin

11. O bir Pisicik. O bir Anarsi. O bir yazar cizer. O bir paint ile harikalar yaratan fistik. O bir kardes. O bir dost. Özlem
Sahipsiz Cümleler

12.  Moda ve Makyaj ile hic isim olmadigi, hatta bu kadar cok moda ve makyaj bloglarinin olmasina söylendigim halde nadir takip ettigim bloglardan bir tanesi. Fakat hayatini anlattigi, bol fotograflari yazilari ile ve sevecenligi ile cok farkli bir yerde Sevda.
Sevdanin Dünyasi

13. Kisa kisa yazilari ile her dem gönlümü alan ve Sonsuzluk isaretini cok sevdigim icin beni yüregimde sonsuz bir yeri olan güzel insan.
Sonsuz

14. Ben hic blogger tanimiyorum ki, kimi mimleyecegim diye sordugunda gülümsedim. Cünkü o okunmaya deger. Tip ögrencisi ve benim kartpostal kardesim.
Yollar Bizim

15. Ben onu cok seviyorum. Cok cana yakin. Bu aralar "O simdi Asker" ve orada bile hikayeler senaryo gibi. Adam gibi adamim diyen bir sürü adamdan daha adam. Gökkusaginin harika temsilcisi ;)
InsanYavrusu 

- Ahanda bitti -

27 Mart 2014

Bulut

Dün grev sayesinde bir kampüsten diger kampüse yürürken yine fotograf cektim ben.
Fotograf cekmeyi cok seviyorum da, insanlarin elinde kamera yada cep telefon ile fotograf cekenlere acayip bakmasi ilginc.
Turist rolüne mi yatsam ne yapsam?


Burasi calistigim kampüs efendim. Üniversiteye basladigimda bilgisayar mühendisligi bölümü bu kampüsteydi sonra bizi sehrin diger ucuna diger kampüse attilar.


Bulutlara asik oldugum icin gectigim sokaklarda görünen bulutlari cektim.


 Wiesbaden'in eski binalarini cok seviyorum. Böyle bir evde oturmak isterdim ama en alt katta. Zira asansör yok cancagzim ;)

 Blücher Okulu


Burasi da iki gün önce kesfettigim Sevom lokantasi. Yeni acildi sayilir. Sonunda buraya da gidip bir dönerlerini yedim.
Servis harikaydi ve dekorasyonunu cok begendim.



En cokta bakir bardakta taze ayrana o kadar sevindim ki anlatamam. Bunu Almanya da pek nadir bulursunuz.





Üstüne de müesseseden bir bardak cay verdiler. Garson cocuk cok cana yakindi. Annesi Bingöl babasi da Nevsehir'liymis. Maaile calisiyorlar.


Diger bir lokantanin yol üstü sandalyeleri. Dikkatimi ceken her seyi cekip buraya koymazsam nolur bu bloga? :)


Ben

Canim arkadasim Eda benim icin bir seyler cizdi. Daha dogrusu ben rica ettim ve oda benden sevdigim esyalarimin fotograflarini istedi.
Ben imkanin olunca ciz demistim fakat o hemen cizmis ve cok mutlu etti beni.
Simdi size yukarida yeni headerimde neler var onlari aciklayacagim. Zira beni taniyanlar resimin üzerinde bulunanlarin ne anlama geldigini bilir.

En soldaki defter su an elimde kullandigim günlügüm.
Onun yaninda ki mürekkep tüyü Eda yazi yazdigim icin eklemis tabi ki. Hepimiz yaziyoruz burada.
Mürekkep kutusunun yaninda ufacik yesillikler var farkindaysaniz, bunlar benim hic bir zaman yanimdan ayirmadigim Emeukal nane sekerlerim.
Harfler ile bezenmis bölüm ise kolumda ki dövmem. Sag kolumda ailemin ve kendimin bas harflerinin bulundugu dövme bunun tam aynisi.
Fotograf makinesi olmasa olmazdi. Biz Eda ile her zaman fotograf cekiyoruz carsida bulustugumuzda.
Sonsuzluk isaretinin benim icin ne kadar degerli oldugunu bilenler biliyor. Kolyem boynumda.
Ve en sagda bendeniz. Bu aralar Facebook'ta kullandigim fotografim.

Eda, cok tesekkür ediyorum sana.

25 Mart 2014

Tabana Kuvvet


Dün anlatmistim bu gün otobüsler grevde.
Akin akin insan seli vardi bu gün Wiesbaden'de. Insanlar carsidan, etraftaki sokaklardan islerine, evlerine ve okullarina gittiler.
Istasyona vardigimda hemen o bahsettigim bisikletlerin yanina gittim ve bir bisiklet almaya niyetlendim. Fakat lanet olasi su boyum var ya, bana kötü bir oyun oynadi.
Bisikletler büyük insanlara göre tasarlanmis. Bisikletigin oturagini en alt düzeye getirdim fakat ayaklarim yine de biraz yüksekte kaldigi icin, tehlikeli olacak diye binmedim. Bende istasyondan üniversiteye yürüdüm.
Allahtan hizli yürüyorum da bunda sorun olmadi.

Yarin da ilk önce ise gelecegim ondan sonra da diger kampüste derse gidecegim. Yaklasik 40 dakikalik yol. Etrafta dolanirken fotograf mi ceksem ne yapsam?

24 Mart 2014

Neden ...


... hep benim üniversiteye yada calismaya gittigim günleri grev yapmak icin secer ki otobüs sirketleri?
Bu gün internet araciligi ile ögrendigim kadariyla yarin ve Carsamba günü Wiesbaden'de otobüs sirketleri yine grev yapacakmis. Bu demek oluyor ki yarin sabah ise Carsamba sabahi da derse gitmek zorunda olan Ahu Kader kisisi "tabana kuvvet" diyecek.
Yada "pedala kuvvet" diyecegim. Bu dönem üniversiteliler kampüslerde ve istasyonlarda duran bisikletleri cep telefonlarindan ayri bir sifre ile giris yaptiktan sonra 60 dakika bedava kullanabiliyorlar.
Galiba ben yarin sabah bu bisikletlerden birine atlayip ise gidecegim. Nede olsa otobüs falan da yok, sokaklar hafif sakin olur.


21 Mart 2014

Dün ...

... annem ile birlikte kasabamiza yakin olan Alzey sehrine gittik ve annemin doktor islerini hallettik.
Hastanenin icinde bulunan doktora gitmek icin ana giristen gecerken yine her zaman ki gibi orada ki lambalari ve agaclari cektim.


Eve döndükten sonra hazirlandim ve sairler aksami icin Mainz'e gittim tren ile.
Yine her zaman ki gibi tren istasyonunda fotograf cektim.
O kadar güzel bir gök yüzü yakaladim ki.


Bu aralar istasyonda tamirat var. Yillar önce tedavülden kaldirdiklari sonra da yeniden yapilacagini söyledikleri ikinci rayin yapimina basladilar cok sükür. Bunun yüzünden istasyonun arkasinda bulunan tüm bahceler yikildi ne yazik ki. 2014 Aralik'ta bitecekmis. Bakalim.


Bu aralar her yerde Kemal Yalcin'in Haymatlos kitabini okuyorum. Arkadasim Eda(Balik)'nin tavisyesiydi. Nazi Almanyasindan Türkiye'ye kacan akademisyenlerin hayatini anlatiyor. Cok heyecanli. Bitince bununla da ilgili bir yazi yazarim tabi ki.

Bu arada gecen gün fotografini koydugum sirin caydanligin yanina da bir paket Yasemin cayi aldim ve bu gün hediye paketi haline getirdim. Aksam arkadasim Katharina'nin dogum günü. Oraya gidecegim. Hazirlik yapacagini bildigim icin ve Türk yemeklerini sevdigini bildigim icin "Kisir getireyim mi?" diye sordum. "Cok sevinirim" dedi.
Birazdan kollari sivayip kisir yapacagim efendim.

Dün sairler aksamindan ciktiktan sonra cep telefonumu elime aldim bir de ne göreyim? Twitter'i kapatmis birileri.
Ama memleketimin zeki insanlari DNS degistirerek VPN kullanarak yine Twitter'e girmeye devam etti. Ne kadar gururlansam az.
Ama dünyada Cin'den sonra Twitter'i yasaklanan ikinci memleketin Türkiye olmasi ile de ne kadar utanc duysam az.
Sevgiler.
Ahu Kader

3 Soru - Çalıkuşu Mimi

Sevgili Deeptone ve DondurmaDelisi beni ayni mimde mimlemisler. Ilk önce yine bir mim aldigim icin cok sevindim. Eskiden gercekten de cok mim yapardik diyorum da eskiler ne zaman? Kac yil oldu? :)

Gelelim Mimlere.

3 Soru Mimi

1.) Neden 'blog adın' ?

-  Ahu Kader
Adim oldugu icin ve bir türlü kendime göre bir slogan bulamadigim icin. Ahu Kiz diye lakap takti blog arkadaslarim bana, cok seviyorum ama iki adimi (Kader) kullanmak istedigim icin Ahu Kader.

2.) Hayat felsefeni belirleyen söz nedir?

-  Ilk önce kendini seveceksin. Kendini sevemiyorsan baskasina da kendini sevdiremezsin.

3.) Kendimle ilgili 3'ü doğru 4 şey nedir?
- Dilimde kocaman bir kara leke var.
- Ikizler burcuyum
- Kolumda kirmizi bir leke var. Büyüdükce benimle büyüyen.
- Kerevizi cok severim.

Çalıkuşu Mimi

Hayattaki ilk hatıralarınızı yazmaya çalışın. Bakalım neler bulacaksınız?

Hayatimda ki ilk hatiralar Türkiye de Erzincan'da rahmetli dedeme ait. 6 haftalik okul tatilinde izine gittigimizde köyde gecirdigim zamanlari hatirliyorum. Ahirda bulunan koyun yavrusunun adinin Kader olusunu. Dedemin güvercinler ile konusunu.
Ve domates sevgimi dedeme borclu oldugumu.
Ayran yapilan yayigin üzerine oturup salincak gibi sallandigimi... Bunlari hatirlamak cok güzeldi.

Ve Mimliyorum:
Anarsi, Pehito, MyReal, Ucan Karavan, Sevdanin Dünyasi, Biricit, Insanyavrusu, Bayanvertigo, 4, Ness'in Kelebekleri(Nesrin), YollarBizim(Züleyha), Pia, Balik, KahveTadinda, Maviye Iz Süren.

19 Mart 2014

Bu Sabah

... yagmur var Istanbul da demeyecegim. Zira Mainz de yagmur olmasi yetti bana.

Yer: Mainz Tren Istasyonu
Üzerime kus sicti.
Bu günde böyle basladi.
Lotto'mu oynasam ne yapsam? ...
... diye bir yazi gectim sosyal medya da.
Gercekten de üzerime kus sicti.
Yürüyen merdivenlerden yukariya cikarken üstümüzden ucan bir güvercinin kocaman bir saplagini önümde ki bayanin cantasina firlatmasi ile basladi her sey.
Cantaya firlayan saplak benim üzerime de sicradi. Cok sükür fazla bir hasar birakmadi.

Sonra Wiesbaden'e geldigimde dün bildirilen otobüs grevinin gercekten de gerceklestigini fark ettim.
Istasyondan is yerime yürüdüm.  Böylece 40 dakikalik sabah sporumu da yapmis bulunuyorum efendim.
Size güzel bir gün dilerim.

Ahu Kader

18 Mart 2014

Aylak Köpek


Sadik Hidayet'in bu kitabi 7 farkli öyküden olusuyor. Öyküler tamamen birbirinden farkli ve akici bir dil ile yazilmis. Öykülerin ortak noktasi: Birileri hayatimizdan gidiyor.
Ölüm de ayrilikta hayata dail diye bir cümle gecti aklimdan öyküleri okurken.

84 Sayfa
Yapi Kredi Yayinlari

4. Kategori (15 puan): Bir öykü kitabı okuyanlara (Sayfa sınırlaması yok).

17 Mart 2014

Pazartesi

Bazen dünyaya durdugum yerden bakiyorum da - hic cekilecek gibi degil aslinda.
















Evimizi bu aralar bu koku sardi. O kadar güzel kokuyor ki anlatamam. Sonra diyorum ki cicekler olmasa, hayvanlar olmasa, sevilen insanlar olmasa - hic cekilecek gibi degilsin dünya aslinda.













Bir de sunun sirinligini gördüm ya bu gün. Hediye bakarken bir arkadasa. Mart'ta herkesin dogum günü bu arada.
Dedim bu kadar tatli bir sey olamaz. Fincan ve caydanlik bir arada. Bir de yanina Yasemin Cayi alirim. Oh tadindan gecilmez. Bu sirinlikler de olmasa - hic cekilecek gibi degilsin dünya.



Yaz Geçer


...
Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında
zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha
fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.


89 Sayfa
Metis Yayincilik
Kaynak: Goodreads

***


Bir ask bir cok asktan yapiliyor ve ayrilinmiyor hic bir seferinde.

2. Kategori (15 puan): Bir şiir kitabı okuyanlara (Sayfa sınırlaması yok). 

Bahar Okuma Senligi

Sevgili Pinuccia yine bir okuma etkinligi ile karsimizda. Bakalim bu sefer ne kadar iyi olacagim bilmiyorum ama katilmak yolun yarisidir dermisim.
Listemi belirlemedim daha. Okudukca kategorilere sigdiracagim kitaplarimi.
Bunlar da bu etkinlikte secilen kategoriler.
***
1. Kategori (10 puan): Tavsiyelerine güvendiği birinin önerdiği bir kitabı okuyanlara (En az 200 sayfa).

Sevgili Balik'in tavsiye ettigi Haymatlos kitabini okuyacagim. Bir kac gün önce baslamistim ama kafami veremedigim icin tekrar baslayacagim. 
 
2. Kategori (15 puan): Bir şiir kitabı okuyanlara (Sayfa sınırlaması yok).Murathan Mungan - Yaz Gecer

3. Kategori (15 puan): Herhangi bir edebiyat ödülü kazanmış bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Incir Aral - Mor 
 
4. Kategori (15 puan): Bir öykü kitabı okuyanlara (Sayfa sınırlaması yok). 
Sadik Hidayet - Aylak Köpek

5. Kategori (20 puan): Adında bir çiçek adı olan veya "çiçek" sözcüğü geçen bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Naside Gökbudak - Küpe Cicegi 
 
6. Kategori (20 puan): Şimdiye kadar hiç bir kitabını okumadığı bir kadın yazardan bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa). 
Alice Munro - Diger etkinlikte okumak istemistim firsatim olmadi. 

7. Kategori (20 puan): İlk kitabı 2010 yılında veya daha sonrası yıllarda çıkmış bir yazardan bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
 
8. Kategori (20 puan): Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere (En az 200 sayfa). 
Kitap Hirsizi (Almanca)

9. Kategori (20 puan): Kütüphanesinde en uzun süredir okunmayı bekleyen o kitabı okuyanlara (En az 200 sayfa). 
Elif Safak - Iskener 

10. Kategori (25 puan): Kendisi doğmadan en az 100 yıl önce yazılmış bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
11. Kategori (25 puan): Rus edebiyatından bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
12. Kategori (45 puan): Aynı yazardan en az 1.200 sayfa kitap okuyanlara.

Deli Çocuğun Güncesi

"Bazen insanlar kadar paragraflar da anlamsızlaşır. Hiçbir sözcük seni anlamaz, anlatamaz, yazdıramaz. Çaresiz bırakırlar seni, suskunluğa terk edersin kendini. Sonra biraz daha acı çekersin, hüzün çuvalına eklersin bir şeyler, tekrar yazmaya kalkarsın ve sonra fazlasıyla yazarsın.'

"Büyümemde, delirmemde, yalnızlığımda emeği geçen herkesin gözlerinden öperim"


*** 
Bir kac blogta gördükten sonra merak ile okudugum bir kitap. Kisa kisa yazilardan olusan bu kitapta yazar bir cok konuyu ele almis. Cocuklugumuz da önem verdigimiz, degisen kavramlar vs.
Ben begenerek okudum.

Not: 4/5

Bu arada Bahar Okuma Senligi basladi. Ben yine duramadim ve katildim. Bakalim önümzde ki üc ay icinde ne kadar kitap okuyacagim.

 

16 Mart 2014

Pazar

Pazarlari hic sevmem. Bu da benim sorunum senin degil biliyorum ama icimden geldi yazmak istedim.

13 Mart 2014

Kahperengi


Romanları yayımlandığında en çok satanlar listesinden aylarca inmeyen Hande Altaylı'dan yaşamın içinden, samimi ve sarsıcı yeni bir roman.

O sabah yatakta gözlerini açtığında ise kendini iyi hissetmiyordu. Bir gece önce Fırat'ı görmek dengesini altüst etmişti. Geçmişin asla sandığımız kadar uzakta kalmadığı gerçeğiyle yüzleşmek, yeteri kadar uzağa gidemediği kaygısını doğuruyordu. Yoksa yıllar geçtikçe güçleneceğine, zayıflıyor muydu insan? Olgunlaşacağına koflaşıyor, dayanıklılığını yitiriyor muydu? Öğreneceğine unutuyor, bildiklerinden şüpheye mi düşüyordu? Geride bıraktığı onca şeyden ve onca yıldan sonra böyle yaprak gibi titremek, kendini başa dönmüş gibi hissetmesine yol açıyordu. Yürümüş, yürümüş ama hiçbir yere gidememişti. Belki de dünyanın yuvarlak olması, daima başladığın yere, yani kendine döneceğin anlamına geliyordu.

Küçük bir Anadolu kasabasından İstanbul'un ışıklı gecelerine uzanan bir yolculuğun hikâyesi. Sevginin değil, mecburiyetin birlikte tuttuğu bir ailede büyüyen Narin ilk kez âşık olduğunda yolların nihayet daha büyük yollara bağlandığını, o büyük yolların da başka şehirlere, ülkelere kavuştuğunu anlar. Ve biri gittiğinde arkasında bir yol bıraktığını. Ama o yolların nefrete, ihanete de açıldığını anlaması için aradan yılların geçmesi, dostlukların sınanması, kaybedilenlerin bulunması gerekecektir.

Aşka Şeytan Karışır ve Maraz adlı romanları yayımlandığı yıllarda en çok satanlar listesinden aylarca inmeyen Hande Altaylı'dan yaşamın içinden, samimi ve sarsıcı yeni bir roman.

Kaynak: Goodreads
***

TV seyrettigim zamanlar da denk geldigimde severek takip ettigim Merhamet dizisinin bu kitaptan uyarlandigini biliyordum ve kitabi cok merak ediyordum. En sonunda Kahperengi kitabini okudum ve kitabi da cok sevdim. Hatta diziden de daha cok sevdim. Diziyi seyrettigim icin anlatilan karakterleri dizi oyunculari olarak gözümün önünde canlandirdim ve karakterlerin iyi secildigine kanaat getirdim.
Ve bir kez daha bir kitabin her zaman daha güzel oldugunu düsündüm.
Iyi ki okudum bu kitabi. Okuyun.

 

12 Mart 2014

Hikayeler ...

... biriktirmek istiyordum defterim de.
Defterimi elimden aldilar.
Ben daha önce gördüm, benim olmali kavgalari ...
Bu da güzelmis, nereden aldin söyle de ben alayim nidalari...
Hangi ara büyüdükte derde kedere gark oldu yüregimiz?
Hangi ara kendi dizlerimizin acisina degil de baska dizlerin acimasina da üzülmeyi ögrendik?
Ya da gercekten ögrenebildik mi baskasinin acisi ile hüzün duymayi?
Yazi yazmanin getirdigi mutlulugu veremeyen insanlar var su hayatta.
Bos isler bunlar derken bos'a kürek cektigini bilmeyenler de.

Bir gün bir kitap cikarmak isterim dedigim de, ha hayt bana da imzalarsin diyerek gülen sen var ya ...
Bir sayfasini bile kiyip okutmam sana.

Ahu Kader 

Basa bela ...

... bir sey varsa o da Facebook mesela. Twitter degil. Dün Twitter kapandiginda kisa süre panik gecirdim sayilir. Cünkü sosyal medya olarak severek kullandigim tek Twitter var. Yazilarimi burada yaziyorum zaten bazen anlik düsüncelerim icin de Tumblr'i kullaniyorum.
Facebook'ta bir seyler yazinca altina binlerce yorum geliyor. Pozitif/negatif. Herkes ayni düsüncede olmak zorunda degil. Kimsenin siyasi görüsü kimseyi ilgilendirmez. Ortak noktada bulusabiliyorsak, insan gibi sohbet edebiliyorsak ne güzel. Fakat ne zaman Facebook'ta yazdigim bir yazinin altina benim acimdan sacma bir yorum birakilinca sinirlendigimi fark ettigim icin bundan sonra orada pek paylasimda bulunmayacagimi düsünüyorum.

Kardesim mesela yaziyor. RTE söyle iyi böyle iyi diyenler, gercekten bir gözlerinizi acin diye Sonra baska biri yararlanma o zaman adamin yaptigindan diye cevap veriyor. A be cocugum, sen daha 19 yasinda gurbet elde yasayan bir genc, adamin yaptigindan nasil yararlaniyorsun, söylermisin bana?
Böyle böyle durumlar iste.

11 Mart 2014

#berkinelvan'a

Icim aciyor cocuk.
Acin dinmeyecek asla.
Dogurmadigim cocugum gibi bekledim gözlerini acmani.
Olmadi, olduramadik.
Dualarimiz seninleydi ama Allah'im seni bizden cok sevdi.
Icim aciyor cocuk.
Bir ekmek icin ciktigin yolda
"memleketimin polisi" demeye utandigim katillerin pusuya durmustu.
Dönemedin cocuk, varamadin evine.
Annen hastaneyi ev bildi kendine.
269 gün. Icim aciyor cocuk.
Acin dinmeyecek asla.
14 yasinda girdigin hastanede 15 oldun.
16'yi göremedin ne yazik ki.
'sen uyursan herkes ölür' diyordu bir filmde.
Uyan artik Türkiye.
Icim aciyor cocuk.

Ahu Kader 

#berkinelvan


19 gün sonra vereceginiz oylar ile ya Berkin'in ruhunu sad edeceksiniz yada ebediyen aci cekmesine sebep olacaksiniz.
Mekanin cennet olsun güzel cocuk.

Berkin Elvan wurde bei den Gezi-Demonstrationen von einem Polizisten mit einer Tränengaspatrone am Kopf verletzt. Dabei befand der 14-Jährige sich nur auf dem Weg, da er bei dem nächsten Supermarkt Brot einkaufen wollte.
Ab diesem Tag lag er im Krankenhaus im Koma und hat heute nach 269 Tagen sein Leben verloren.
In 19 Tagen sind die Wahlen in der Türkei. Ich hoffe, dass die Diktatur Erdogans ein Ende nehmen wird.



9 Mart 2014

Ve...

...mutlu son.
Evet dün bilardo salonunun önünde bulustuk gelinimizle. Ben, H. ve T.'ye sarilan gelin K. uyuzuna gelince sarilamadi. Cünkü K. cimrisi özel olarak hazirlattigimiz tisörtleri gelinin eline sokusturdu ve sarilmasina izin bile vermedi.
Bilardo salonuna girdikten sonra bir bucuk saat bilardo oynadik ve K. uyuzu oyuna katilmadi, sandalyesine cakildi kaldi. Ama biz oyun oynarken laf sokusturmayi ihmal etmedi. Bir ara ben oynarken gelin ona "artik ceneni kapat" demis. Ben duymadim sonradan anlattilar.
Bilardo salonundan ciktiktan sonra Sausalitos'a gectik ve cok güzel sohbet edip yemek yedik. K. uyuzu hic bir konusmaya dogru dürüst katilmadi ve hep cep telefonu ile ilgilendi. Gelinimizin keyfi yerindeydi. Böylece onun sacma sapan konularina maruz kalmadik.
Ben H. arkadasim ile koca bir sepet yemek siparisi verdim. Cok güzel seyler vardi icinde. Sausalitos'ta aslinda bir hata yapamazsiniz yemek konusunda. Tüm yemekleri güzel.

Sausalitos'a geldigimizde cok güldük. Bizim icin rezerve ettikleri masayi ararken soyadimin yazili oldugu katta soyadimin sonuna S harfinin eklendigini gördük.
Yabanci soyadlarinda sorun yasaniyor genellikle telefonda. Soyadimin sonuna S harfini ekledikleri icin Almanca da Özmenler anlamina gelmis.
Kizlara dedim "hepiniz benim sülaleme dail oldunuz, hadi bakalim iyisiniz."

Gec vakitlere kadar orada oturduktan sonra gelinimiz damada mesaj atti. Damadin da bekarliga veda partisi vardi ve durumun nasil oldugunu sordu. Gelin ile birlikte damadin yanina gittik ve orada da biraz daha eglendikten sonra carsinin icinden dolanarak eve gittik.
Bu sabahta hep birlikte kalkip kahvaltiya toplandik. Hava bu gün sansimiza 18 dereceydi ve biz de bunu degerlendirip sehirde dolandik saatlerce. Cok güzel iki gün gecirdik hep birlikte.
Simdi gelin ile damat dün aksamdan sonra K.'nin dügüne gelmeme taraftarlari. Bu resmi nikahlari olacak. Seneye de kilisede nikahlari olacak. Resmi nikahta fazla insan davet edilmediginden yaklasik 23 kisilik bir grup ile nikah merasimine katilacagiz. Ardindan da kiralanan bir restorantta yemek yiyecegiz. Düsünsenize 23 kisilik ufak bir grup ve bu grubun ortasinda somurtan tek bir insan....
Sinir bozucu bir durum.

Birde Almanlar da adettir. Gelinin kiyafetinin renginden giyilmez. Bende Türk dügünlerinde bembeyaz elbise ile gelen kizlara sinir olurum mesela. K. tutturmus yesil giyecegim diye. Dedim olmaz, gelinin kiyafeti yesil. Umurumda degil dedi. Olur mu hic ya?
Bazen gercekten de hayatimda kadin arkadaslarimin neden bu kadar az oldugunu anliyorum. Ne kadar uyuz oluyoruz bazen. Her seyde sorun yaratiyoruz.
Bakalim önümüzde 5 gün kaldi. Gelin K.'ya dügüne gelme diyecek mi? Yoksa K. gelip tüm aksam somurtarak oturacak mi? Az sonra degil haftaya :) Sevgiler.

Bu sabah pek bir enerjik uyandim. Az uyuyunca ben bir baska oluyorum. Bundan sonra renkli kiyafetler giymeye karar verdim. Yakisiyor. Hadi moda bu günler de buda benim selfie'm olsun.

8 Mart 2014

Kadinlar Gününde Yasadigim Mutluluk

Instagram bana bir kac özel ve güzel insan katti. En basta mektup arkadaslarim Nalan, Defne, Ebru ve daha niceleri. Sonra Kitap Kardesligi sayesinde edindigim cok güzel insanlar var.
Bunlarin arasinda bir Serpil ablam var ki yüreginin güzelligi yüzüne vurmus.
Serpil abla bu aralar kanser tedavisi görüyor. Üzülünecek bir durum ama konu Serpil abla. Hayata o kadar güzel gözler ile bakiyor ki bir kere yenmis kanseri ve ikinci kez yenecegine de eminim.
Iste Serpil ablamdan bu gün bir kargo aldim. Icinde hem kendi kütüphanesinden hemde yeni edindigi kitaplar vardi. Bana kendi elleri ile bere örmüs sag olsun. Almanya'da havalar yeniden soguyacak diyorlar. Yanimdan yani basimdan asla ayirmayacagim gönderdigi bereyi.
Iki sayfa dolusu mektup yazmis bana. Iyi oldugunu ve hastaligini yenecegine inandigini yazmis. Kargonun üzerine de cep telefon numarasini yazmis. Ben de hemen WhatsApp'tan mesaj atip tesekkür ettim.
Kahveyi de cok sevdigimi bilen Serpil abla bana Türk kahvesi bile göndermis ya. Ben nasil tesekkür edecegim sana?
Yüregi güzel kadin iyi ki tanidim seni.

Selam olsun Serpil ablam sana.

Bu arada okuyucular, güzel kadinlar, canim blogcan hatunlari hepinizin "Dünya Kadinlar Gününüz" kutlu olsun.

7 Mart 2014

Para Hesabi Vol.3

Önce bunu oku!

Maalesef gelinimiz her şeyi öğrenmiş. Damat ve nikah şahidi olan erkek kardeşinin ağzından almış lafları. Bu arada K.'nin yarattığı sorunları da öğrenmiş ve iyi ki onda kalma planını iptal etmişsiniz. Daha önce bana söylemişti ve ben pijama partilerinden nefret ettiğimi ve asla böyle bir şey istemediğimi söylemiştim dedi.
Ayrıca bu güne kadar her zaman hep onun istekleri orantisinda haraket edilmeyince sürat aştığını fakat artık bunun son noktaya geldiğini söyledi. Yarın akşam yapmayı planladığım tüm her şeyi de öğrenmiş gelin ve onun isteği doğrultusunda ilk önce bilardo ve bowling salonuna gideceğiz sonra da yemeğe. Senin gibi bir arkadaşım olduğu için çok mutluyum dedi. Her şeyi üstlendigin ve bu görev aslında kardeşimin olduğu halde sen yaptığın için teşekkür ederim dedi.
K. eğer yarın bir ters bir haraket daha yaparsa düğüne de gelmemesini söyleyeceğim dedi.
Olayların temelinde önceden yaşanan sorunlar da var tabi ki.
Ama ne olursa olsun ben arkadasim icin elimden geleni yaptim ve yarin ne olursa olsun eglenecegiz.


Gurur/Mutluluk

Baskasinin basarisi seni mutlu eder mi?
Yoksa kiskanir misin o kadar basarili olmadigin icin?

Bir arkadasinin is hayatinda iyi olmasi ve cok para kazanmasi seni mutlu eder mi?
Dermisin, helal olsun vallahi ne güzel cok basarili?

Ya sevdigin adamin/kadinin önemli bir günde binlerce insanin önünde bir zamanlar diplomasini aldigi tez konusu ile on dakikalik bile olsa bir sunum yapmasi?
Gururlandirmaz mi seni?
Nede olsa yaninda ki adam/kadin sensin. Onun mutlulugu, basarisi sana etki etmez mi?

Vallahi ben olsam cok mutlu olurum. Gurur duyarim.
Mutlu olamiyorsan, gurur duyamiyorsan, icinde bir fare kalbinin bir kösesini kemiriyorsa, sol omuzunda seytan oturmus "bak görüyormusun? O yapti, sen yapamadim, Salak." diyorsa, o zaman kusura bakma ama seninle anlasamam ben.


6 Mart 2014

Para Hesabi Vol.2

Öncesi 

Evet baktım ki arkadaşım H. K. ile konuşamayacak Facebook üzerinden K.'ya bir mesaj attım. Dedim ki sende kalmamız büyük bir sorun yaratacak. Ertesi gün oğlanlar iki ayrı araba ile gelmek zorunda kalacak. Biz de bu yüzden akşam evlere dagilalim ertesi sabahta Mainz'de kahvaltıya buluşalım. Sonra ilk rezervasyon yapmak istediğim yerde yer yoktu pazar için. Bu sefer gelinin erkek kardeşi ve ayrıca nikah şahidi olan N. ile yazistim ve en sonunda bir yerde karar kıldık ve orayı arayıp rezervasyon yaptım.
Her şeyi hallettim ve durmadan K. ve diğer katılacak olan arkadaşlara mesajlar attım ki programdan haberleri olsun.
Bu arada cepten de arkadaşım H.'ya mesaj attım bol bol.
Neyse sonra damat ile konuştum. Damat'ta belki yemekten sonra yada önce bir şeyler daha yapabilirseniz gelin mutlu olur dedi. Hay dedim kendi kendime, dur bakayım düşünelim biraz. Sonra gelinin bowlingi sevdiği geldi aklıma ve bowling salonunda yer ayırtmak için aradım ve gece 22:00'den sonra rezervasyon almadıklarını söylediler. Olsun yinede oraya gideceğiz. Atariler var, bilardo var, değişik oyunlar var. Bowling'i beklerken güzel vakit geçirebiliriz.

Ben tüm bunları ayarlarken K. Hanımdan bir tane bile cevap gelmedi. Bende bu sefer H.'ya sordum bir şey dedi mi diye.
"Şimdi her şey daha pahalı olacak", demiş hasbam. Cinlerim tepemde bakmayın ama gelin için susuyorum. Normalinde ben böyle insanlar ile arkadaşlık kurmam ama insan bazen etrafında ki sevdiği arkadaşları ve sevdiği insanlar sayesinde yeni arkadaşlıklar içine itiliyor. Benim ki de bu durum.
Her şey çok güzel olacak. Istemeyen de evde kalsın. Tersim terstir benim, farkında değiller daha ;)

5 Mart 2014

Bloglari Bloglovin'e Aktarma

Google Reader kalktığından sonra herkes bir arayış içerisine girmişti. Takip ettiğim blogları nasıl bundan sonra takip edebilirim ve rahatça okuyabilirim diye. Ben bir zamanlar bu konu ile ilgili bir yazı yazmıştım. Okuduğunuz blogları bloglovin'e nasıl aktarabileceginizi anlatmıştım. Tekrar bir kaç arkadaşım sorduğu için o zaman yazdığım yazıyı tekrar okuyabilirsiniz. Klick.

Para Hesabı

Bir arkadaşım için bekârlığa veda partisi organize ettiğimi yazmıştım sizlere. Buyurun buradan okuyabilirsiniz. Klick (Almanca: tik)

Restorandan çıktıktan sonra plan diğer kız arkadaşımızın evine gitmek ve orada dört kız yatmak. Ertesi sabahta es adayı ve nikah şahidi Sheldon'un gelip bizi almaları.
Neyse biz bir de bu güne özel tişörtler ayarladik. Daha doğrusu bu iş ile K. arkadaşım ilgilendi. Zaten onda kalacaktık.
20€ tutuyormuş tişörtler. Tamam sorun değil dedim. Sonra bende diğer bayanlara o akşam gelinimize para ödetmemek adına 10€ toplayacagimi ve gecenin sonunda bu para ile gelinin hesabını ödeyeceğimi söylemiştim.
Herkes bunu kabul etti. H. arkadaşımı çok severim. K. ile birlikte çalışıyorlar. Sonra H. dün beni aradı ve dedi ki K. demiş ki ertesi gün bende kahvaltı edeceğiz. Çay kahve içilecek, işte bir kaç hazırlık yapmam lazım. Biraz da para bana vermeniz gerekiyor. Ayrıca inşallah J. ve Sheldon o akşam fazla içmezler çünkü ertesi gün sizi almaları gerek, sizi eve bırakmak istemiyorum gibi laf etmiş. Benim canım H.'nin da cinleri tepesine çıkmış. Beni aradı ve Ahu - K.'da yatıya kalmayalım gece evlere dagilalim ertesi sabahta çok sevdiğimiz bir mekan var orada Brunch'a buluşalım ne dersin diye sordu. Tamam dedim.
Şimdi gizli saklı işler yaptığım için damata haber verdim, planı değiştirdik dedim. öğlen beni arayacak neden değiştirdiğimizi anlatmam gerekiyor. içime sıkıntı bastı.
Ya millet 4000€'ya yakın maaş alıyor sonra bana 20€'nun hesabını yapıyor.
S.ktir diyorum yani böylelerine. Ne olursa olsun bu yemeği planladim ve bozulmasına asla izin vermeyeceğim.

Ahu Kader 

4 Mart 2014

Bir Kaktüs Ve Bir Ip

Bir kaktüs almaya niyetlenmisti aslında. 4'ün blogunda görmüştü. Bir de Seda'nin instagraminda.
Dikenleri olduğu halde bu kadar sevimli görünen bir bitki daha yok galiba diye düşündü.
işten çıktıktan sonra her zaman ip aldığı dükkânın çiçek bölümünden de kaktüs alırım diye düşündü.
Acele ile trene yetişti işten sonra.
Karneval eğlencesinden dönen ayyaş tipler ile tren yolculuğu yaptı.
Bu ayyaslar bir de trende sigaralarını yakınca cinleri tepesine çıktı Ahu'nun.
Neyse dedi az kaldı.
İndi trenden acele ile dükkana gitti.
Kapı baca kapalıydı. Sonradan aklına geldi. Karneval günü dükkanlar öğlen 16:00'dan sonra kapanıyordu ve şimdi saat 18:00 di.
Sağlık olsun dedi.
Kaktüsümü de iplerimi de başka bir gün alırım diye düşündü.
ahukader

Bir Yazilik Nefes

Yazi yazmaktan vazgectim diye düsündü Kadin.
Ne suya yazacagim bundan sonra ne de kagida.
Neden yazmaktan vaz geciyorsun diye sordu Adam.
Bu senin nefes alma seklin.
Yazmazsan olamazsin.
Yazmazsan benim sevdigim kadin olmaktan cikarsin dedi Adam.
Oturdu düsündü Kadin.
Neden yazdigini, ne icin yazdigini, kimin icin yazdigini düsündü.

Gercekten de yazi yazarken nefes aldigini hissediyordu.
Binlerce defter biriktirmisti.
El emegi, göz nuru idi onlar tipki gözlerini yorarak ördügü örtüler gibi.
Pempe pancurlu bir ev hayal etmedi belki ama...
... yesil masa örtüleri ördü.

Yazi yazmaktan vazgecmeyecegim diye düsündü Kadin.
Suya yazmaya devam edecegim, sonra da kagida.
Vazgecme diye seslendi Adam.
Vazgecersen sen sen olmaktan cikarsin.

ahukader

3 Mart 2014

Başkaları Adına Utanmak

Oturdum bina bir L şeklinde. Alt katlar dükkan. Üst iki katlar da ev. Ben girişte oturuyorum hemen. Üzerimiz de de alman bir çift oturuyor yıllardır. Bizim girişimiz ayrı. Geri kalan binalar L'nin uzun cizgisin de.
Bu uzun çizginin alt katında dükkan bölümünde bir pizzacı var. Yıllar önce İtalyan Giovanni sahibiydi. Sonra pizzacıyı "bunlar ne anlar pizzadan?" diye düşündüğüm Pakistan'li bir aileye devretti.
Bizim bahçenin sakinliği de o günden sonra bitti.
Akşam beş'te dükkânı açıyorlar akşam 22'ye kadar açık tutuyorlar. Daha çok evlere sipariş yapıyorlar. Pizzacı da fazla oturacak yer yok.
Aman Allahım tüm aile toplanıyor. Çoluk çocuk. Dersin üçüncü dünya muharebesi başlıyor. Neden bu kadar bağırıyorlar? Kavga mi ediyorlar? Bir sorun mu var? Hiç birine evet diyemiyoruz. Bunlar bildiğin görgüsüz. Çok sinirleniyorum. Utanıyorum. Yabancı bir ülke de yaşıyoruz her ne kadar burada doğmuş ve büyümüş olsakta. Ters haraketler tüm yabancıların üzerine sıçrıyor bu sefer. Diyorlar ki yabancılar hep sesli, hep kavga ediyor vs.
Başkaları adına utanmak ... Ben bu hissi çok yaşıyorum bu durumlarda.

2 Mart 2014

Maşallah Maşallah ...

... Aman Hocam nazar değmesin inşallah.



Adnan Hoca diye bir adam var. Gerçekten hoca olduğundan şüpheliyim ama öylemis herhalde. Neyse A9 diye bir kanal var bu Adnan Hoca'nin kanalı. Melekleri ile çıkıyor, ilginç konular hakkında, gündem hakkında yorum yapıyor.
Her iki lafından biri: "Maşallah maşallah".
Şişirilmiş, botokslu dudakları, silikonlu memeleri, kapkara boyanmış gözleri ile kukla gibi oturan bomba sarışınlar da: "Hocam inşallah."


Vallahi sizi bilmem de, biz bu aralar babam ile bunlara cok gülüyoruz.
Hadi görüsürüz insallah :) 

1 Mart 2014

Marteniza/Martenitsa


Martenitsa 1 Mart'tan başlayarak martın sonuna kadar takılan, beyaz ve kırmızı yünden yapılan bir süstür. Baharın gelişi münasebetiyle geleneksel Baba Marta(Marta Nine) günleri başlar. Çok eskilere dayanan Baba Marta, Bulgaristan’a has bir gelenektir. Bu günde Bulgarlar yakınlarına ve arkadaşlarına “martenitsa” olarak adlandırılan sembolleri, yıl boyu sağlık ve güç dileğiyle hediye ederler. Âdete göre, martenitsalar kırlangıç veya leylek görünceye kadar taşınırlar. Bu bayram Bulgarcada "Çestita Baba Marta!" şeklinde kutlanır. Baba Marta - Marta Nine, günümüze kadar korunmuş en saygın geleneklerden biridir. Bu takılar, meyve ağaçlarına, evlere, ev hayvanlarına da takılırlar. Bu şekilde yeni başlayan tarım yılının da bereketli ve verimli olması için dilekler tutulur. İlk martenitsalar, başka takı ve detaylar kullanmadan, sadece kırmızı beyaz ipliklerden yapılırmış ve nazardan korunmak için insanlara ve hayvanlara takılırmış. Bazı bölgelerde bu bükülmüş kırmızı-beyaz sicime altın veya gümüş para bağlanırmış, bu da hastalıklardan korunmak için bir simge olarak kullanılırmış. Otantik bir sanat niteliğinde olan halkın güzellik ve estetik duygusu daha geç dönemlerde martenitsalarda da kendini gösterir. Önceleri kırmızı-beyaz yünden yapılan martenitsalara, püskül, top, insan gibi değişik şekiller verilir. Martenitsaların gelmiş geçmiş tarihinde en önemli yere sahip olan şekiller ise; "Pijo ve Penda" adıyla bilinen kırmızı ve beyaz ipten yapılmış kuklalardır. Martenitsalarda kullanılan beyaz renk uzun ömrü, kırmızı renk ise sağlık ve gücü simgeler.

*** 
Hadi bakalim hayatim da ilk Martenitsa'mi yaptim. Tüm dileklerimiz kabul olsun.

Marteniza (f., bulg. мартеница, vom bulgarischen Namen für den Monat März: март) ist ein kleiner rot-weißer Schmuck, der im März jedes Jahres nach einem alten Brauch getragen wird. Dieser bulgarische Brauch stammt aus der Zeit vor dem 9. Jahrhundert n. Chr. Als einer der beliebtesten bulgarischen Bräuche und über Jahrhunderte gepflegt, ist das gegenseitige Beschenken mit Martenizi (мартеници, Pluralform) am 1. März und in der darauf folgenden Woche. Es handelt sich um kleine rot-weiße Anhänger, Quasten, Püppchen oder schlichte Armbänder aus Stoff, Wolle oder Baumwollfäden, die in Bulgarien Anfang März von allen getragen werden. Sie werden ebenfalls gern im ganzen Freundeskreis per Briefchen oder Postkarten verschickt.
Die Marteniza ist im Wesentlichen ein Talisman für Gesundheit und ein langes Leben, was jeweils die Farben symbolisieren: rot für rote Wangen bzw. weiß für weißes Haar und hohes Alter. Man trägt sie auf der linken Seite (dort, wo das Herz ist) oder als Armband auf dem linken Arm. Die rot-weißen Glücksbringer trägt man so lange, bis man ein erstes Frühlingszeichen – einen Storch, eine Schwalbe oder einen blühenden Baum – sieht. Dann (spätestens zum 1. April) hängt man sie auf einen Baum oder legt sie unter einen Stein und wünscht sich etwas Schönes.
Eine ähnliche Tradition gibt es zum 1. März auch in Rumänien und Moldawien. Dort wird sie Mărţişor genannt.
Quelle: wikipedia


Saturday Jabbering

Bunun adını bilmiyorum. Yıllar önce lunapark'tan çok sevdiğim bir arkadaşımın eşi almıştı. O zaman daha nisanlilardi. Üzerinde "Du bist lieb" yani "Çok iyisin" yazıyor.
Ne kadar iyi olan insanlar var hayatımız da. Bir de "lanet" dediklerimiz. Yemedim bunu. Saklıyorum hala.

Ich weiß gar nicht, wie der Lebkuchen auf Türkisch heißt. Ihn hatte mir vor Jahren der Ehemann einer sehr guten Freundin gekauft, als wir auf dem Jahrmarkt waren.
Damals waren sie noch verlobt.
"Du bist lieb." Welch liebe Menschen wir doch in unserem Leben haben und dann wiederum welche, die wir als "verdammt" schimpfen. Habe ihn nicht aufgegessen. Hebe ihn auf.


Kapının önünden bir karneval geçiti geçti. Benim de payıma bu sahte olsa bile güzel gül ve çok sevdiğim kuru simitler düştü.

Der Fastnachtsumzug ist an meiner Tür vorbei. Für mich blieb dann, auch wenn sie unecht ist, diese süße Rose und meine geliebten Salzbrezeln übrig.